1 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir Aziz'in Adımları

Bu yazıya başlamadan önce herkes tarafından bilinmesini istediğim bazı şeyler var . Öncelikle ben Beşiktaşlıyım ve ne mutludur ki Beşiktaşlı olmam mücadele ettiğim camiaların kötülüğünü isterim anlamına gelmiyor . Rakibimin her türlü başarısı , kaliteli transferleri öncelikle benim kulübümü yüceltir , onlara duyduğum saygıyı artırır ve aramızdaki rekabeti geliştirir . Bunun bilinmesinde ve anlaşılmasında büyük fayda görüyorum . Zira tribüne girdiğimde bambaşka bir insan olsam da başka renklere gönül vermiş dostlarımı ilk tebrik eden , kutlayan veya başarılar dileyen hep ben olmuşumdur . İşin güzelliği dalga geçebilmektir bir galibiyet sonrası veya o tadı alabilmektir şampiyonluk sırası . Haberiniz ola ki ; yazının bundan sonrasında , son günlerde Fenerbahçe’de yaşanan olaylar üzerine bir Beşiktaşlı’nın gözünden art niyet olmaksızın yazılmış analizler okuyacaksınız . En yakın arkadaşlarım dahil olmak üzere hiçbir Fenerbahçe taraftarının alınmasına , gücenmesine hatta darılmasına gerek yok . Düşündüklerimi nasıl ki paylaşıyorsam aynısını buradan yayımlamaktan da mutluluk duyarım . Agresif pastamdan eleştiri payına düşeni alan medya ve özellikle Aziz Yıldırım olacaktır ki ; medyadan ve Aziz Yıldırım’dan memnun olmayan 1 milyon Fenerbahçeli sayabilirim ben . Ortak nefretimiz aynı paralelde olmasa da kıtanın bir de bu yanından görünen şeyler için buyurun okumaya başlayın sevgili Seray Severler !

Fenerbahçe geçtiğimiz sezonu ; İspanya gol kralı ve en çok eleştirilen futbolcusu olan Guiza'nın son dakikadaki fırsatçılığı sayesinde dördüncü tamamlamayı başardı . Bu , 2009-2010 sezonunu 15 gün geç açmak demekti ve gol sonrası başta kaleci Volkan Demirel olmak üzere tüm futbolcuların sevinci görülmeye değerdi . Hiç ara vermeden bundan sonraki hamleler için 31 Mayıs tarihi itibariyle icraatlarına başladı Fenerbahçe yönetimi ve sportif direktörlük kavramını Türk futboluna soktuğunu iddia ederek Aykut Kocaman ile 3 senelik mukavele imzaladı . Önceliği mücadele gücü yüksek Türk futbolcularına vereceğini açıklayan ve bu bağlamda agresif bir transfer politikası izleyeceğini belli eden sarı lacivertlilerde 3 sene üst üste şampiyon olacağının sözünü tüm camiasıyla paylaşmaktan çekinmeyen başkan Aziz Yıldırım , siftahı büyük ses getirecek hamleyle yaptı . Ezeli rakibinin elinden bizzat kendisi giderek aldı ve sidik yarışını medya ağzıyla prestij kelimesi ile ikame ettirmesi sonucunda Mehmet Topuz Fenerbahçe kadrosuna katılmış oldu . Ardından sırasıyla Bilica , Bekir İrtegün ve Özer Hurmacı gibi ilk 11'de yer alması muhtemel transferler ile olumlu bir strateji izlendi .

Büyük tazminatlar verecek olması söz konusu olsa bile İspanyol Arogones'i yollayan başkan ve yönetim son olarak Türkiye sevdalısı eski göz ağrısı C.Daum'a imza attırdı . Medyada ismi geçen Poulsen olmasa bile en az onun kalitesinde defansif bir orta saha elemanı ile becerikli bir santrforla transfer tamamlanacağa benziyor . Buraya kadar herşey normal seyrinde ilerliyor . Ancak el sıkışıldıktan sonraki Daum'un ilk cümlesi ile başlayan ve geçtiğimiz bir aylık süreçte satır aralarındaki ayrıntıları farkedemeyen Fenerbahçeli dostlarımız için bir kaç not eklemekte fayda görüyorum .

Önceliği Mehmet Topuz transferine vereceğim . Zira siftahı bizden bereketi Allahtan derler ya bence de yaşananlar gerçekten Allahlık olmuştur . Kayseri'ye bilmem ne ülkü ocaklarının kilimcinin köroğlu başkanı ile gidip başka bir forma giymiş adamı türlü tehdit ve ikna ile , yetmemişse şehir kabadayıları ve ileri gelenleri ile akraba , hısım ve çoluk çocuğunu işsiz , güçsüz ve çiftçilik mesleği ile zorlamakla forma öptürüp şapka giydirmekten bahsedeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz .

Üzerinde duracağım şey Emre Belözoğlu’ndan sonra aleyhine İstemiyoruz pankartları açılan bir futbolcunun ikinci el bombası olarak Kadıköy çimlerine bırakılmasıdır . Türk futbolcularına bakış açısını az çok tahmin ettiğimiz güzel stadın agresif insanları , tahammül kelimesi ile uzaktan yakından alakaları olmayanlar olarak bilinir . İç saha maçlarında Kayseri’deki gibi her yerden , yakından - uzaktan bam güm vuran bir topçunun o sahayı nasıl terk edeceği malumunuzdur . Bunun yanına sezon öncesi üzerindeki baskıyı ve Beşiktaş formasını unutamayan sarı lacivertli taraftarları da ekleyince de abartarak da olsa buyurun cenaze namazına diyelim . Yıldırım Demirören’in küstahça sarfettiği eziklik lafı ile ilginç bir ivme kazanan transferde ben alırım ve ben yaparım cüretiyle taraftardan bağımsızlığını artık ispatlayan Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu hiç beğenmediği ve kaale dahi almadığı taraftarının sesine kulak vermeyi artık aklına getirmelidir . Bir başka formayı zorla olsa da giyen bir futbolcuyu sindirmek zor bir şeydir . Gerçi futbolcuyu sindirmek kolaymış bunu anladık ve gördük , özellikle taraftarın sindirmesi zor demek istedim . Bunu ; kokain torbaları attıkları C.Daum’u , Fenerbahçe’nin anasına küfür eden Tümer Metin’i , ne olduğu bilinen Emre Belözoğlu ‘nu ve Fenerbahçeli bir taraftarı döven Fatih Akyel’i alıp stadda canlı seyredenler iyi bilir . Beni ‘’Ne yani Nobre gol attığında sevinmiyor musun’’ seviyesindeki tartışmalara çekmek isteyen robotlaşıp , müşterileşmiş ve başarıyla paralel kombine alan Fenerbahçeli arkadaşıma buradan sevgiler yollayarak ekliyorum ; bizim sevdiğimiz futbolda biraz olsun amatör sevdalar , ruh , romantizm ve duygu vardı , bunları öldürmek için elinden geleni yapan sayın başkan çapulcu olarak gördüklerinden en büyük darbeyi yerse buna en çok alkış verecek birisini aynaya bakınca görebiliyorum .

İlk hamle ne pahasına olursa olsun piyasadaki yetenekli Türk oyuncuları kadroya katmak olurken ikinci hamle de gecikmedi ve bu oyuncuları yönetecek ve yönetirken şampiyonluğu kazanabilecek bir teknik direktör düşünüldü . Daha önce denenmiş ve başarılı olunmuş bir isim burada karşımıza çıkıyor ; C.Daum . 3 sene önce Denizli faciası olmasa yerel seviyedeki en başarılı yabancı hoca olacaktı Alman çalıştırıcı , Köln takımını yarı yolda bırakarak ve efsane başkan Aziz Yıldırım diyerek imza attı . Bu imzanın esas anlamı ise çok farklıydı . Şampiyonlar Ligi’ne direk girecek olan Beşiktaş’ın Sivasspor’un katılamaması durumunda havuzdan alacağı payın yükselmesi sonucu 20 milyon euroya yakın tutarı bir arada göreceğini bilmeyen yoktur . Bunda lig ikincisinin güçlü rakiplerle iki ön eleme oynamasının da payı büyük . Ülke puanı olarak ilk dokuzda yer alan Türk takımlarından şampiyon olanın gelirlerinin büyük oranda artacağı bilinen bir gerçek . Bu bağlamda verilen şampiyonluk sözünü ve bu amaç için getirilen teknik direktörü daha iyi anlayabiliyoruz .

Avrupa’yı önemsemeyen ve süper (!) ligimizin zaaflarını en iyi bilen hocalardan olan Daum’un imza sonrası ilk cümlesi oldukça dikkat çekiciydi ; ‘’Önce Türkiye sonra Avrupa’’ . Beşiktaş ve Fenerbahçe’de Avrupa başarısı olmayan ama aynı takımları ligde başa güreştiren bir adam Herr Daum . Duran toplardaki durumumuzu iyi kullanan , savunma anlayışı ve pas yapan akıllı orta saha ile Anadolu’yu çözmüş bir adam Herr Daum . Tekerlekli sandalyeli bir çocuğu soyunma odasına sokarak Türk futbolcularını motive etmesiyle bildiğimiz , bizi bizim kadar iyi tanıyan bir adam Herr Daum . İstiklal Marşı okunurken ağzını oynatan , kokain davası sırasında ve sonrasında ikinci vatanına sığınan bir adam Herr Daum . R.Koch gibi kaliteli bir yardımcı adamla çalışan birisi Herr Daum . Peki Aziz Yıldırım bilmiyor mu Şampiyonlar Ligi yeni formatını ve Alman çalıştırıcının Avrupa’daki başarısızlığını ? Bal gibi de biliyor . 3 sene üst üste şampiyon olduğu takdirde reklam , tv yayını ve federasyondan gelen oarayı da ekleyerek tahmini 200 milyon doları kulüp kasasına koyacağını bildiği gibi . Türkiye’de devamlı şampiyon olan bir takımın asla ama asla eleştirilmeyeceğini , köy takımına elenince ‘’İyi Oynadık’’ manşetlerinin çıkacağını bildiği gibi .


Daha Denizli faciası sarı lacivert zihinlerde kanıyor kabuk tutmadı . 16 dakika kümede kalmış bir ekibin çırpınışlarını canlı ve yaşlı gözlerle izleyen yine aynı Daum değil mi ? Ben o seneki kadar Fenerbahçe’den nefret edildiğini hatırlamıyorum tarih boyunca . Havuzu bozmak isteyen , üst üste gelen şampiyonlukların verdiği ukalalık ile kendini üstün gören ve en önemli rakibi ile dalga geçen camiaya güzel bir tokat atılmıştır o 16 dakika sonunda . Denizlisporlu futbolcular antipatikliğe isyan etmiştir ve belki de kendilerine daha sıcak gelen Galatasaray için mücadele etmiştir . Olanlardan ve olaylardan Haluk Ulusoy federasyonunu sorumlu tutanlar ; ya onların görevde olduğu dönemdeki kazandıkları şampiyonluk sayılarını hesap etmeyi bilmiyorlardır ya da hayatlarında hiç dayak yememişlerdir . Neyse konumuza dönersek ; kulüp kasasını akıllı yatırımlarla doldurmuş , en modern stada sahip , ülkenin en çok şampiyonluğa ulaşmış ve en çok taraftara sahip bir camiasını yönetenler Avrupa’da başarılı olamadığı için göndermemiş miydi Daum’u ? Artık dışarıda başarı istiyoruz beyanatlarını sadece hatırlayan ben miyim ? Peki ne oldu da kendini tekrar eden ve başa dönen bir başkan bu isim ile anlaşıyor ? Bu aklı başında bir adım mıdır ? Taraftar olarak adlandırdığımız ve sarı laciverde gönül veren birileri bunun cevabını kendine dürüstçe verebiliyorsa ben de soru işaretlerimi kullanmaktan vazgeçerim .

Aziz Yıldırım yurtiçinde başarı istiyor Daum’u getiriyor ve okuyorum , görüyorum , duyuyorum buna kimse sesini çıkarmıyor hiç şaşırmıyorum . Neden mi ? Medya !


Bazı kişiliksiz kalemlerin oyuncağı , Passat arabaların diyet ödeme makinası , kaç kupona ne vereceği malum soyut kurum . İçindeki cesur , adil ve renk ayırt etmeksizin konuşan – yazan ve söyleyen insanlar bir adım arkada kalıyorlar . Şeref yoksunları bir adı önde . Savunduklarımı örneklerle açıklamaya bayılıyorum . Del Bosque kadar tazminat koparan diğer İspanyol hakkında bir yazı hatırlayanınız var mı ? Mesela biraz tutarlardan bahsetsem ; Fenerbahçe , 2009-2010 futbol sezonunda hem Luis Aragones ve ekibinin parasını hem de yeni teknik direktörü Christoph Daum ve teknik ekibinin maaşını ödeyecek . Teknik kadrosuyla birlikte Fenerbahçe’den yılda 4.5 milyon Euro alan İspanyol teknik direktör Luis Aragones , 2009-2010 sezonu için de aynı parayı alacak . Önümüzdeki sezon Fenerbahçe’yi çalıştıracak olan Christoph Daum ve teknik ekibiyle yıllığı yaklaşık 4 milyon Euro’ya anlaşan Fenerbahçe 2009-2010 sezonunda sadece teknik direktörlere ve ekiplerine 8.5 milyon Euro ödemiş olacak . Kabaca değil dosdoğru hesaplayın işte ne kadar olduğunu . Peki bu konu ile alakalı konuşan var mı ?

Sakat alınan ve 3 ay oynayamayacak olan Özer Hurmacı için veya homoseksüel iddialarının ayuka çıktığı Bilica hakkında bir görüş paylaşan var mı ? Hak , hukuk ve etik laflarını ağzından düşürmeyenlerden Marco Aurelio , Bekir İrtegün , Gökhan Emreciksin ve Deniz Barış transferleri ile ilgili bir analiz duyanınız var mı ? Yok , olamaz da zaten . Mesela Beşiktaş’ta devre arasında yaşanan tokatlama mevzusu aylar sonra neden bu hafta ortaya çıkar desem ? Milli takım için gol atan Beşiktaşlı oyuncular neden ertesi gün manşetlerde yer almaz ? Menejerlerin medyadaki arkadaşları neden istediği oyuncuları pazarlar ? Nasıl ki şampiyon olan basketbolculara bu zevki yaşatmamak için sahaya giren ve 2 metrelik adamlara yumruk sallayan kendini bilmezlerin psikolojisi anlaşılıyorsa , aynı şekilde Galatasaray’ın 3 sezon önceki şampiyonluğunda istifa edip geri dönerek ve taraftarı peşinden yollara dökerek manşet kapma kompleksi de herkes tarafından hissediliyordur . Ha keza bu sene de iki kupalı Beşiktaş haberleri Gökhan Zan ve Mehmet Topuz kadar ses getirememiştir .

Ricardinho’yu dövüp başkanına hesap veren adama ne olduğunu bilen var mı ? Peki aynı kavgada uçan tekme atan futbolcu şimdi hapiste mi ? Bunun dışında garipsediğimiz ve ne hikmetse üstüne gidilmeyen haberler de yok değil . Örneğin Şükrü Saracoğlu Stadı`nın altından tam teşekküllü bir kumarhane çıktı değil mi ? Eeee sonuç ? Aziz Yılmaz`ın da yargılandığı çete davasında Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı`nın merkez olarak kullanıldığı ortaya çıktı değil mi ? Eeeee sonuç ? Bir makale okuyanınız var mı bu bağlamda ? Üzerine giden muhabir , skor-spor yazarı ? Fulya Projesi ile ilgili 10 tane analiz gösterebilirim ben size , peki sizler bana Fenerbahçe’nin villa olayı , stad izni , arazi satışları , İstanbulspor’un kasasından çıkan kayıt dışı 600 bin dolar , Oktay Derelioğlu’nun açıklamaları veya gazete yöneticilerine yollanan Passat marka arabalar hakkında üçten fazla makale gösterebilir misiniz ? Peki Ntvspor’un Mehmet Topuz transfer sürecinde yaşattıklarını bilen var mı ? Ne de olsa en güvenilir kurumdur Ntvspor, tamam da ya değilse ? Futbola yön veren Erman & Şansal ikilisi aynı pozisyonda kaleciye yapılan hareketleri neden es geçerler ? Ya da neden sadece Beşiktaş şampiyon olduğunda en namuslu lig geçirilmiştir , bu kadar temizine yıllardır rastlanmamıştır ? Türkiye’de gazete okumak , televizyon seyretmek ve sadece size sunulandan yararlanmak salakça bir şeydir . Ve bu salaklık araştırmayan insanımızın en önemli özelliği olmaya başlamıştır . Medya kaçıncı güçtür veya neye hizmet eder tam tahmin edemiyorum ancak kimin yanında olmadığını çok iyi biliyorum . Tiraj , satış , reklam , reyting gibi kelimelere de tapan ile aynı havayı solumak dahi istemiyorum .

Fenerbahçe’nin bir şekilde zirvede yer almak istemesi kadar doğal olan bir şey yoktur . Bu uğurda planlanıp bir şekilde alınan Türk futbolcular , sahip olunan medya gücü , daha önceden denenip başarısı ispatlanmış C.Daum ve son olarak bu üçlünün son durağı federasyon söz konusudur . Başarıya nasıl ulaşıldığını önemsiz gören bir camiadır benim gözümde sarı lacivertliler . En azından 30 yıllık hayatımda tanıdığım arkadaşlarım , medyadaki spor yazarları ve de en önemlisi o göreve gelen başkanları . Hedeflenene ulaşılır ancak nasıl ulaşılmıştır , ne gibi şeyler yapılmıştır pek kurcalanmaz . İşte bir Beşiktaşlı’nın vazgeçemediği bir söylemdir bu . Diğerleri ile farkı teşkil eder ki başka bir yazının konusudur . Şampiyonluk için ele geçirilmesi düşünülen , en azından aleyhine hataya sıfır tolerans göstereceğini aba altından sopa gibi gösteren Fenerbahçe camiası hedefe emin adımlarla ilerlemektedir . Takip edenler bilecektir ; geçtiğimiz sezon Paf liginde şampiyon Antalyaspor oldu . Averajla ikinci olan Fenerbahçe ligler tescil edildikten sonra federasyona başvurarak Antalspor’un bir maçında cezalı oyuncu oynattığını öne sürerek itirazda bulundu . Ligin tescil edilmesi ve daha sonra her hangi bir yanlışlığın söz konusu olmadığı anlaşılmasına rağmen ve hatta aynı olayı Fenerbahçe’nin yaptığı da ortaya çıkmışken yine de konu federasyona taşındı .

Kulübün kendi çıkardığı dergisinin Temmuz sayısında bir kez daha federasyon bu konu hakkında uyarıldı . Bu da demektir ki futbol federasyonuna baskı daima olacaktır . Aynı basketboldaki kukla Demirel yönetimine olduğu gibi . Geçen sene Adnan Polat’ın çabalayıp da başaramadığı gibi . Tıpkı 6 senedir lobi ve güç yoksunu Yıldırım Demirören’in uğraştığı gibi . Aziz Yıldırım’ın tek farkı diğer ikisinden de güçlü ve akıllı oluşu . Yoksa orduyu kazıklayan adam ile generallerin aynı tribünde yanyana oturması neyle açıklanabilirdi ? Unutmayalım ki köşe başları hep sarı lacivert . Bu Fenerbahçe kulübünün kablo kestiği zaman verilmeyen cezadan cesaret alınmasıdır . Ben getirdim ben yollarım ukalalığı ile ilişkilidir . Elle atılan gol alışkanlıkları ve yayıncı kuruluşun ofsayt çizgisini bile sarı lacivert çizmesi ile alakalıdır . Murat Özaydınlı’nın basketbol federasyonu başkanını azarlaması ile oyuncularının masa hakemlerinin masasını tekmeleyip 5-6 maç ceza ile kurtulması ile düşünülmelidir . Havuzdan çekilirim , kablonuzu keserim , dekoderleri iptal ettiririm , Şansal’ın ayağını kaydırırım söylemleri acemi federasyonu ne hale sokacaktır bunu hep beraber göreceğiz . Son barutunu bu sene atacak olan Aziz Yıldırım’ın şerrinden Allahım bizleri koru demekten başka çaremiz yok . Sezon başında yaşanacak bir hakem hatası ile neler yaşanacağını düşünmek bile istemiyorum .

Fenerbahçe ile asla alay edilemez , bir gün herkes Fenerbahçeli olacak , Fenerbahçe Cumhuriyeti veya Fenerbahçe'nin büyüklüğünün kupa büyüklüğü olmadığına istinaden bir sürü laf söylenir yıllardır . Peki bu faşizan söylemlerin yarattığı etkiye ne tepki verilmektedir ? Fenerbahçe güçlüdür tamam ve daima güçlü kalmalıdır . Bunu yaratan etmenlerden biri olan Aziz Yıldırım olsa bile bir şekilde kendi kendini tasfiye edecektir . İşleyiş böyle . Pekala bu şekilde büyüyen bir adamdan vatana millete nasıl hayırlı olması beklenir ? Bunun tersi sözkonusu olduğunda yaşanılan hayal kırıklığı veya başkanda olduğu gibi kompleksler nasıl atlatılır ? Aziz ; ismin güzelliğine bak . Meleklerle birlikte aynı cümlede kullanmak istiyorum fakat sonra yüzünü hatırlayıp vazgeçiyorum . Çatışma kokusu alıyorum arkadaşlar ve adım adım kaosa gidiyoruz benden söylemesi .

Bir adım sonrası düşünülerek yapılan hamlelerin sonucunu yaz biterken göreceğiz . Türkiye gündemi Aziz Yıldırım ‘ın egosu ile paralelikte hareketlenecek bence . Ne kada çok isterse o kadar çok heyecan yaşayacağız . Benim isteğim Avrupa Ligi’nde dünyaya adımızı duyuracak bir kadro ile başarılı olmuş bir Fenerbahçe . İki ezeli rakibine elini uzatacak barışçıl bir Fenerbahçe . Yıllardır her şeyin öncüsü olduğunu iddia edip diğerleri gibi veryansın etmekten bıkmayan ama eline geçen farklı olmak fırsatını bu sene kullanacağını düşündüğüm Fenerbahçe . Hakem ve federasyonu rahat bırakacağın inanmak istediğim , medya gücünü başarıya ulaşacak yolda kullanacak kadar alçalmayan bir Fenerbahçe . Taraftarını müşteri zannetmeyecek , onların fikirlerine önem verecek bir Fenerbahçe . Transferde piyasayı , tribünlerde bilet fiyatlarını , sportif platformda forma tutarlarını yükseltmeyecek bir Fenerbahçe . Nasıl ? Fena şeyler mi istiyorum ya da bunları kim istemez değil mi ? Ben de bir Fenerli kadar güzellikler istemiyor muyum yani ? Neyse hayali bile güzel …

12 yorum:

Adsız dedi ki...

İlk paragrafı okudum ve güzel bir şeyler gelecek sandım.

Ama çok boş bir yazı yaw, gerçekten. :)

ery dedi ki...

(...)
"Benim isteğim Avrupa Ligi’nde dünyaya adımızı duyuracak bir kadro ile başarılı olmuş bir Fenerbahçe . İki ezeli rakibine elini uzatacak barışçıl bir Fenerbahçe . Yıllardır her şeyin öncüsü olduğunu iddia edip diğerleri gibi veryansın etmekten bıkmayan ama eline geçen farklı olmak fırsatını bu sene kullanacağını düşündüğüm Fenerbahçe . Hakem ve federasyonu rahat bırakacağın inanmak istediğim , medya gücünü başarıya ulaşacak yolda kullanacak kadar alçalmayan bir Fenerbahçe . Taraftarını müşteri zannetmeyecek , onların fikirlerine önem verecek bir Fenerbahçe . Transferde piyasayı , tribünlerde bilet fiyatlarını , sportif platformda forma tutarlarını yükseltmeyecek bir Fenerbahçe"
(...)

...boyle bir fenerbahce istemek; her firsatta mekteb-i sultani'siyle, 2000 yili basarilariyla, uefa kupasiyla ovunmeyen bir gs; ya da yaratici taraftari olmayan, nuktedan esprilerle gundemi takip etmeyen bir bjk istemek gibi bir sey...

olmamasini umdugunuz hersey (ne yazik ki) fenerbahce denince ilk akla gelen ozellikler...

eymaltepe dedi ki...

Bu kadar güzel analizleri birarada okumak gerçekten de çok güzeldi. Teşekkürler.

twilost dedi ki...

öncelikle güzel yazmışsınızdır da bazı konularda haksızsınız bana göre.. ben bir fenerbahçeliyim bu seneye kadar hatalarına kızsam da aziz yıldırıma hep destek olmuştum,fakat en başarılı olduğu senenin ardından yaptığı akıl almaz hatalarla takımı dibe indirmesi başarımızı tesadüf çizgisine düşürüp bizi gülünç duruma düşürmesi kabul edilemeyecek kadar kötüydü.. fakat koyduğu hedefler yapabilecekleri düşünüldüğünden ondan daha iyisi yok bizim için. kaldı ki sadece o değil bütün yönetim kurulu oluşturulabilecek maksimum güce yakın.. muhtemel ondan sonraki başkanı da içinde barındıran çok özel bir yönetim var.. şimdi ama o diktatör yönetimin bi işlevi yok diyebilirsiniz.. biz de biliyoruz diktatör olduğunu, diğerlerini çok nadir dinleyeceğini, %99bencil hareket etceğini kompleksli davrancağını başına buyruk olduğunu ama sonuçta yönetim onun daima arkasında ve tam kadro her taraf için çalışıyorlar bu yüzden bütün alanlarda başarılı bir klüp olmaya başladık.. Aziz Yıldırım mükemmel bir karaktere sahip değil evet çok da hata yapıyor ama zeki ve Fenerbahçe çıkarlarına müthiş katkılar yapan birisi.. bunu gözardı edemeyiz.. Öte yandan bütün yönetim kurulu ülke içinde büyük güce sahip isimlerden oluşuyor ve diğer 2 klüpten de daha ötede bu konuda.. bana sahip olduğu gücü kullanmayan bir tek adam gösteremezsiniz dünyada ve türkiye'de.. perez'in,laportanın morettinin berlusconinin arkasından ne kadar laf edebilir basın da Aziz'in arkasından edilebilecek.. sahip oldukları gücü çıkar için bu insanlar kullanacaktır tabiki de.. siz,ben taraftar olarak amatör ruhla hareket edebiliriz ama Fenerbahçe başkanı amatör ruhla hareket edemez.. Sahip olduğu gücü tabiki de kullanacaktır profesyonel hareket etcek klüp için gerekenleri yapacaktır.. Endüstriyel futbola karşı olabilirsiniz ama bu gerçekle yüzleşmek zorunda herkes.. Başkan da endüstriyel futbolun gereklerini çok abartılı şekilde yapıyor şu an bu sayede yayın gelirlerinden üst liglere oranla 1/10 gibi bi rakam alırken yılda 100m € nun üstünde gelirle en çok yıllık gelir elde eden ilk 20 klübe giriyor fenerbahçe..

Medyayı Fenerbahçe ben oldum olası kullanmıştır( ki 18 yaşımdayım 2000lerden bu yanayı bilirim ben) kullanmaya da devam edecektir.. Fenerbahçe hiç bir zaman diğer takım taraftarlarına sempatik gözükmek gibi bir amaç taşımamıştır.. bu yüzden de her zaman nefret edilecektir.. 89a kadarki 3 büyük klübün konumunu bana görmüş geçirmiş olanlar isterse anlatsın..Fenerbahçe'nin o zamana kadarki ezici üstünlüğü daum zamanına kadar geçen başarısız senelerle eşitlenmiş olabilir ama fenerbahçe camiasının zihninde hala sizin deyişinizle ukala üstünlük duygusu vardır(kaldı ki bu sadece 2katına yakın şampiyonluktan ötürü de değildir yapıdır bu) ve bu gs 2.kez avrupanın 2 numaralı kupasını alsa da kalacaktır. siz bu durumdan hoşnut olmayabilirsiniz ama bu böyledir..

Federasyona gelince bu sene konuşmadıysak bu hata olmadığından değildir yönetimin insiyatifidir. ha bunu dibi boylamış olmamıza ve ultra başarısızlığımıza bağlayabilirsiniz de bunu bu sene yapılacak hatalar gösterecektir sizin de dediğiniz gibi.. umarım konuşulmaz ve sessiz kalmayı sürdürürüz ama ben de sanmıyorum malesef ki...

Federasyonların bize yardım ettiği kanısına ise katılmıyorum bizim de lehimize hatalar oluyor evet ama aleyhimize olanlar hep daha fazla.. bunu tarafsız söylemiyorsun diyebilirsiniz ama o 2006 dahil bu federasyonun bize yardım ettiği düşüncesine katılamam.. zaten o sene bir el oldu diye yer yerinden oynamıştı sonrasında herkes üstümüze geldi bi tane bile hata olmadı bir daha o sene lehimize.. arada o sene aşırı ukalaydık evet ama defans hariç tarihin en iyi kadrolarından birine sahiptik ve çok da iyi oynuyorduk bir kaç maçtaki ukalalık ve galatasarayın iman gücüyle aldığı aşırı puanlar olmasa idi o sene o şekilde bitmezdi.

twilost dedi ki...

Aziz Yıldırım ve taraftar ilişkisine bakarsak, Aziz Yıldırım taraftar ona yüklenmeden eleştirsin ama desteğine devam etsin istiyor ve evet bizleri birer müşteri olarak görüyor.. en sinir bozucu durum bu bizler için.. Takımı en çok eleştiren en çok yerden yere vuran taraftarlar maraton alt fenerium alt fenerim 1907 tribünü gibi en zenginlerin oturduğu tribünler.. futbolcular her maç sülalerine bi ton laf yiyor ama sonuçta o taraftarlar muazzam destek veriyor ve Aziz'e karşı bir duruşları yok, gfb ninki gibi.. Eleştirileri onların sloganlar yada pankartlarla da değil ayrıca bizzat kongrede divan kurulunda oluyor o adamların.. Taraftar gruplarından daha çok adam yerine konulduklarına kesin.. Bu konuda Aziz'i biz de eleştiriyoruz siz de yerden yere vurabilirsiniz ama yapabileceğimiz bir şey var mı sizce? Sürekli protesto ıvır zıvırları bile yapılsa neyi değiştirebilecek ki? Kaosa bile sürükleyemez kaldı ki takımımızın kaosa girmesini niye isteyelim.. Bu durumu öyle yada böyle sindirmek zorundayız.. Zaten sizler de şu an nefret ettiğiniz tüpçüyü sindirmek zorunda değil misiniz? Kaldı ki onun yararı da yok kulübünüze, bilmem yanılıyor muyum?

Nefret edilen adamlara gelince dediğiniz gibi ruhu ölmemiş taraftarların hiç biri istemiyor bunları ama yapacak bir şey yok.. emreyi kabullenemedim kabullenmiyorum ismini bağırmıyorum, keşke biri kesse onu ilk 11den oynatılmasa diye dua ediyorum ama yapacak bir şey yok.. sahada oynuyorsa katlanıcaz.. ne oyunculara sözleşme imzalatan biziz ne de oynatan..

Hedeflere gelince 3 sene şampiyonluk ve maddi güçlenmenin hedef olduğu ortada ama bir fark olucak.. Türkiye liginin öncelik olduğu ortada fakat bu avrupa liginde başarısız olucaz demek değil.. yapılacak 2-3 transferden sonra daha net şekillenecek kadro.. 2006daki efsanevi hücum gücüne sahip ve o zamanın zayıf olan bölgesi defansın güçlü olduğu bir takım kuruluyor bana kalırsa.. Aşı tutarsa europe league'de de süpriz sonuçlar gelecektir.. En azından umuyorum=) Tabi asıl hedefin seneye şampiyonlar liginde tekrar çeyrek final olduğunu söylemek lazım.. Bu noktada daum yetecek mi onu zaman gösterecek..

Tunç Bozacılar dedi ki...

@adsız
eyvallah ne diyim :)

@ery
değişmeyenn tek şey değişimdir

@eymaltepe
ben teşekkür ederim ne demek ...

@twilost
öncelikle en az benim kadar yazdığın için teşekkürler . yorumlarında ''evet haklısın ve bu böyle kabullenmek gerekiyor , evet ama böyle yapacak birşey yok'' cümleleri oldukça fazla geçtiği için söylemeliyim ; yok öyle birşey . sana dayatılan şeyleri kabul etmek zorunda değilsin , başarıya ulaşılacaksa gücü aşağılıkça kullanan kişilere prim verilmemesi gerekir , senin bu yaşında tribüne sokmayan ya da girmek istemene rağmen maddi sebepler yüzünden dışarıda kalman yol açacak bir kişinin kulübü kalkındırdığı vakit oğlunun da aynı akibete uğrayacağını düşünmelisin . elbette romantik başkan olmaz ama biraz düşünceli olana da hayır demeyiz (dememelisiniz) .

genel anlamda fazla karşı olmamakla birlikte fikirlerimiz uyuşmaktadır . eline sağlık . teşekkürler ...

Adsız dedi ki...

Yazınızı genel hatlarıyla beğendim. Katılmadığım bazı ufak detaylar var ama burada onlardan bahsedip konuyu dağıtmak oldukça gereksiz geliyor.

Beşiktaş'ın medyada bulunduğu konumda en büyük kabahat bence camianın kendisinden kaynaklanıyor. "Haklar" verilmez, kişiler haklarını "söke söke" alırlar. Eğer belli ortak paydaları olan kişilerin oluşturduğu topluluklar, yeteri kadar güçlüyse ve örgütlüyse bir güç odağı oluştururlar ve o güç de diğer karşıt güçlere karşı var oluş mücadelesini sürdürür.

Yönetme yetileri oldukça yetersiz Demirören'in ve onun oluşturduğu yönetimin sözcük anlamıyla "sayısız" skandalına karşın hala yönetimde durması Beşiktaş'ın kendi ayıbıdır. Eğer bir camia, yıllardır bir şekilde oluşan ve kimliğine yapışmış birtakım değerleri (bu değerler ifadesi de çok yıprandı ve yıpratıldı ne yazık ki, ama kusura bakmayın başka türlü ifade edemiyorum) adeta havaya saçan birtakım kişileri ne olursa olsun "temizleme" operasyonuna girişebilseydi, medyada da bu denli hırpalanmazdı. Şöyle izah edeyim. Yönetime karşı "gerçekten" tepki koyabilen ve bu tepkisini icraata dökebilecek kadar bir bütün olmuş, soran ve sorgulayan bir camia, aynı zamanda medyaya da "sağlam" bir "mesaj gönderme gücündedir. Öyle olunca, medyada Beşiktaş'a karşı bu şekilde bir ayrımcılık söz konusu olmayacaktır.

Bu bağlamda asıl üzüldüğüm nokta, medyadaki yanlılık değil; 50 küsur milyon dolarlık alacağı yüzünden Yıldırım Demirören'i, çoktan uzaklaşması gereken başkanlık koltuğundan uzaklaştıramayan camianın gösterdiği kudretsizliktir. Hal böyle olunca Yıldırım Demirören gider, başka bir basiretsiz gelir. Camianın bazı "abileri" toplumsal mesaj verme sevdasına tutulurken, nedense yönetimi hiç eleştirmezler, en ucuzu 90 TL olan maç biletlerine ilişkin İnönü'de bir tane hicivli pankart bile açılmaz. Açılırsa da o "abiler" gider birilerinden özür diler. Ekonomik kriz zaten teğet geçmemiş midir bu ülkeye?

Bu durum değişir mi? Hayır değişmez. Çünkü ünlü bir söz vardır: "Toplumlar hak ettikleri gibi yönetilirler."

Tunç Bozacılar dedi ki...

Demirören hakkında da bir yazı yazmayı düşünüyorum ama bunun kadar kısa olmayacaktır :)

Fenerbahçe 90 liralık yeni açık biletini satabilir benim gözümde , Beşiktaş asla bu olamaz , olmamalı . Ben Fenerbahçe'nin 90 liralık bilet satmasını dahi istemezken kendi kulübümün bunu yapmasını affedemiyorum . Ayrı bir mevzu .

Ayrıca medyada az yer alma Metin-Ali-Feyyaz döneminde de aynıydı , son 20 sene Fener'den daha başarılıyız yine aynı , bu yönetim gelse de değişmez gitse de apayrı bir meseledir ...

SAĞOL YORUMLARIN İÇİN ...

SON SÖZ : Ben kesinlikle hak etmiyorum Y.Demirören'i ...

natura horror vacui dedi ki...

yazı çok başarılı ancak bilica'nın eşcinselliğiyle ilgili kısmına katılmadan edemeyeceğim. sanırım medyanın yaptığı tek doğru iş bu uzun yıllardır. kimsenin cinsel kimliği bizi ilgilendirmez.

Tunç Bozacılar dedi ki...

@natura horror vacui

Ben mi yanlış hatırlıyorum , köşe yazarları değil miydi sayfalarca yazan hani ; ahmet dursun - pascal arasında asla bilmediğimiz şeyleri !!!

Bobo - Delgado - Holosko veya herhangi bir yabancımızın gey olduğu dedikodusu çıksa sence buna Türkiyede birileri kayıtsız kalır mıydı bu habere bugün olduğu gibi , dünya yerinden oynamaz mıydı sence ?

Elbette cinselliktir es geçiyoruz ama orada bile çifte standardı görüp de afallıyoruz ....

Benim düşüncem bu ... Herkese aynı muamale olsun yoksa Bilica geyse versin birilerine oynasın topunu(!) :) alkışlayalım ...

Tunç Bozacılar dedi ki...

bilica olayı için ; ''belge yok ama'' diyen olursa da ;

barosun bir erkekle öpüştüğü fotoyu ben daha göremedim Türk basınının hiç bir yerinde derim usulca ...

Gokhanson dedi ki...

çok güzel.....gorgeous :)
eline koluna beynine sağlık....