21 Ocak 2011 Cuma

Sensiz Geçen Günlerin...


Nasıl aşık olduğumu bir çözemedim
Gözlerimden gitmiyor o tatlı gözlerin
Bir yıl olsun üç yıl olsun yine beklerim
Sensiz geçen günlerin ben a.ına koyim...

Seni özlemle bekliyor yaralı kalbim
Sesini duyunca olur dünyalar benim
Ne yaptıysam ne ettiysem vazgeçemedim
Sensiz geçen günlerin ben a.ına koyim...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Beşiktaş Kadrosu Üzerine Konuşalım mı Biraz?



KALE
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, balığım ben baştan kokayım; Elimizdeki eldivenin üç adet alternatifi var ise benim nazarımda tek sahibi Gönenler’in Cenk’i! Leyla’yı geçme faslındaki Rüştü’ye saygım büyük fakat ilk hatalı çıkışını 1982 yılında yapan arkadaşa 6 Kasım 2007’den beri bozuğum. Çel’ebi Mehmet gibi çeldikçe yedik golleri leblebi gibi. Çelebi Mehmet Osmanlı tarihinde ölümü gizlenen ilk padişahtır, birisi söylesin Arıkanlar’dan Hakan’a sanırım o gün öldü ve hala haberi yok. Rüştü arama aktarma yapsın telefondan tecrübelerini önümüzdeki yaz bir de Sinan Bolat transferi ile 10 sene kale emin ellerde! (Emin Eller: Türkiye’nin gizli zenginlerindendir. Spor sayfalarında her transfer zamanı ismi geçer. Henüz kendisi ile kimse tanışmış olmamakla birlikte her kaleci bir kez öznesi Emin Eller olan bir cümle sarfetmiştir)…

Cenk Gönen

SAVUNMA
Sol bekin treni, Emek sinemasının yer göstericisi, orta yapsa Real’de oynar mıydı joysticki ve söyle ne içtin sorusunun karşılığı sevgili deli. İsmail Köybaşı He-Man pazularına ulaşıp güçlenene kadar bırakmaz sol beki Üzülmezler’in İbrahim’i! Jübile yapmaz hatta jü bile yapmaz daha, dar gelir ona saha, mevkisinde bu yaşında dedirtecek yine bizlere tribünde ohaaa! Sağ bek ise sürüncemede, Hilbert’in yüreğine sağlık 3 evet ile finalde! Lakin ikinci yarı takılır el’in kontenjan meselesine. Dağ gibi Ekrem tepe üstü düştüğünden beri yok, o mevkinin bana göre en değerli ismi, geldiğinde dost belleyip ''Arkadaşım şek arkadaşım şek Rıdvan Şimşek'' dediğimiz yavrucak Antalya kampa bile götürülmedi. Toraman sadece kale önünde düşünülüyor ve Erhan’a Güvenmek mi haşa deyince, ne kaldı geriye? Dön baba dönelim Ekrem, MFÖ’den gelsin Mecburen! Ama Portekiz kafilesinden birileri sakatlanır ki Allah korusun Hilbert kapar formayı, göze girer Şeytan olmayan Rıdvan alır bırakmaz, ikisi dışında diğerleri kulübede Sam Amca ile birlikte takılırlar.

Bekleri hallettik böylece, bekleri’m stoperleri haliyle. Gülüm benim ilk stop erim sonra Toraman çocuk gelir. Tomas Sivok kendi kafasına göre değil de yabancı sınırına takılır maalesef, yedek kalır. Artık bu takımda IQ seviyesi çok adam var ve bunlardan biri de Çek Cumhuriyeti vatandaşı. Özledik kendisini dönsün sahalara göstersin seviyesini. Matteo Ferrari’yi getiren Ogan Tarhan’ın menejerlik şirketi, Ogan Tarhan’ın çok yakın bir arkadaşı bu çocuğun çok sevdiği bir abisi. Duyduklarım arabada beş evde onbeş misali. Geceleri kapı görmekten forma göremez, sağlam oturttururmuş sakat kaldırırmış hiç fark etmez! Akaretler’de görsem bir kez güzel hakaretler edeceğim ama, değmez. Dayımdan çok severdim ilk geldiğinde hatta bu gözlerin gördüğü en iyi yabancı savunma bakanı demiştim de düşündüğümde. Bir geçen seneye bak, bir bu seneye. Artık Garanti Bankası parası verilmesin sözleşmelerde, alsa da oynuyor oynamasa da alıyor. İnadına yanındayız Yespica hatta arkandayız destek amacıyla! Ferrari gider, gitsin ve gitmeli. Hali hazırda giden var ona da hayırlı olsun demeli; Zapo gitti! Sevindim mi bilmiyorum ama neden geldi onu biliyorum. Sinan Engin ile Udinese’nin açık seçik özne olduğu cümleler bir türlü açıklanamayan bonservisler. 10 kağıt veriyorsun almak için, 1 lira bile etmeden çıkarıyorsun elden ne için? Uzun bir süre Türk savunma oyuncuları göreceğimizden eyvallah diyorum sarı saçlı bu arkadaşa. Ama o gole o kadar sevinmeyecektin be usta…

İbrahim Üzülmez – Ekrem Dağ – Ersan Gülüm – İbrahim Torman

ORTA SAHA
En fazla alternatifin olduğu bölüm bu bölge, gümrükteki freezone gibi herkes burada. Ama kanatlar belli, We are from Portugal! Sağda ya da solda Simao Sabrosa ve aynı şekilde sağda veya solda Ricardo Quaresma. Sakatlık, ceza, kaza ve bela olmazsa ilk defa kanatlar full dripling, çalım, orta, trivela ve entrika. Kartal kanatsız olmaz ama maşallah bu kadarı da olmaz! Forvet arkası Guti; artık top almasın defanstan bari. Oyun kuruyor, yaratıyor, alıyor veriyor, arayı görüyor, uzun pas atıyor ancak topu geriden alınca bu iş olmuyor. Forvet arkası Guti, very Guti! Belki bir Hagi, Alex, Maradona değil ama Real Madridli Guti işte. Biraz daha öne biraz daha ileriye. Çünkü artık Manuel Fernandes var bırak o kursun oyunu, Fabian Ernst var hemen gerinde senle buluştursun topu. Toraman’dan alınca pası gözlerimin pası silinmiyor anla bunu. Rodrigo Tabata kiralanır veya satılır, Fink Fenerbahçe’ye attığı o muhteşem füze ile hatırlanır, Necip Uysal ile Mehmet Aurelio yedek kalır. Bok değil Kaka denilen Onur Bayramoğlu’yu seviyorum yaşıtları gibi yaşlı olmadıklarından ötürü. Atlatsın sakatlığını girsin ikinci devrelerde oynasın futbolunu. Yetenektir, gençtir, düzgün fiziklidir atlanmaması gereken pırıl pırıl bir filizdir. Ancak üçüncü köprü gibi geriye yaslanan üçüncü stoper Mehmet Aurelio’yu oynatıp genç Necip neden oynatmaz veya bir Portekizli’yi daha o bölgeye neden alır bilmiyorum. Ben olsam Necip yerinde alınırdım, gücenirdim. Schuster geleceğe set çekmesin bu çocuğa forma versin. Kanatlara alternatif olarak Beşiktaş’ın çocuğu Nihat Kahveci ve karşısındakinin içinden geçmeye çalışan Holosko bir süre bekleyecek, Ali Kuçik 40 fırın paritesine göre bayağı bir pişecek. Forma giymeleri için forma girmeleri gerek…

Simao Sabrosa – Ricardo Quaresma – Manuel Fernandes – Fabian Ernst – Guti Hernandez

FORVET
Esami listesinde ilk yazılacak isim Hugo Almeida, ikincisi Bobo. Fatih Tekke gider, Mert Nobre kulübede bekler ve diğerleri de sakatlık veya cezalarda forma giyer. Uzaktan şutlarını ve uzun boyunun avantajını uzun uzun kullanabilirse Hugo bu oyunu kazanırız Tolga Abi! Ama Bobo’ya da çok ihtiyacımız olduğu kesin. Küsmesin, mızmızlık etmesin ve bu taraftarın onu çok sevdiğini kalbinin bir köşesine el yazısı ile yazıldığını bilsin. Yetenek fakiri Mert Nobre ve fuck you Fatih Tekke için ise söylenecek pek fazla bir şey yok. Futbol işte bu, fena halde hayata benzer ve hayat bazen acımasızdır…

Hugo Almeida

Sistem 4-5-1. Kanatların abartmasıyla 4-3-3 ve 4-2-4 de olabilir. Hatta dahi anlamındaki Guti ‘ön’ plana çıkarsa ne hoş, bu kadar yıldızla hala pozisyon yaratamazsak Schuster’in işi yaş! Bana göre Sivok ve Bobo ezberi bozamazlar ancak zorlandığımız anlarda maç içinde fark yaratırlar. Nihat Kahveci’den ümitli olmak İspanya La Liga’da bir Türk oyuncunun gol kralı olması gibi zor ihtimal. El bombası kadrosudur bu kadro medya için, şu an pusudalar. Önce Ahmet Çakar dalar sonra diğerleri zıplar. Arkasında durmak lazım takımın 17 maç. 51 puan hayaldir ama hayali bile güzeldir. Üç derbi ile Kayseri İnönü’de, zorlarsa Bursa zorlar gerisi yalan zorlar! Trabzon’un büyük maçları hep deplasman, bir umuttur insanı yaşatan. Neden olmasın cümlesini kurarken bile inanmıyorum Selçuk İnan kadar. Bu sebeple bu yıl olmasa bile önümüzdeki senelere bakalım derim, araya sıkıştırırsak Avrupa’yı ne güzel olur ama olmasa da canımız sağ olur. Nasıl olsa dileklerimiz kabul olacak bu sene, zira ne kadar çok insan görecek ve dilek tutacak yıldızlar kayarken Dolmabahçe’de…

4 Ocak 2011 Salı

İki Kazım da Galatasaray'da!!!



Önce Gökhan Zan'netmişlerdi, olmadı. Sonra Serdar Özka(y)na(k) döndüler, zaten olmazdı. Barış Özbek, Ayhan Akman, Cana ve Sabri Sarıoğlu'ndan beklenen yaratıcı özellikler sebebiyle yaradan çarpar adamı, çarpıldılar! Eski Beşiktaş oldu şimdi Galatasaray. Ne kadar elden ayaktan düşmüş yetenek (!) varsa Galatasaray'da. Selçuk Şahin'i de ikna ederlerse bu iş tamam! Nerede Florya'nın o meşhur suyu, nerede o Haldun Üstünel ile kız isteme durumu? Allah sarı kırmızıya gönül vermiş arkadaşlarıma sabır versin demekten başka birşey demek gelmiyor içimden. Forza Adnans diyorum ve çekilyorum. Son lafı söyleme manyağı: ''Bir Kazım'dan daha kötüsü iki Kazım'dır.'' Ve Kazım Kazım Galatasaray'a hayırlara vesile olsun!!!

Muhammed Demirci...



Zamanında Halim, Cemre, Küçük Metinler idi beklemek yükleminin hasretle çekimi, hiç ümidim bitmedi because of the özkaynak düzeni! Serpil Hamdi Tüzün babama söylemişti yanımda; ''Bak şu çocuk geleceğin bir numaralı yıldızı olacak''. Sergen diyorlardı ona, süper yetenek diye, gördük değdi demiştik beklediğimize. Yasin Sülün bile bir sıfır önde başladı bu yürekte. Nihat'a henüz doyamadan gitti. Televizyonda gördük kendisini. Fevzi'nin pişmesi, İbrahim Akın'ın Burak Yılmaz'ın ağlarla buluşması hep bir beklenti, Batuhan olamadı ne yazıkki! Orhan Gülle, Necip, Umut, Ali Küçik ve diğerleri...

Şimdi 2006'daki o görüntülerden beri kalbimin köşesinde küçücük bir çocuk duruyor; Muhammed Demirci... . Geçen sene bir Fantezi Futbol sitesinde dayanamayıp yazmıştım, yine yazıyorum. Ama bu sefer sadece bir tarih;

''Bugün 4 Ocak 2011. Yukarıdaki fotoğraf Muhammed'in doğumgünü olan 3 Ocak 2011'de çekildi. Belki yıllar sonra hoş bir gülümseme ile anacağım fotoğrafa ve yazıya bakıyorsunuz. Ben bekleyeceğim. Diğerlerini nasıl beklediysem, nasıl ki A takımda oynamalarını istediysem yine bekleyeceğim, yine isteyeceğim... Ve zamanında yazmıştım diyeceğim... Utandırma beni küçük adam, şansın yaver gitsin inşallah...''

3 Ocak 2011 Pazartesi

5'e Bassam Zıplar Mısın Hugo, Almeida?



Geçen akşam beyaz camla bakışıyoruz öylesine. Erk sembölüm, evimin kumandanı elimde basıyorum tuşlarına. Rastlaşıyoruz başkanla. Sırça bıyık değil vuracağım kırbacı beline beline olanı. Konuşuyor, konuşuyor ve konuşuyor... Soluksuz izlemeye start veriyorum toparlanıp, suratımda anlamsız bir sırıtış, hayra alamet değil bu bakış. Bayağı bayağı içimi bir umut kaplıyor. Gol gol üstüne yağıyor, İnönü'ye İnönü'ye giden yüreğim ilk maçı düşünüyor. Umut sen ne güzel şeysin ve Beşiktaş sen ne biçim birşeysin! Günahım kadar sevmeyecek adamların ağzının içine baktırıyorsun. Hala güvenemediğim ve bir türlü önüne güzel sıfatlarımı bezeyemediğim adamın bir sonraki kelimesini bekliyorum sabırsızlıkla. İnanmak istiyorum baharın geleceğine, çiçeklerimin siyah beyaz açacağına, televizyondan izlemek zorunda kalacağım vizesi bol ülkelerde final göreceğime. Bir şey dürtüyor, aklımı kurcalıyor. Zira Beşiktaş'ın olduğu her yerde bir acaba vardır ve bu gözler şahit olmuştur tam oldu derken bir türlü olamama hallerine. Umut bu işte adı üstünde, Beşiktaş ile aynı cümlede geçince daha bir anlamlanıyor. Gel Trabzon maçı geeeeelll...

Hugo Almeida ismini ilk duyduğumda yukarıdaki başlık çıktı ağzımdan. Karşınızda Hugo Almeida ve göt olsun hala sorgulayan medya! Henüz 26 yaşında olup da Bundesliga'nın en iyi santroforlarından birini getirmek yürek ister. Belki çok sağlam değil ama olsun. Hatta ister fan fini fon fondan olsun ister Jane Fonda olsun. İyi transfer eyvallah. Sabrosalar'dan Simao ise kanatlarımıza Haydar tadı getirecek gibime geliyor. Kartal kanatsız olur mu cümlesi yitirsin artık anlamını, unutulsun gitsin diyaloglardan. Fernandes'i tanımıyorum bizim mahalleden değil. Potansiyeli olup, elletip göstermeyenlerden. Göstersin! Bu sene olmasa önümüzdeki sene olsun. Yetmez mi bir sonraki sene olsun. İhtiyacım var gole, güzel oyuna, ara pasına, çalıma, trivelaya ve bilimum varyeteli estetik kaygılara. İhtiyacım var (zamanında Milli Takımlar teknik direktörü Sepp Pipntek'in seyrettiği bir Beşiktaş maçı sonrası yaptığı açıklamada olduğu gibi ''Beşiktaş sanki sihirli bir takım. İstediği şeyleri yapabiliyor ve bu rakip kim olursa olsun farketmiyor'') gururumun okşanmasına. Bu da mı gol değillere inat bol ağlamak istiyorumlar olsun. Çok şey mi istiyorum bilmiyorum ama çok pis gaza geldim, hayırlara vesile olsun...

Not: Yıkanırken dedim ki geçen gün içimden; dökülsün Niyaziler, dökülsün Yasinler, Ali Tandoğanlar, Ali Erenler, Çağdaşlar, Ademler üzerimden... N'oluyor lan!