Hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2010 Çarşamba

Plaj Voleybolu


10 sene önce Büyükçekmece'de geziniyorum öğlen vakitleri . Hava sıcak , harareti alır be hacı maksadıyla kıraathaneden hallice bir kapı görüyorum ve dalıyorum içeri selamun aleyküm ile . Cevap yok ! Ki bu lafı hiç sevmem , merhabacılardan selamlarcılardanım ben . Çıkınca ağızdan bir de havada kalırsa eğer daha da sinirlenirim , hani zaten ortama ayak uyduruyoruz sizin dilinizle konuşuyoruz ne diye cevap vermiyorsunuz lan ? Neyse diyor iç organlarım Nihat Kahveci'ye bir çay versene dayı (usta,abi,abicim vs.) diyorum . Cevap yok ! Ulan kahvehane mahşeri ama beni sallayan namevcut . Ses yükseltme seçeneğiyle ikinci levele geçiyorum ; ''Çayın var mı abicim ?'' Cevap yok ! Ne oluyor diyorum içten içe dıştan dışa , herkes bir yere bakıyor , kimse konuşmuyor , kitlenmiş bir güruh televizyonda birşeyler seyrediyor . Hayrola , bismillah ve bilimum ortama uygun sözleri arka arkaya sıraladıktan sonra anlıyorum olayı . 4-5 dakikalık gecikmeyle gelen çayı ; Plaj Voleybolu !

Büyükçekmece'de bir kıraathnedeyim . Yaz mevsimi , sıcak , öğlen 13.00 suları . İçerisi dolu , yaklaşık 50 kişilik tabur var . Kağıt oynayan yok , kahveci tepsisiyle masada ekrana kitlenmiş kalmış . Gelen , giren ve katılan sayısı devamlı artıyor . Abartmadan söylüyorum içeride çıt yok . Tek ses televizyondan gelen hey , huy , yea tizli kız sesleri . Biraz tekrarlarda ses yükseliyor o da bak hacı bak , lan o ne , vay a.q. vs. Ne işim var lan burada benim derken betimlemem yarım saati buluyor ama İspanyol karı öyle bir karşılıyorki topları arada o gürühu katılma çabalarım olmuyor değil . İki çay üç sigara sigara içip kalkıyorum . Oradakiler ise kalkmışlar zaten haberleri yok !

22 Haziran 2010 Salı

Ara Güler ...


''Ara vermek iyidir . Daha iyisi ise o arada gülümseyebilmektir.'' (Eflatun M.Ö 532)

Farkındayım ihmal ettiğimi buraları . Bazen ikame kavramı insanın ilgi alanlarıyla muzip bir oyun oynar ya hani ve hayat da tercihler silsilesi ya honey ! Başka zevklere yelken açtım . Yaşasın briç ! Yok be abicim şu an atıyorum , fiyakalı cümlelerle başlangıç yapıyorum . Yalandır sanal , banaldir yalan . İstek Vakfı okullarında okumadım ama isteksizliğin girdabında kayboldum klavye kardeşe , levyeyle giriştiğimden beri laptop abiye . Bir de evlilik denen kutsal damacanadan yıkanmak üzereyim ki , pürü pak olacağım yemin ederim . Neyse bunlar benim özel durumlarım , size ne ve bize ne diyenlerin gönlüne koyayım . Futbola ara yok , dünya kupası Trt'de izlenir . Vuvuzela geyiği yapmayana kız yok . Benimse kupa geçmişim 7 kez ile yaşlanmaya delalet . Ha bu arada Beyazıt Öztürk ile Eflatun Real Madrid'de beraber oynarlar lan ...

Seksenaltıyı hayal meyal hatırlayan hafızamın bir kenarında mıh gibi dururlar Sikilaççi (bol ç'li) ve Roger Milla . 2 sene öncesi de vardır ki Van Basten abimizin sıfırdan doksana voleyle 2 saniyede çıkmasıdır ve benim bir koşu dışarı çıkıp ''Ben Van Basten'im lan'' deyişimle aynı zamana denk düşer . Akçay'ı bilen vardır kesin , suyu soğuk , lokması sıcak . Benim için 1990 İtalya ; eşittir Akçay'da bir pansiyonda 55 ekran ITT karşısında kendini spiker sanma . ''Bu ileride çok büyük bir futbolcu olacak'' sesinin kulaklarda anlaşılmaz bir şekilde gaza gelmesiyle sanki maçı ben sunuyormuşum gibi ''Linekeeeeer'' diye bağırdığımı hatırlarım . Temel Reis ve Kaptan Swing çizgi romanlarından arta kalan zamanlarda bir nevi gönüllü bir spikerlikti benimki . Maradona'yı ''Diego Armandooo'' diye uzattıkça sanki beni duyacağına inanırdım Tanrı'nın kulağı . Eli-kolu oluyormuşum gibi gelirdi sahadaki Tanrı'nın . Sonunda birisi ''yeter evladım , bırak spiker anlatsın'' mı demişti yoksa olaydan mı sıkılmıştım hatırlamıyorum . Ama o pansiyondan ayrılırken arkamdan ''Spikerlik binlerce kişinin yaptığı ancak sonunda şu çocuğun kazandığı bir ......'' lafını da duymadım değil . Mesela Arjantin gol atınca tribünde ağlayan kızı hatırlayan var mı ? Brezilyalı'ydı ve ne güzel ağlıyordu be ! Aşk mıydı o çocuksu , yoksa şimdi benim boyumda var mıydı oğlu mu ? Valderema'nın saçlarının afilli hali iskeleden denize atlayana kadardı bendeki ömrü . Higuata o hatayı yapmayacaktı ama Valla Milla sevinmiştim golü atana ! Baggio geliyorum diyordu , Maradona yarı finalde İtalya'yı bölüyordu . 6 goldü galiba Sicilyalı'nın attığı gol sayısı , sonra ortalıkta hiç görünmedi a.q.'nun ayısı . Şüküravi diye bir futbolcu vardı galiba , babamın ismi Şükrü ; Şükrü Abi Şükrü Abi diye bağırıyordum gol attıkça . Yapıştırma kartları vardı Panini'nin . Klinsmann falan hep biriktiriyorduk . Omam'ın Bıyıkları İngltere tarafından kesilmişti , Rijkaard ve Völler lamacılık oynuyorlardı . Çekoslavakya ayrılmamıştı henüz ve dillerde tekerlemeydi o zamanlar . Aaaa yoksa siz bunu bilmeyen Çekoslavakyalılaştıramadıklarmızdanmıydınız ? Lacatus ismi çok yakışıklıydı bir de Canniggia . O saçlar , o maçlar offf ! Goygoycu Çea vardı dimi bir de ? Bu muhabbet çok su götürür , adamı susuz getirir vallahi ...

Ondan sonrakilerden 2002 hariç hiç birine gönül vermişliğim yoktur . Yani İtalya doksan , sonrası noksan ! Bir lokantada en sevdiğim yemeği bulduktan sonra her gidişimde aynısını yiyenlerdenim ben sanırım . Başka şeyi merak etmiyorum , benimsemiyorum , istemiyorum . En iyisi oydu , diğerlerini denemesem de olur mantığı bu . Bu yüzden Sensible Soccer ve Amiga 500 sevgimden PES , FIFA ve bilimum futbol oyunları için bir kere parmaklarım çalışmamıştır . Futbol sayesinde kalbimizin zemini elbette çimdir ancak ilgi alanları , seçimler hayata etkisini illa ki gösteriyor . Öğlen oynanan Slovenya - Irak maçının süresi boyunca neler yapmaz ki bu deli gönül ! Sözün özü ve bu yazının son sözü iyi ki varsın Beşiktaş ve yaşasın çok yaşayanlar ...

Not : Eflatun ''Ben böyle bir laf etmedim derse kendi bilir !

22 Mart 2010 Pazartesi

Acınız Acımızdır ...


Başta Galatasaray Spor Kulübü olmak üzere futbolumuzun başı sağolsun . Özhan Canaydın'ın ailesine ve sevenlerine sabırlar dilerim ...

16 Mart 2010 Salı

Ejderlerin Mağarası


Bloomberg HT
diye bir kanal var artık geçen gün farkettim . Kanal 1 gitti yerine bu geldi . Nedir ne değildir diye baktım internetten Ciner grubununmuş , ekonomi yayınları yapacakmış . Hayırlı olsun ne diyeyim , iktisat - maliye okumama rağmen ben anlamıyorum bu işten anlayan beri gelsin bari . Yayınınız hep devam etsin reytinginiz patlasın gari ...

Farkettim demiştim ya yeni kanalı , sağolsun güzel bir program sayesinde . İsmi "Ejderlerin Mağarası" (Dragon's Den) . Her Pazar saat 19.00'da . Gerçi ben ne zaman denk gelsem rastlaşıyoruz ama olsun . Programı kısaca anlatmak gerekirse ;

5 adet kendi alanlarında çok başarılı , iş dünyasının kurdu olmuş multimilyoner ultra süper kariyerli ve başarılı zengin bulunuyor (Peter Jones , Theo Paphitis , Deborah Meaden , Duncan Bannatyne ve James Caan) . Ve bunlara bu programda ''Ejder'' deniliyor . Zaten isimden de anlaşılacağı üzere ejderlerin girişimciyi karşıladıkları ve oturup dinledikleri yere de ''Ejderlerin Mağarası'' deniliyor . Aklındaki fikire , elindeki projeye veya ürüne güvenen insanlar bu yatırımcıların karşısında sunumlarını yapıp , her bir yatırımcının elindeki 100 bin sterlinden pay almaya çalışıyorlar . Ürünü veya projeyi 3 dakikalık sunma imkanları var , o 3 dakikada ejderlerin aklının yatması , projeye ve keşfedilen ürüne yatırım yapması sağlanmak amacıyla ikna süreci işliyor . Genellikle gelen yarışmacının son cümlesi şu ekilde bitiyor ; ''Elimdeki ürün için tüm parayı istiyor (genellikle 100 bin sterlin) ve karşılığında %15 size teklif ediyorum'' . 3 dakika bittikten sonra soru-cevap şeklinde girişimciye bu işin maliyetini , daha evel satıp-satmadığını , geçmiş kariyeri , neden böyle birşey yaptığı gibi sorular soruluyor . İkna olurlarsa bu 5 milyoner , girişimciyle iş yapmak için pazarlığa girişiyor . Örneğin birisi ''Bu ürüne 100 bin sterlin veririm fakat kazancın %40'ı benim'' teklifi yapabiliyor . Girişimci teklifleri düşünüyor , kabul ya da red ediyor veya kendi teklifini yeniliyor . Bazen de gelen kişiler bu ne biçim buluş , neden yaptın ki bunu , işe yaramaz , saçma kelimeleriyle mağaradan yollanıyor .

Keyifli olduğu kadar öğretici . Hatta eğlenceli bir program ''Ejderlerin Mağarası'' . Resimdeki adam aralarında en ta..aklı olanı , Peter Jones . Rastlarsanız kaçırmayın derim . Programa tabiki , adamın ta..aklarına değil ...

15 Mart 2010 Pazartesi

Mikail


Beşiktaş Kulübü Kadın, Aile ve Çocuk İstişare Heyeti’nden sorumlu Revna Demirören ve yöneticiler, Elazığ'da 4 köyü gezerek moral verdi, malzeme dağıttı. Revna Demirören ayrıca, Başbakan Erdoğan’ın “Gel seni Fenerbahçeli yapalım” teklifini reddeden ‘Küçük Kartal’ Mikail’e de Beşiktaş forması giydirdi.

Deprem sonrası Elazığ’a gidip incelemelerde bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, hastanede karşılaştığı yaralılardan küçük Mikail’e, “Hangi takımı tutuyorsun?” diye sordu. “Beşiktaş” karşılığını alınca da, “Gel seni Fenerbahçeli yapalım” önerisinde bulundu. Ancak Mikail, “Ben Beşiktaşlıyım. Takım değiştirmem” diyerek Başbakan’ı şaşırttı. Siyah beyazlıların bu diyalogu öğrendikleri için Elazığ’a hazırlıklı gittikleri öğrenildi.

9 Mart 2010 Salı

Otomobiline Aşık Adamın İlanı


Aracım 1977 model olup 1300 motor hacmine sahip bir yer uçağıdır (Benim gözümde). Model yılının 83 yazdığına bakmayın 83'ten aşağısını bilgisayar kabul etmedi. Onun için öyle yazmak zorunda kaldık.

ABS, KlİMA, AIRBAG, AÇILIR TAVAN, ALAŞIM JANT, NAVİGASYYON, YOL BİLGİSAYARI gibi özellikleri yoktur. Fakat, direksiyonu, sigara küllüğü, yaylı koltukları ve çakmaklığı vardır. Açılıp kapanabilen camları ve kapı kolları çalışır durumdadır.

Komple orıjınal olan aracımda aranırsa birkaç yerde lokal boya çıkabilir. Hatta iyicene didik didik edilirse komple boyalı olduğu ortaya çıkabilir. Yüzeysel boyaların yanısıra bir kaç küflü bölgeye de rastlanılmıştır.

Aracın rengi aslen eflatundur. Fabrika çıkışı ise koyu yeşil ile cırtlak mor arası bir şeydir. Bu boyalar zaten o dönemki renoların orijinal boyalarıydı. Bizim elimize geçtiğinde beyazdı. Biz de daha sonra kanunlara uygun olsun diye ruhsattaki yazan renk olan eflatuna boyattık. Fakat renk seçeneğinde aradım bulamadım. Ona yakın bir renk olan Mor seçeneğinin işaretlemek zorunda kaldık.

Çorum kaloriferini 1 yıl önce başka bir araca taktırdığımızdan dolayı şu anda kaloriferi yoktur. Fakat kışın yedek bir aküye bağlı olarak bir elektrikli battaniye iş görebilir. Veya 2.5 litrelik bir kola şişesine sıcak su doldurarak belinize koyabilirsiniz. İmkanlar olmayınca parlak fikirler artıyor haliyle.

Tüm bakımları yetkili serviste yapılmamış olup el yordamıyla eş-dost yardımıyla yapılmıştır. Aracın farları vardır. Fakat uzun ve kısa far diye bir şey olmadığı için geceleyin onunla uğraşmadan direk yola yoğunlaşabiliyorsunuz. Ayrıca farları kapalı konumdayken frene basarsanız fren lambalarının yanında farları da çalışmaktadır. Değişik bir özellik. Diğer arabalarda bulamazsınız.

Arabayı hiç kilitlemiyorum. Kimse de içine girmedi şimdiye kadar.Çünkü kilitlesem bile bir çaykaşığıyla açılıyor zaten. Bilenler bilir. Anahtar derdi yok. Kaput ve bağaj anahtarsız açılabiliyor. Bu özellik modelli arabaların çoğunda bile yok.

Ayrıca şöför mahalinin yanındaki kısımda ayak koyma yerinde yaklaşık 30 cm çapında bir delik vardır. Bu deliği örtmek için bir mukavva ve çuval kullandım. Yazın deliği açarak doğal klima olarak kullanmaktayım. Yakıtı da etkilemediği için gayet ekonomik.

Egzozu delindi. Baktım güzel ses çıkarıyor. Hiç ellemedim. Çalışınca havalı bir araba gibi ses çıkarıyor. Başkaları egzozdan ses çıkarmak için bir çok paralar harcıyor. Düdük falan taktırıyorlar. Ben bedavadan yapıyorum bunu.

Aracımdan gayet memnunum. Muhayyer bir araçtır. (O da ne demekse bir türlü çözemedim. Osmanlıca özlüğe bile baktım ama işin içinden çıkamadım.) Model yükselteceğimden dolayı satıyorum. Yoksa daha binerdim. 1979 model bir Renault 12 alacağım. bu modeller arası renaultlarla takas yapabilirim.

İlanın aslını görmek isteyenler için link burada ...

8 Mart 2010 Pazartesi

Denizin Altından Akan Nehir

Denizin 60 metre derinliğinden akan nehir ...
Bu inanılmaz görüntüler profesyonel dalgıç Anatoly Beloshchin tarafından çekildi...
Usta dalgıç , Meksika sularının derinlerinde yer alan Cenote Angelita mağarasında yaptığı keşif dalışında bu görüntüleri elde etti ...
Denizin ortalama 60 metre derinliğinde akan bu nehir gerçekten görenleri hayrete düşürüyor ...
Doğa ne ilginç bir oluşum dedirten bu manzarayı Anatoly Beloshchin şöyle tarif ediyor :
Önce suyun 30 metre derinliğine indim . Bu bölümde tatlı su vardı . Sonra 60 metre derine indiğimde suyun gittikçe tuzlu bir hal aldığını gördüm . Altımda bir nehir akıyordu . Hem de suyun içinde . Bu akan nehir aslında hidrojen sülfür tabakasıydı . Bu deneyimi herkesin tatmasını isterdim ...




Soğuk ...


Çoktan kılmıştık biz namazı , gömmüştük diyorduk kara kışı ama o bizi götürecek gibi görünüyor. Meğerse bayılmış öldü numarası yapmış . Mart ayı bir muhasebecilerin bir de kedilerin ayıydı . Bu aralar soğuk moda hem de buz gibisinden en içi titretmelisinden . Cumartesi sabahı günlük güneşlik hava öğlene doğru dönünce ayaza ızdırap haline geldi Kasımpaşa 'nın keyifli futbolu . Olduğumuz yerde zıplıyordum en son ''İnleyen Nağmeler''i söyleyen Kasımpaşalılarla . Koşa koşa eve girdim kalorifer yanı mevkilendim , yemedi . Pazar geçti Pazartesi bitti hala soğuk . Şirketin terasında sigarayı ben mi içiyorum rüzgar mı meçhul . İçlik ve çift çorap sistemine tekrar gönül veresim var ancak kravat ve kumaş pantolonun altında sakil durur endişesindeyim . Çarşamba düşünüyorum yakam bağrım kapalı ! İnönü soğuğu aklıma geliyor çocuğum olmayacak a.q ! Ezel başladı şimdi biraz olsun içim ısınır .... derken Eskişehir 2-0 yaptı yanıyorum laaaan :))

Batman


Bu tişörtü giyen arkadaşımın İstiklal'de durdurulması ve ;

- ''Sen de mi Batmanlısın kardeş ?''

Sorusuyla dumura uğraması ... Of anam offf ...

14 Şubat 2010 Pazar

Mutluluk ...


Friedrich Nietzsche hastalığının son evresine girmiş günlerdir konuşmamış, yememiş, içmemiş ve konuşmamış son saatlerini yaşıyordur artık. Her zaman ona bakan kızkardeşi Elisabeth yine abisinin başucundadır, abisinin artık son saatlerini geçirdiğini biliyordur ve dayanamaz sessizce ağlamaya başlar. Bunu farkeden ve günlerdir konuşmayan Friedrich Nietzsche hafifçe doğrulup kızkardeşine doğru dönerek şöyle seslenir ;

- Niçin ağlıyorsun Elisabeth, mutlu değil miyiz?

4 Şubat 2010 Perşembe

Bugün Doğan Çocuklara İsim Önerisi ; Beşiktaş !


Muğla'nın Milas İlçesi'nde Güngör Balıkçı, yeni doğan çocuğuna fanatiği olduğu Beşiktaş takımının ismini verdi.Balıkçı, “Yeni doğan bebeğim Beşiktaş'ın takımıma uğur getireceğine inanıyorum. Beşiktaş bu sene şampiyon olacak” dedi.Beşiktaş fanatiği olduklarını ifade eden Balıkçı ailesi, 15 gün önce 75'nci Yıl Milas Devlet Hastanesi'nde dünyaya gelen kız çocuklarına ‘Beşiktaş' ismini verdi. Henüz kundaktaki minik Beşiktaş'ın 4 yaşındaki ağabeyinin adı da Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün logosu ve simgesi olan Kartal.Beşiktaş futbol takımına büyük bir hayranlık beslediğini ifade eden fanatik baba, 37 yaşındaki Güngör Balıkçı, gençliğinden bu yana çocuklarına takımını simgeleyen isimler vermek istediğini kaydederek bunu da başardığını söyledi. Evlenmeden önce takım tutmadığını ifade eden Güngör Balıkçı, eşi Sibel Balıkçı'nın Beşiktaş sevgisini görünce kendisinin de Beşiktaşlı olduğunu ifade etti.Dört yıl önce dünyaya gelen erkek çocuğuna da yakınlarının şaşkın tavırlarına rağmen ‘Kartal' ismini verdiklerini belirten fanatik baba, 15 gün önce dünyaya gelen dünya tatlısı kız çocuğuna da ‘Beşiktaş' ismini verdi. Bebeğine kimlik kartı almak için Milas Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü'ne gittiğinde yetkili memurlarının şaşkınlığını gizleyemediğini anlatan Balıkçı, “Evlenmeden önce bir ahtım vardı. Çocuklarıma Kartal ve Beşiktaş ismi verdim. Şaşıranlar oldu, tuhaf karşılayanlar, hatta gülenler de oldu, ama sonuçta resmi kimlikte ismi kısmında Beşiktaş yazıyor. Takımımı çok seviyorum” dedi.Bugüne kadar onlarca Beşiktaş maçına katılan fanatik baba Balıkçı, BJK başkanlığına yeniden seçilen Yıldırım Demirören ve ekibini kutlayarak başarılar diledi. Balıkçı, “Yeni doğan bebeğim Beşiktaş'ın takımıma uğur getireceğine inanıyorum. Beşiktaş bu sene şampiyon olacak” dedi.

OKTAY ÇAYIRLI/MİLAS(Muğla), (DHA)

27 Ocak 2010 Çarşamba

Murphy Kanunları


Mekanik Tamirat Kuralı
Elleriniz yağa bulaştığında, burnunuz kaşınmaya başlar ve acil tuvalete gitmeniz gerekmektedir.

Yer Çekimi Kuralı
Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek noktaya yuvarlanır.

Yanlış Numara Kuralı
Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir.

Mazeret Kuralı
Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak lastik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz.

Değişkenlik Kuralı
Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeridiniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar.

Banyo Kuralı
Vucudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar.

Yakın Tesadüf Kuralı
Beraber görülmek istemediğiniz biriyle beraberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar.

Sonuç Kuralı
Birine bir aletin çalışmayacağını ispat etmeye çalıştığınız zaman o alet çalışır.

Biomekanik Kuralı
Kaşınma katsayısı vucudunuzda ulaşılması zor olan yerlerde en yüksektir. Şekilden şekile girersiniz.

Tiyatro Kuralı
Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyenin sahipleri en geç gelir.

Starbucks Kuralı
Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz sizden bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.

Soyunma Odası Kuralı
Eğer soyunma odasında sadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir.

Yüzey Kuralı
Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeni yaptırdığınız veya aldığınız halıya düşme ihtimali, halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.

Mantıksal Tartışma Kuralı
Neyi konuştuğunuzu bilmiyorsanız her şey olabilir.

Brown'un Fiziksek Görünüm Kuralı
Papuç ayanıza tam geldiyse, o papuç çirkindir.

Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
Gerçekten çok sevdiğiniz bir ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler.

Doktorların Kuralı
Eğer kendinizi hasta hissedip doktor randevusu alıp gittiğinizde aniden iyileşirsiniz. Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.

Olasılık Kuralı
Birisi tarafından seyredilme olasılığı, yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Her Yerde Kaaaar Var ...


Bugün gitmeyi planladığım ve yoğun kar yağışından dolayı evden dışarı çıkıp 3 dakika sonra geri döndüğüm Kasımpaşa - Bursaspor maçının ertelenmesi sebebiyle fantezi futbolsever herkesin aklında bir soru işareti belirmiş olmalı . Zira bugün oynanması gereken bu maçtan oyuncu tercihi yapanların akibeti ne olacak ? Sıkıntı yok , kuralı okuyanların merakı dinecektir , okuyalım ;

Lig Tv Kural 11

''Ertelenen veya yarıda kalan karşılaşmalar eğer ait olduğu hafta içinde sonuçlanmazsa değerlendirmeye alınmazlar.''

Şimdi Ntvspor alt yazısında Kasımpaşa - Bursaspor maçının yarın aynı saatte oynanacağı yazdı . Ancak meteoroloji abimiz derki bu akşamdan itibaren kar yağışı şiddetini ve hiddetini daha da artıracak . Bu da demek oluyor ki bu maçın yarın da oynanmaması büyük olasılık . Peki ne zaman oynanabilir ? Vallahi zurnanın zırt dediği yer de tam orası çünkü bu hafta içi kupa maçları var , bu haftaya erteleme maçı koyamazlar . Ondan sonraki hafta oynatırlar ancak bu ve bunun gibi ertelenmesi olası maçlardan oyuncu alanlar için bu hiç bir şey ifade etmez zira kural diyor ki ; o hafta içinde olmazsa değerledirilmeye alınmaz . Yani anlayacağınız 15-20 puanlara hazırlıklı olun , yolda gördüğünüz kardam adamlara tekme atın ve bir an önce ellerinizi açın dua edin erteleme olmasın diye . Hava şartlarının kötülüğünü sadece futbol ile ilgili bağlamda ele alıyoruz ya pes vallahi . Bu kadar kötü geçen bir sezondan da bu beklenirdi zaten ; ulan futbol sadece futbol olsaydın ya ne güzel olurdu beee ...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Telefon Numaranız ...


1.Adım : Hesap makinesini elinize alın

2.Adım : Telefonunun ilk 3 rakamını yaz (alan veya operatör kodu kullanma!)

3.Adım : Bu 3 rakamı 80 ile çarp

4.Adım : 1 ekle

5.Adım : 250 ile çarp

6.Adım : Telefon numaranızın son 4 rakamını ekle

7.Adım : Telefon numaranızın son 4 rakamını bir daha ekle

8.Adım : Bulduğun sonuçtan 250 çıkar

9.Adım : 2 ye böl

10.Adım : Bak bakalım ne çıktı !

16 Ocak 2010 Cumartesi

İstanbul


İstanbul'da yaşayanları hem eziyet hem de keyif dolu bir gün bekliyor . Avrupa'nın kültür başkenti seçilmesi sebebiyle şehrin farklı semtlerinde açık hava partileri düzenlenecek , konserler , hava fişek gösterileri , dj performansları halkın beğenisine sunulacak . Bu da demek oluyor ki İstanbul kilit ! Hem organizasyonun bedava olması hem de günlerden Cumartesi olması dolayısıyla trafikte kalanlar eziyeti birebir yaşayacaklar . Bunun yanında Taksim Tarkan görecek , millet bedavaya sevdiği sanatçıları dinleyecek ve gösterilerde yer alıp güzel bir gün geçirecek . İki ucu boklu değnekçilerin kenti ; İstanbul ; bull shit ! Peki acaba kalabalıktan , trafiğe , göç sorunundan , işsizliğe , temizlikten , pahalılığa bir çok sorunla boğuşan ve bizleri de içine alan bunca probleme rağmen İstanbul başkent seçilmiş ? Cevabı burada dikkalice okumak lazım ...

İstanbul, coğrafi konumu ve binlerce yıllık kültürel mirasıyla, dünya metropolleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Genç ve dinamik nüfusu, yaratıcı bir enerji oluşturarak, Türkiye’nin bir aynası olan İstanbul'u dünyanın en dinamik kentlerinden biri haline getirmektedir. İstanbul’da özellikle son yirmi yılda gelişen kültür bilinci, kültür yaşamına da yansımaktadır.

İstanbul, her geçen gün, yalnız İstanbullular için değil, tüm dünya için bir çekim alanı, bir kültür ve sanat merkezi niteliği kazanmaktadır. 21. yüzyıl, kentlerin yüzyılı olacaktır. Kentler; kimliklerini canlandırarak, kültürlerini ileriye taşıyarak ve birikimlerini paylaşarak, küresel kültürü oluşturmaktadır.

Kentliler, birbirlerini kültür paylaşımı aracılığıyla daha iyi anlamakta ve daha iyi tanımaktadır. Kültürün günlük yaşama katılması ve toplumun her kesimine yayılması, giderek daha da büyük önem kazanmaktadır.

Kentsel gelişim, kentlilik bilincinin özlenen düzeye ulaşması ve kültürel değişimle sağlanmaktadır. Bunun için, hem yönetimlerin, hem de sivil toplum kuruluşlarının aktif olmaları; profesyonel bilgi ve deneyim kaynaklarından yararlanmaları gerekmektedir. Böylece, Avrupa Kültür Başkenti seçilen kentlerin, dünya kültürüne yaptıkları katkıyla dünya kültürü de zenginleşmektedir.

İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla Avrupa, İstanbul’da kendi kültürünün köklerini keşfedecek ve birbirini anlama yolunda önemli bir adım daha atacaktır. İstanbul’un başarılı bir Avrupa Kültür Başkenti olması, İstanbulluların bu projeyi benimsemeleri ve en geniş katılımla desteklemeleriyle gerçekleşecektir.

İlginç ! Kendi adıma konuşursam İstanbul'u ailem gibi seviyorum . 1850 yılında doğmuş olan büyük büyük büyük babamın bu şehirde doğması sebebiyle de nerelisin sorusunun ısrarlı yinelenmesini bu yukarıdaki cümle ile açıklıyorum . İstanbul kardeşim , illa Rum mu olmam lazım yani ? Askerde 5 ay uzakta kalmıştım da döndüğümde trafiğine bile laf etmeyeceğim diye yemin etmiştim . Yeminim hala geçerli . İstanbul kadın gibi , ne onla oluyor ne onsuz . Benim için bir ötesi onsuz zaten olmuyor onla da bir ömür geçiyor ...

Aşağıda etkinlik programını yazdım . Daha çok bilgi almak için İstanbul2010 sitesine bir bakınız . Benim düşüncem ; Sultanahmet mehter takımı konseri üstüne Mercan Dede'yi Ayasofya'nın önünde seyrettikten sonra Taksim'de Kızılkayalar'dan ıslak hamburger eşliğinde Tarkan'ı dinlemek . Yağmur yağmasa bari ...

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Açılış Etkinlileri Programı

Haliç Kongre Merkezi Etkinlikleri
Saat :17.30
Yer :Haliç Kongre Merkezi
Program Akışı
17.30 Açılış Kokteyli
18.30 Açılış konuşmaları
19.00 Yekta Kara yönetmenliğinde özel 16 Ocak Açılış Gösterisi:
“ İstanbul Büyüsü”
Protokol ve diğer davetlilerin iskeleye davet edilmesi
Katılımcı protokolün butona basarak havai fişek şovunu başlatmaları
20.30 Gösterinin sona ermesi

Taksim Meydanı Etkinlikleri
Saat :19.00

Yer :Taksim Meydanı
Sunucu : Ziya Kürküt
Program Akışı
19.30 Kadıköy’de gerçekleşecek Balon Tiyatrosu’nun ekranlardan seyredilmesi ve Dj performansı
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.30 Ateş Tiyatrosu
21.15 Tarkan Konseri
22.20 Kapanış

Kadıköy Meydanı Etkinlikleri
Saat :19.00
Yer :Kadıköy Sahili, İspark Otoparkı
Sunucu :Volkan Severcan
Program Akışı
19.00 Balon Tiyatrosu
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.20 Mor ve Ötesi Konseri
21.20 Kapanış

Pendik Meydanı Etkinlikleri
Saat : 19.00
Yer : Pendik Sahili, İspark Otoparkı

Sunucu :Gülhan Şen
Program Akışı
19.00 Kadıköy’de gerçekleşecek Balon Tiyatrosunun ekranlardan seyredilmesi
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.20 Kıraç Konseri
21.20 Havai fişek gösterisi ve kapanış

Sultanahmet Meydanı Etkinlikleri
Saat : 19.00
Yer : Ayasofya Önü
Sunucu : Hande Kazanova
Program Akışı
19.00 Mehteran Konseri
19.45 DJ Performansı
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.20 Mercan Dede Konseri
21.20 Havai fişek gösterisi ile kapanış

Bağcılar Meydanı Etkinlikleri
Saat :19.00
Yer :Bağcılar Meydanı
Sunucu : Jess Molho
Program Akışı
19.00 Kadıköy’de gerçekleşecek Balon Tiyatrosunun ekranlardan seyredilmesi
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.20 Zara Konseri
21.20 Havai fişek gösterisi ile kapanış

Beylikdüzü Meydanı Etkinlikleri
Saat :19.00
Yer : Beylikdüzü Belediyesi Etkinlik Alanı

Sunucu : Asuman Dabak
Program Akışı
19.00 Kadıköy’de gerçekleşecek Balon Tiyatrosunun ekranlardan seyredilmesi
19.30 Şaman Dans Grubu gösterisi
19.55 DJ Performansı
20.10 Haliç’te gerçekleştirilecek olan havai fişek gösterisinin canlı olarak ekranlardan seyredilmesi
20.20 Nil Karaibrahimgil Konseri
21.20 Havai fişek gösterisi ve kapanış

12 Ocak 2010 Salı

Güncellenmiş İlkokul Fişleri


Ol Cemal ol , bir Tufan ol bir Cemal ol ...
Çıkar arıza çıkar , Makakula arıza çıkar ...
Vur Umut vur , bir umutla vur ...
Azarla Arda azarla , herkesi azarla ...
Öp Ertem öp , her yerinden öp ...
Bas gaza bas , Sercan gaza bas ...
Kızıştır Ercan kızıştır , ortamı kızıştır ...
Colin Kazım colin , insert coin ...
Yat Yattara yat , bir sezon daha yat ...
Gele Can gele , can boğazdan gele ...
İstop et Nobre istop et , kavalınla istop et ...
Del Gado del , sakatlığını del ...
Vazgeç Sergen vazgeç , herşeyden vazgeç ...
Piş Serdar piş , artık piş ...
Çıkar Mustafa çıkar , tavşan çıkar ...
Yeter Demirören yeter , Yıldırım Demirören ...

7 Ocak 2010 Perşembe

Harutyan ...


Arto'nun gerçek ismi Harutyan Dalga'ymış . Lan isimle DALGA geçilir mi ? Geçilir anasını satayım . Bu ne lan ! Puhahahahaha . Dalga ! Yıllar önce bir ara Televole seyrediyorum , ki hiç seyretmem sadece belgesel ve açık oturum izlerim ..... deeermişim ! Çıktığı barda birilerini sinirlendirmiş ya da bir laf etmiş milleti galeyena getirmiş . Milleti gaza getiriyorlar ki malzeme çıksın , Türkiye'de mal ve malzeme biter mi , asla ! Ekrandaki manzara şu ; bir ağır abimiz , hemen önünde bir büyük rakı yarılanmış şekilde duruyor , mezesi , yediği , içtiği falan mükellef sofra derken mikrofon uzatıyorlar kafası bir dünya bu abimize , ağzından çıkan kelimeler daha sonra bir efsane şekline dönüşecektir ki o an haberi yok tabi . Arto böyle böyle dedi siz ne diyeceksiniz diye zorluyorlar , abimiz kameraya sabitliyor bakışlarını , elini tehditkar biçimde sallayıp cevabını yapıştırıyor :

- Sanane ne lan Artoooo ? Sen kimsin oğluuuum !

Aman Amanlı Hava Sahası ...


Aman aman ...
Sene 1996 , Ekim .
Ver ben de içeyim dedim , demez olaydım ...
Susadım Çeşme'ye varmaz olaydım ...
Kısa Marlboro seni seviyorum ...
Benim ağzım kırmızı !
Tam 2008 Ekim'e kadar ...
Zaten diyorsunuz içersen Ekim'e ...
İçmezsen s.kime kadar ..
Eyvallah ...
12 sene hiç durmadan , en fazla 3 ay stop !
Günde 1 paket sağlam ohh ...
Sonra geçen sene bir ani bırakış ...
Rahatlayış ...
9 ay boyunca stop lambası dumansız ...
Sonra acı bir kayıp , acı yok rakı ...
Yenik düştüm duman - eski köprünün altında !
4 Ocak 2010 doğumgünüm koskoca bir adam oldum .
Hop dur bakayım sigara .
Artık yoksun bu vücutta .
Olur mu olur , işte bizimkisi Montaigne - Denemeler ...
3 gündür içmiyorum .
Bunda sigaraya gelen zamcıkların da payı büyük .
Pazar akşamı hiç bir yerde sigara yok , forza stok !
Ok. ! Buldum Cihangir'de bir yerde , 5,5 liralık Marlboro ...
Oldu mu size 6,25 , olur vallahi .
İki paket aldım son paketler babında ...
Sonra bıraktım , son dumansız hava banyomda ...
Ertesi gün tekel bayine çekirdek almaya gittiğimde ...
Yeni fiyat 7 lira ...
Lan ucuza mı kapattık son iki paketi 6,25 liraya ?
Ödeyin köpekler , beter olun naletler , içmeseydiniz banane !
Derken Back To The Fütursuzca , U Turn lan 5,5 yine ne oluyor lan !
Oğlum bak bırakıcam diyorum , arttırsanıza fiyatı .
Değerini biliyorum yaşamanın , nedir bu işin fiyatı ?
Oynamayın adamın asabıyla , sigara paket fiyatıyla ...
Lütfen zamcıklar yapın bol bol , siz zamcıksınız yaparsınız !
Geri vites yok .
Sigaraya son .
Yaşasın dumansız hava sahası , arkadaşın halı sahası !
Ama kışkırtmayın lan , çelmeyin aklımı ...
Alırım ha aklınızı ...
Aman aman ...

The Alternative Games ...


ABD, Kanada, Fransa ve özellikle İngiltere’de gençler arasında oynanan ve internetin yeni fenomeni olarak gösterilen oyunu bilmem duydunuz mu ; “space monkey” . Yani uzay maymunu ! Kuralları basit ve tuhaf . Gençlerden biri diğerinin gırtlağını tüm gücüyle sıkarak şah damarına olabildiğince baskı uyguluyor . Boynu sıkılan genç beynine giden oksijen ve hava kesildiği için bayılma noktasına geliyor . İşte bu esnada serbest bırakılan genç yere yığılıyor . Serbest bırakıldığında oksijen bir anda boğulan gencin beynine hücum ediyor ve bir nevi uyuşturucu çekmiş etkisi yapıyor . Bu görüntüler de Youtube başta olmak üzere tüm sitelerden paylaşılıyor . Ne psikopatlık ama değil mi ? Şu ana kadar sadece İngiltere'de 86 hayata mal olan oyun için doktorlar , psikiyatrisler ve bilimum akıllı insanlar ''Durdurun bu manyakllığı'' açıklaması yaparken ben olaya farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum . Alternatif oyun önerileri getirmek istiyorum . Hem daha ilginç bir şekilde birbirinizi öldürürsünüz hem de bu maymunluğu sadece uzayda değil tüm evrende yapabilirisiniz ...

Film Şeridi : Önce Sultanahmet veya Kapalıçarşı'dan uzun , güzel bir kılıç bulunur . Bu kılıcın keskin tarafına eski fotoğraf makinesinden çıkartılan bir şerit yapıştırılır . Tüm kılıç boyunca o şeridin olması şarttır . Daha sonra oyunun şanslı kişisinin yanına gidilir . Kafasını diğer tarafa çevirdiği zaman hemen yanına gelip ; ''Ziya , hacı bir baksana'' diyerekten kafasının olabildiğince hızlı bu yana çevrilmesi beklenir . Elbette bu esnada kılıç ve üzerindeki şerit de yerini göz hizasında almalıdır . Ziya arkadaşımız kafasını çevirir ve iki gözünün bebeğinden geçen kılıç ve şeritle beklenen cümlenin kurulması hedeflenir . Ziya'nın ''Hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor laaaan '' demesiyle oyun tamamlanır . Ziya hakkın rahmetine kavuşsa da çok eğlenilmiştir , çok gülünmüştür . Kesin 10 comment , 20 like this alacaktır bu video umuduyla kılıçlı Ziya ortadan kaldırılır ...

Tahsin : Bu oyun en az masraflı oyundur . Hiç bir şey satın almanız ya da uğraşmanız gerekmez . Sadece vızır vızır cinsinden arabaların geçtiği bir caddenin karşı tarafına Tahsin adlı bir arkadaşınızı yerleştirmeniz ve arabalar sizin aranızdan geçerken arkadaşınıza ismiyle hitap etmeniz gerekemektedir . Tahsiiiiiin diye bağırdığınız anda önünüzde durmak zorunda kalan sarı arabaların çarpışan arabalar rolüne soyunması ile felaket ve facia kelimelerini aynı potada erdiğine şahit olacaksınız . Tahmini bir zincirleme kazada verilecek 10-15 ölü sayısından hiç etkilenmemiş gibi ''Eeee napıyorsun oğlum Tahsin görüşemedik çoktandır?'' cümlesiyle oyun sona erer ve artık bu inanılmaz kaza görüntüleri için paylaşım siteleri bizi bekler ...

Ka-fa 1500 : Bu oyun uzun eşek oyunundaki yastığın başrolde olduğu ve bir hayli de gürültü , patırtı yaratmak esas alınmıştır . Uzun Eşek oynanmaya karar verildikten sonra yastık olmak için parmak kaldırılır . Kimse yastık olmaya yanaşmadığından bu evre kolay atlatılır . Sonra yastık gözüne kestirdiği bir arkadaşının kafasının apış arasına soktuğu anda daha önce alıp sakladığı el bombasını pantalonundan içeri bırakır . Atlayanlardan birisi tam atladığı sırada ne tekle çiftin önemi kalır ne de yastık olmanın . Takım taklavat da arada kaynamıştır ama olsundur . Tek mühim olan paylaşım sitelerinde uzun eşoğlueşeklikleri seyretmenin dayanılmaz hissidir ...

Şimdilik benden bu kadar . Varsa sizin de oyun önerileriniz buyurun yorum bölümüne geliniz . Oyunsuz olmaz , youtube'suz hiç olmaz . Birbirinizi boğazlayıp paylaşım sitelerine koymazsanız adam değilsiniz ! Haydi lütfen siz de deliriniz ...