Analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Analiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2011 Cuma

Türkiye Şike Olimpiyatları 2011



Kaos...
Neyin nasıl ne şekilde olduğu ya da olacağı belirsiz bir süreç bu.
Şike heryerde, olimpiyat halkaları gibi, birbiri içinde, kimin eli kimin cebinde?
Kim ne kadar şike yaptı, kimler işin içine girdi/sıyrıldı bilinmiyor.
Kravatlı abilerimiz şah dedi mat dedi,
Olan biz parlak taraftara oldu, piyon gitti, fil öldü, kale düştü, at satıldı!
Dünyada örneği var mıdır bilmiyorum ama;
Futbolcu, hakem ya da federasyondan bu kadar az kişinin
Bu denli büyük bir olayda şike iddiasıyla içeri atıldığı
Tek ülke biz olmalıyız.
Yönetici şike yapmak istiyor ne hakem ayarlıyor,
Ne federasyondan herhangi birini!
100 küsür kişiden 2 futbolcu ve bir de kaleci içeride, gerisi Topuk Yaylası!
Ekip dışarıda Şekip içeride.
Sezer dışarıda Sezercik içeride.
Emenike dışarıda, forması nike olan Akın ile Alın bunu içeriye...
Belöz'ün oğlu Emre'nin, ikinci bir emre kadar şaka yapması yasaklansa ya.
Hanimiş bunların menejeri, kuzenleri, kardeşleri?
Atılan mesajlar printscreen yapılacak kadar de-şifre ise,
Postaneden aldınız mı e-şifre?

Beşiketaş şike yaptı diyelim, eyvallah.
Peki söz konusu olan futbolcular 1 gol 1 asist yaptı allah allah!
Gol kaçırdılar, top kaptılar, pozisyona girdiler,
Bir buçuk saat ter döktüler...
Sebep-sonuç ilişkisinden çözemediniz,
Bari hatice-netice'den davayı sürükleseydiniz.
Şimdi sonuçlanmayan metrobüs ile teşebbüs bile suç diyorlar,
Peki o zaman dünyada var mıdır örnek buna, usülsüz transfer davasına?
Sezer ile Emenike dışardaysa İ baş harfli adamlar niye tutuklu hala?
Hadi at verdi diyelim Serdal, at nerede, avrat nerede, peki ya Rıza Silahlıpoda!

Tayfur Havutçu ise başka alem.
Yıllar önce Televole'de o akıcı Türkçesi ve şivesiyle
''Freshop'tan saat aldım.'' cümlesiyle kazınmış zihnimize...
Yanlaya yönleye gelin çocuklar sınırlı yetenek bakın çocuklar
Türküsündeki Tayfur bu, Havutçu! (Havut neydi lan?)
İstese de şike yapmaz, yapamaz...
Tayfur yav bu, düşük profil!
Dürüsttür, temiz yüzlüdür, efendidir Tayfur, kefiliz.
Ne bileyim ya da daha ne diyeyim Tayfur işte...

Siz alın bu adamları içeriye, ne biz birşey biliyoruz,
Ne bilgilendiriliyoruz ne de savcımız açıklamada bulunuyor.
Biz spor haberlerinden takip ediyoruz.
Emniyet, sağlık kontrolü, savcılık, adliye...
Hooppp Metris!
Sonra da Metris'te Tetris...

Mevcut adli tatilimiz, sabırsızlığımız katilimiz.
Beklemedeyiz.
Bank Asya'ya ya da Allah'a havale ederlerse
Masrafsız düşeriz hesaptan hiç sorun değil.
3 yabancı ile devam, bize yabancı olan YD ile hayırlı ayrılıklar...
Güzel olur belki de.
Ülke temizlenecekse bizim ve Fenerbahçe'nin düşmesiyle;
Sirkte oynasan trapezde destekleriz,
Amatöre düşsen Uma Thurman ile sevişiriz!
Kombine alırız, en kötü gününde yanında hazır ve nazırız...
Ama isteriz bilmek nasıl, ne şekilde, ne yapmışız
Gerçekten biz diğerlerinden farklı da mı kalamamışız?
Suçum seni sevmekse asın beni denizlere,
Ben sende tutuklu kaldım Beşiktaş dönelim bir kaç gün geriye...

Fenerbahçe aslında tarihi fırsatı yakalamıştı.
Beşiktaş ne yaptıysa Fenerbahçe onu yapmadı, yapamadı.
Kupayı iadeli taahhütlü ve şikeciyi destekleme konularında sınıfta kaldı.
Eski Maraton kültürü ya da İslam Çupi tarzından bir kez daha uzaklaştığını
Dosta düşmana ispat etti.
Yarattığı kibir denizine daldı bir daha da çıkamadı.
Aziz Baba diyen adamların peşinden köprüye yürüdü,
Bilmiyorlardı ki onlar köprüye gitmeden zaten herkes düşmüştü.
Şikeden içeri alınan bir adamı desteklemek ve kendi takımını sahiplenmek arasındaki ince çizgi...
Ne kadar acı bir şekilde yanlış yola saptı!
1>17 kibir aritmetiği, oldu mu sana 1 muhtaç 17!
Kulüpler Birliğine tutundu, olmadı.
Komplo bunlar dedi, tutmadı.
Bize operasyon yapılıyor dedi, Beşiktaş'ı gördü, utandı.
Şampiyonluk kupası hala müzede, ona bile kıyamadı, bırakmadı.
Başkanları tarafından yaratılan ''Kazanmak için her yol mübahtır!''
Sözü o kadar içlerine işlemişti ki camianın,
Sessiz kalmayı, utanmayı, vazgeçmeyi, oturup olanı izlemeyi bile beceremediler.
Yürüdüler, tepki gösterdiler, sosyal medyada alengirli laflar ettiler.
Sonuç; hala aynı yerdeler!
Köpek balonlarına, tezekle ayrılmış tribün koltuklarına, İTaat et pankartlarına,
Bilica'ya, Emre denilen küçük boylu çocuğa, Volkan'a, Lugano'ya tepki veremediler.
Cihan Oskay konuşurken bilemediler, İstanbulspor'un kasasından çıkan teşvik primini
Göremediler...
Eski büyük ve farklı yönlerini unuttular, onlara 10 senedir öğretilen
Fenerbahçe en büyük, tek büyük, çok büyük söylemleri ile yok olup gittiler...
Fenerbahçe yine büyüktür hep de büyük kalacaktır.
Bu ülkenin en büyük camiasıdır, eyvallahtır...
Ama işte o camianın taraftarı farkı yaratamadı.
Bir Çarşı olamadı, bir Ünal Aysal çıkartamadı...
Üzüldüm sadece dostlarıma, sevdalandıkları takımın içler acısı takındığı tavıra...

Haa bu arada Nato ihalelerine bundan sonra kim girecek bilemem.
Ülkenin görkemli kurumları alaşağıya edilirken bir oyun da
Sarı Lacivert A.Ş.'ye yapılıyor mu bilemem.
Siyasetin burnumuza kadar sokulduğu bir ülkede eksik kalmazlar illaki.
İktidar ister elbette karışmak, söz sahibi olmak, at oynatmak.
Bilemem...
Bildiğim tek şey var, en büyük Beşiktaş gerisi traş...

Bundan sonrası; eskiden karikatürü yapılan
Doğum odası kapısında bekleyen baba adayının sigarası...
Ortalık duman, göz gözü görmüyor.
Bilgi kirliliğinden her şey doğru kabul ediliyor.
İtiraf mı etti, iltifat da eder mi?
Suçlamalar kabul mu, eksi puan olur mu?
Galatasaray doğru sezonda güzel bir başarısızlık elde etti,
Olası bir kupa ile iki büyükten de farklı muamele göremeyeceğini bildi.
Böylece her şerden bir hayır çıkacağını belli etti.
Bana kalırsa Adnan Polat'ın heykeli dikilmeli!
Şike iddiasıyla içerde duranın başında dikilmemeli...
Bekleyelim görelim, temiz futbol için dua edelim.
Biz güzel Beşiktaşlılar, diğer rakiplerimizin üzüntüsünden
Nasiplenmeyelim.
Onlar düşerse sevinmeyelim, biz düşersek üzülmeyelim.
Her kim şike yapmışsa cezasını çeksin, bundan sonra bu tür işlerde
Kendini helak etmesin...
Bizim dışımızda gelişen olaylar haricinde,
Bundan sonra gerçek sevinç ve üzüntüler yaşamak dileğiyle...
Rengimiz farklı da olsa futbolu seviyoruz doyasıya...

9 Şubat 2010 Salı

Karamsarlık Sardı 4-1 Yanımı


Bir bahar havasıdır esiyor geçiyor . Bloglara bakıyorum güzel kardeşlerimi bir iyimserlik sarmış gidiyor . Allah allah , bir hafta önce uyku girmiyordu gözümüze Beşiktaş yüzünden şimdi herşey güllük gülistanlık nasıl oluyor bu iş be ? 4-1 oldu 41 kere maşallah oldu . Garip bir milletiz biz , hafızalarımızı sildirmişiz . Ben avukatlığını yapayım Rudvan'ın biraz karamsar yazı olacak kusura bakmayın ...

Geçtiğimiz Pazar günü ekranlarımızı siyaha , umutlarımızı bahara ertelememiş miydik ? Demirören yüzünden birbirimize düşmemiş miydik ? Beşiktaş'a küsülür/küsülmez , herkesin Beşiktaş'ı kendine , gelelim bir an önce kendimize dememiş miydik ? Sanki biz değildik 78. dakikaya kadar iki pası üstüste yapamayan , tribünde hem üşüyüp hem de kahrolan . Nihat'ı ıslıklayan , Tello ve Tabata'ya küfürden başka bir enerji yollamayan , gol olana kadar sesi bile çıkmayan . Kapalı performansı yerlerde , Gündoğdu bile yalan , zevkle çağırıp bağrımıza basacağımız bir futbolcu gösterin ulan ! Stad kötü , tuvaleti kötü , derdi , çilesi , yolu , koltuğu , herşeyi ... Kış geldi Kartal Yuvası uykuda , alengirli bir kazak yaparlar mı diyorum her sene maalesef hayal kırıklığı gene stadın altında . Heves kalmadı gole sevinecek , bir burukluk takıldı yüreğe kolay kolay geçmeyecek . Basketbol , voleybol acaba spor mu yönetimde bunlarla ilgilecek bir yönetici var mı yok mu ? Avrupa yok , Türkiye kupası yok , Mustafa Denizli tavşancı , biletler pahalı . Yusuf Şimşek girince oyuna hanginizin umudu vardı ? Holosko aynı düzlemde aynı bodoslama vurdu bu sefer farklı olarak sadece gol oldu , beşlik mekanizması sağolsun yazdırsın arabasının arkasına da her maç gol yiyoruz buna dur denilmeyecek mi allahaşkına ? Hep rakipler kaybedince yeşeren umutlar sözkonusu , estetiğe merak salmış benlik ile paralel ilerler mi hiç bir Beşiktaş'ın göze hoş gelen oyunu ? Başkan Afrika'da tribünler onu hiç sevmediğini beyanda . Hala protesto ediyorlar diyorlar ahmak yorumlarla televizyonda . Borç 300 milyon yürü ya kulum , yönetime girenler elini taşın altına koymak gerekince ben yokum , uçak seyahatleri , otelde kalmalar ; lokum lokum ! Pankartlar içeri sokulmuyor , formaya reklama alınamıyor , başkan canlı yayında bizleri rezil ediyor . Birisi Premier Ligi'ni evimize getiriyor , bizimkisi Avrupa bilmemne mahkemesinde dava dosyalarında adımızı ezberletiyor . Birisi stad yapıyor , üstten ısıtıyor , bizimkisi maket yapıyor ibra ediliyor . Sonra da üçüncü büyük muhabbetinde çığırtkanlık yapılıyor . Hentbolcüye kol saati , kendini futbolcu sanana 2.2 milyon euro veriliyor . Kongre üyesi olmak istiyorsun 2000 lira artı iki imza , utanmasalar bir de yapacaklar bacak omza ! Beşiktaş Tv hak getire , resmi site bok götüre , sonra neden gazetelerde Beşiktaş arka sayfada en köşede ! Ve başkan hala tatilde Afrika'da safaride , yürü be Beşiktaş daha neler göreceğiz hayırlısı nice çilelere ...

Siyah tarafından baktım ben , bardağın boş olduğunu gördüm . Demirören varoldukça bardağı da göremeyeceiğimizi düşünüyorum . Takımda sistem yok , fikstür kötü . Yeni yönetim berbat stad allahlık . İki kupa alınıyor vefasızlık yapma deniyor . Neye el atsan elde kalıyor Delgado donuyor ... Beşiktaş işte bu zaten tam da ; hüzün olmadan , acı çekmeden , karamsarlığa düşmeden hiç çekilmiyor . Sevilmiyor . Küsmek mi haşa ; mantığım kanser olma dese de ne yapayım gönlüm müsaade etmiyor ...

6 Ocak 2010 Çarşamba

The Best Of Aman Love You

Her blogda bir şekilde ; ilk 11 , the best of Mfö , son 10 yılın en iyi Camisi vs. gibi listeler gördükten sonra benim de aklıma en sevdiğim futbolcuları yazmak geldi . En sevdiğim futbolcular bellidir ; Metin Tekin'dir , Feyyaz Uçar'dır , Şifo Mehmet'tir . Ancak bu oluşturduğum liste sadece son 7 seneye aittir , 2003-2010 senesini kapsamaktadır ve hepsini sevmek için ayrı ayrı sebeplerim vardır . Gelin biraz üstüne konuşalım , mevkilerine göre yorumlar yapalım ...

Kaleci
Oscar Cordoba :
65 metre uzağa arkadaşının sol bademciğine topu atmak meseledir , bunun üstüne kaleci olup da taraftarın gönlüne girmek ise mucizeden hallicedir . Lakayt stili ile hiç olmayacak topları çıkartması arasındaki denge sevgi düzeyini belirledi . Chelsea ve Fenerbahçe maçlarındaki asistleri unutulmayacak asla . Ah bir de şu Fenerbahçe maçları olmasaydı , ne güzel kaleciydin sen Oscar Cordoba .. The Oscar Goes Tooooo ...

Sağ Bek
İbrahim Toraman : Transfer döneminde rakibin elinden alınan her futbolcu bu gönülde 1-0 önde başlar ya hani , Toraman da o kontenjanına bir de gol sevinçlerini ve kaptanlık mertebesini ekledi . Üzülmez ile birlikte takımın en eskisi olmak bile güzel , ha ayrıca bir de geçen sene Denizli maçında unutmayalım şampiyonluk golünü de ...

Sol Bek
İsmail Köybaşı :
Bu çocuğu sevmemek için Yıldırım Demirören transfer politikasına inanmak gerekir . 10 tane al 5 tane yolla , 7 tane al 15 tane yolla , pahalı al ucuz sat , yaşlı al genç sat ... İsmail Köybaşı daha gencecik bir yetenek , şu andaki haliyle ülkenin en iyi sol beki , potansiyeli ve kabiliyeti ile önümüzdeki 15 seneye damga vurması içten bile değil . Üstüne bir de sempatik halleri , Kalbi gibi saf ve temiz suratı ile 40 yıllık Beşiktaşlıymış gibi davranışları yok mu ! Seviyorum seni kardeşim ...

Stoper
Matteo Ferrari :
Bu gözlerin gördüğü en iyi yabancı stoper . Popescu ve Lugano dahil en soğukkanlı ve savaşçı adam . Bazen üç hamle sonrasını hesap edip gitmiyor topa , top ona gidiyor rakibin telaşa kapılmasıyla . Yespica , bonservis , aldığı ücret , İtalyan olması , Mehmet Demirkol , ülkede eşi benzeri olmayan arabası ve gece hayatı yüzündan magazin basınına binlerce kez düşüp , yüzbinlerce kez de eleştirilmesi lazımdı ancak o sahada yüreğini koyunca ortaya ne saha dışında tartışıldı ne de oyununa tek bir laf edildi . Sakin hallerini seviyorum bu adamın bir de ismini tabiki , Ferrari !

Stoper
Ronaldo Guiaro :
2 tane atmadan önce Fenerbahçe'ye öngörüsü yüksek iyi bir defans oyuncusuydu . Sonra o gollerle golcü defans oyuncusu olup bizleri mest etti . Son adam kalıp da geçildiğini , pozisyonun iki-üç adım sonrasını görmediğini ve rakipten tereyağdan kıl çeker gibi topu alamadığını hatırlamıyorum ben . İsmiyle oldukça dalga geçilse de bir süre sonra gerçeğinden ayrılıp saygıyı haketmeye başladı . Benim aklıma kazınmasını pekiştiren olay ise ; ofsayttan attığı gollerden sonra ertesi gün okula gittiğimde sanki sözleşmişler gibi herkesin Beşiktaş atkıları , formaları ve bayrakları ile gelmeleridir . Sanırım İstanbul'daki Beşiktaşlılar için o maç dönüm noktası olmuştur . Heryerde herkesin üstünde bir siyah-beyaz birşey görmek çok sevindirmişti beni .

Orta Saha
Koray Avcı :
Bana göre o boyla defans olamaz zaten daha çok ön liberodur bu şeker adam . Fenerbahçe'ye Kadıköy'de asrın golünü attıktan sonraki gol sevincini yaşamak isteyen milyonlarca Beşiktaşlı tanıyorum ben . Sessiz ve sakinliği ile , mütevaziliği ve Beşiktaşlılığı ile bu gönülde çok özel bir yeri vardır . Her Kasımpaşa maçına gittiğimde bir taraflarımı yırtarak Koraaay diye bağırmışlığım vardır . Bizden ayrıldıktan sonra gittiği takımda yenilene kadar sakalını kesmeyeceğini söyledikten sonra İnönü'de Beşiktaş'a karşı kaybettiklerinde ''Keseceğim ama olsun en azından yabancıya gitmedi'' cümlesiyle de bir kez daha kalpleri kazanmıştır ...

Orta Saha
Fabian Ernst :
Ne anlatılır ki bilmiyorum bu Üstün Alman Teknolojisi için ! Geldiği günü televizyondan tekrar seyrettim de havaalanında yüzü gülüyor , omuzlara alınmış hiç kapris yapmadan taraftarla birlikte zıplıyor ve bağırıyor , hep gülümsüyor . Bu adam sahada en az bizim kadar yoruluyor , skora isyan edilecekse bayrağı en önde o taşıyor . Sevilecek ne varsa bu adam herşeyi yapıyor ve çok şey hakediyor , çok şey hakediyor ... Fabian Ernst oley oley oley ...

Orta Saha
Federico Giunti :
Türkiye'de forma giyen ilk İtalyan oyuncu olur kendisi . İlk oynadığı maçta girer girmez golünü yazmıştır . Tayfur Havutçu ve Yasin Sülün ileride çocuklarına birşeyler anlatacaksa bunda bu adamın payı büyüktür . Yönlemek dışında birşey bilmeyen şu iki kütüğe bile biraz top yaptırmıştır . Yakışıklılığı , hem top kesip hem de oyun kurması ile gönüle girdi ve çıkmak bilmemiştir . Bir de daha çok kalsaydı , çözülmenin tahribatı bu denli fazla olmazdı tezim var ki , neyse ...

Forvet
Filip Holosko :
Gol sevinçlerine bayıldığım adam . Gol atsın da seyredeyim dediğim , iyi niyeti , Türkçe konuşmaya çalışması , şampiyonluk gününde söylediği sözleri , tipi , halleri ve herşeyiyle çok seviyorum ben bu adamı . Eksiklikleri ve kızdığım yönleri de yok değil ama bu gönülde bir numaraya yükselmesinde sanırım ortada fol yok yumurta yokken ''Ben Beşiktaş'ta oynamak istiyorum'' deyip formayı giymesidir . Tabi geldiği ilk sene bir sürü gol ve asistin de payı yok değildir ...

Forvet
Daniel Gabriel Pancu :
Bursa maçıyla merhaba demişti bizlere ve ilk maçında fileleri havalandırmıştı yanlış hatırlamıyorsam . Sonra forvetten orta sahaya ve bilimum mevkilere koşaradım ilerlerken kaleci de oldu hem de o biçim ! 17 Mayıs 2005 tarihinde üzerine gelen topu yumrukladıktan sonra tamamlamak isteyen oyuncudan önce davranarak mutlak bir golü kurtarmış ve böylece Kadıköy Panteri ünvanını almıştır . Avrupa Kupalarında Oktay Derelioğlu'dan sonra en çok gol atan oyuncu olmuş ve 9 numara karizmasıyla unutulmazlar arasına girmeyi garantilemiştir .

Santrofor
İlhan Mansız :
Pascal Nouma ruhunun kopyası , Türk yüreğimiz . Eskişehir'de doğdu Beşiktaşlı oldu diyeceğimiz . En yakışıklımız , en isyanarımız , en golücümüz ve en gol kralımız o . Hakan Şükür ne ise , İlhan o değildir . Tümer Metin ile birlikte geldi fakat o efsane olmayı tercih etti . Bir Ankaragücü maçında attığı gole sevinmeyerek staddaki ve ekran başındaki tüm siyah beyaz yüreklere fiyakalı bir çentik atıverdi . Göğsündeki Karakartal dövmesi , gol sevinçleri ve az vakitte büyük işler başarıp Japonya'ya gidişiyle İlhan Mansız gerçek bir efsane . Elbette Metin-Ali-Feyyaz dönemi başarıları kadar büyük değil ama 2003-2004 için konuşulacak ve Sergen Yalçın'ın yanına konulacak bir adam o ...

Benim ilk 11'im böyle . Bu listeye belki Sergen Yalçın , Zago , Pascal Nouma ve Matias Delgado eklenebilir . Onun dışındakiler de kardeşimizdir , ağabeyimizdir . Varsa sizlerin de bu şekil yüreğine dokunan ilk 11'i buyurun yorum bölümünde bekliyorum sizleri ...

5 Temmuz 2009 Pazar

Beşiktaş Takım Kadrosu (Forvet)


Beşiktaş takımının yıllardır en sorunsuz bölgesi olduğuna inandığım uç tarafı bu sene yapılan Nihat transferi ve kiralıktan dönmesini ısrarla arzuladığım Batuhan Karadeniz ile birlikte daha da güçlendi . Mustafa Denizli'nin elindeki kartları açtığımızda her türlü oyuna ve şablona göre sıralanabilecek isimler çıkıyor karşımıza . Bobo - Nobre ikilisi olmasa bile Batuhan - Nihat ikilisi söz konusu olabilir . Batuhan genç desek , Bobo'yu cezalı saysak veya Nihat'ı sakat bilsek Holosko faktörü başka bir koz olarak sayılabilir . Hatta Delgado'nun sakatlığını fırsat bilip orta sahaya kaliteli bir takviye olursa Bobo'yu satmak bile düşünülebilir . Anlayacağınız o kadar çok alternatif mecvutki hocamız tatlı bir dertle uğraşmak zorunda kalacak gibi görünüyor . Tabi Batuhan'ı istemeyen , Tabata ve Mutu söylentilerini yalanlamayan Mustafa Denizli son sözü söyleyecek . Benim fikrim Zapo ve Delgado yerine alınabilecek stoper Ferrari ve Benaoyun misali forvet çoklayıcısı yeterli olacaktır . Batuhan'ın kalmasını canı gönülden istiyorum . İsmail , Rıdvan ve Necip'i hatta hatta Menderes'i kolay maçlarda sahada görmek istediğim gibi . Bobo'nun Şampiyonlar Ligi'nde 3-4 gol atarak bizlere veda etmesi en büyük dileğim . Hem piyasası açılır hem de daha iyi büyük takımlara geçerek kulübüne para kazandırmış olur . Nihat 'ın sakatlığı ne derece etkileyecek takımı ve de sezon öncesi askerlik yapmasıyla kaçıracağı antreman programı ne denli olumsuz sonuçlar doğuracak göreceğiz . En olası üçlü Nihat - Holosko - Bobo görünüyor ancak Brezilyalı'nın satılması durumunda Nobre ikame edilebilir . Batuhan'ın her türlü rotasyonda Nihat abisiyle yanyana oynaması bile tribünlerde ben ve ben gibi düşünenleri sevindirecektir . Necip arapası verecek , Nihat bırakacak ve Batuhan tamamlayacak . Ne güzel olur hani ! Bir süre daha yabancı kontenjanı ile ilgili cümleler duymaya hazır olalım ve Batuhan'ın Mustafa Denizli'nin düşünceleri arasında olmasını dileyelim .

Beşiktaş Kadrosu Kale
Beşiktaş Kadrosu Savunma
Beşiktaş Kadrosu Orta Saha

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir Aziz'in Adımları

Bu yazıya başlamadan önce herkes tarafından bilinmesini istediğim bazı şeyler var . Öncelikle ben Beşiktaşlıyım ve ne mutludur ki Beşiktaşlı olmam mücadele ettiğim camiaların kötülüğünü isterim anlamına gelmiyor . Rakibimin her türlü başarısı , kaliteli transferleri öncelikle benim kulübümü yüceltir , onlara duyduğum saygıyı artırır ve aramızdaki rekabeti geliştirir . Bunun bilinmesinde ve anlaşılmasında büyük fayda görüyorum . Zira tribüne girdiğimde bambaşka bir insan olsam da başka renklere gönül vermiş dostlarımı ilk tebrik eden , kutlayan veya başarılar dileyen hep ben olmuşumdur . İşin güzelliği dalga geçebilmektir bir galibiyet sonrası veya o tadı alabilmektir şampiyonluk sırası . Haberiniz ola ki ; yazının bundan sonrasında , son günlerde Fenerbahçe’de yaşanan olaylar üzerine bir Beşiktaşlı’nın gözünden art niyet olmaksızın yazılmış analizler okuyacaksınız . En yakın arkadaşlarım dahil olmak üzere hiçbir Fenerbahçe taraftarının alınmasına , gücenmesine hatta darılmasına gerek yok . Düşündüklerimi nasıl ki paylaşıyorsam aynısını buradan yayımlamaktan da mutluluk duyarım . Agresif pastamdan eleştiri payına düşeni alan medya ve özellikle Aziz Yıldırım olacaktır ki ; medyadan ve Aziz Yıldırım’dan memnun olmayan 1 milyon Fenerbahçeli sayabilirim ben . Ortak nefretimiz aynı paralelde olmasa da kıtanın bir de bu yanından görünen şeyler için buyurun okumaya başlayın sevgili Seray Severler !

Fenerbahçe geçtiğimiz sezonu ; İspanya gol kralı ve en çok eleştirilen futbolcusu olan Guiza'nın son dakikadaki fırsatçılığı sayesinde dördüncü tamamlamayı başardı . Bu , 2009-2010 sezonunu 15 gün geç açmak demekti ve gol sonrası başta kaleci Volkan Demirel olmak üzere tüm futbolcuların sevinci görülmeye değerdi . Hiç ara vermeden bundan sonraki hamleler için 31 Mayıs tarihi itibariyle icraatlarına başladı Fenerbahçe yönetimi ve sportif direktörlük kavramını Türk futboluna soktuğunu iddia ederek Aykut Kocaman ile 3 senelik mukavele imzaladı . Önceliği mücadele gücü yüksek Türk futbolcularına vereceğini açıklayan ve bu bağlamda agresif bir transfer politikası izleyeceğini belli eden sarı lacivertlilerde 3 sene üst üste şampiyon olacağının sözünü tüm camiasıyla paylaşmaktan çekinmeyen başkan Aziz Yıldırım , siftahı büyük ses getirecek hamleyle yaptı . Ezeli rakibinin elinden bizzat kendisi giderek aldı ve sidik yarışını medya ağzıyla prestij kelimesi ile ikame ettirmesi sonucunda Mehmet Topuz Fenerbahçe kadrosuna katılmış oldu . Ardından sırasıyla Bilica , Bekir İrtegün ve Özer Hurmacı gibi ilk 11'de yer alması muhtemel transferler ile olumlu bir strateji izlendi .

Büyük tazminatlar verecek olması söz konusu olsa bile İspanyol Arogones'i yollayan başkan ve yönetim son olarak Türkiye sevdalısı eski göz ağrısı C.Daum'a imza attırdı . Medyada ismi geçen Poulsen olmasa bile en az onun kalitesinde defansif bir orta saha elemanı ile becerikli bir santrforla transfer tamamlanacağa benziyor . Buraya kadar herşey normal seyrinde ilerliyor . Ancak el sıkışıldıktan sonraki Daum'un ilk cümlesi ile başlayan ve geçtiğimiz bir aylık süreçte satır aralarındaki ayrıntıları farkedemeyen Fenerbahçeli dostlarımız için bir kaç not eklemekte fayda görüyorum .

Önceliği Mehmet Topuz transferine vereceğim . Zira siftahı bizden bereketi Allahtan derler ya bence de yaşananlar gerçekten Allahlık olmuştur . Kayseri'ye bilmem ne ülkü ocaklarının kilimcinin köroğlu başkanı ile gidip başka bir forma giymiş adamı türlü tehdit ve ikna ile , yetmemişse şehir kabadayıları ve ileri gelenleri ile akraba , hısım ve çoluk çocuğunu işsiz , güçsüz ve çiftçilik mesleği ile zorlamakla forma öptürüp şapka giydirmekten bahsedeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz .

Üzerinde duracağım şey Emre Belözoğlu’ndan sonra aleyhine İstemiyoruz pankartları açılan bir futbolcunun ikinci el bombası olarak Kadıköy çimlerine bırakılmasıdır . Türk futbolcularına bakış açısını az çok tahmin ettiğimiz güzel stadın agresif insanları , tahammül kelimesi ile uzaktan yakından alakaları olmayanlar olarak bilinir . İç saha maçlarında Kayseri’deki gibi her yerden , yakından - uzaktan bam güm vuran bir topçunun o sahayı nasıl terk edeceği malumunuzdur . Bunun yanına sezon öncesi üzerindeki baskıyı ve Beşiktaş formasını unutamayan sarı lacivertli taraftarları da ekleyince de abartarak da olsa buyurun cenaze namazına diyelim . Yıldırım Demirören’in küstahça sarfettiği eziklik lafı ile ilginç bir ivme kazanan transferde ben alırım ve ben yaparım cüretiyle taraftardan bağımsızlığını artık ispatlayan Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu hiç beğenmediği ve kaale dahi almadığı taraftarının sesine kulak vermeyi artık aklına getirmelidir . Bir başka formayı zorla olsa da giyen bir futbolcuyu sindirmek zor bir şeydir . Gerçi futbolcuyu sindirmek kolaymış bunu anladık ve gördük , özellikle taraftarın sindirmesi zor demek istedim . Bunu ; kokain torbaları attıkları C.Daum’u , Fenerbahçe’nin anasına küfür eden Tümer Metin’i , ne olduğu bilinen Emre Belözoğlu ‘nu ve Fenerbahçeli bir taraftarı döven Fatih Akyel’i alıp stadda canlı seyredenler iyi bilir . Beni ‘’Ne yani Nobre gol attığında sevinmiyor musun’’ seviyesindeki tartışmalara çekmek isteyen robotlaşıp , müşterileşmiş ve başarıyla paralel kombine alan Fenerbahçeli arkadaşıma buradan sevgiler yollayarak ekliyorum ; bizim sevdiğimiz futbolda biraz olsun amatör sevdalar , ruh , romantizm ve duygu vardı , bunları öldürmek için elinden geleni yapan sayın başkan çapulcu olarak gördüklerinden en büyük darbeyi yerse buna en çok alkış verecek birisini aynaya bakınca görebiliyorum .

İlk hamle ne pahasına olursa olsun piyasadaki yetenekli Türk oyuncuları kadroya katmak olurken ikinci hamle de gecikmedi ve bu oyuncuları yönetecek ve yönetirken şampiyonluğu kazanabilecek bir teknik direktör düşünüldü . Daha önce denenmiş ve başarılı olunmuş bir isim burada karşımıza çıkıyor ; C.Daum . 3 sene önce Denizli faciası olmasa yerel seviyedeki en başarılı yabancı hoca olacaktı Alman çalıştırıcı , Köln takımını yarı yolda bırakarak ve efsane başkan Aziz Yıldırım diyerek imza attı . Bu imzanın esas anlamı ise çok farklıydı . Şampiyonlar Ligi’ne direk girecek olan Beşiktaş’ın Sivasspor’un katılamaması durumunda havuzdan alacağı payın yükselmesi sonucu 20 milyon euroya yakın tutarı bir arada göreceğini bilmeyen yoktur . Bunda lig ikincisinin güçlü rakiplerle iki ön eleme oynamasının da payı büyük . Ülke puanı olarak ilk dokuzda yer alan Türk takımlarından şampiyon olanın gelirlerinin büyük oranda artacağı bilinen bir gerçek . Bu bağlamda verilen şampiyonluk sözünü ve bu amaç için getirilen teknik direktörü daha iyi anlayabiliyoruz .

Avrupa’yı önemsemeyen ve süper (!) ligimizin zaaflarını en iyi bilen hocalardan olan Daum’un imza sonrası ilk cümlesi oldukça dikkat çekiciydi ; ‘’Önce Türkiye sonra Avrupa’’ . Beşiktaş ve Fenerbahçe’de Avrupa başarısı olmayan ama aynı takımları ligde başa güreştiren bir adam Herr Daum . Duran toplardaki durumumuzu iyi kullanan , savunma anlayışı ve pas yapan akıllı orta saha ile Anadolu’yu çözmüş bir adam Herr Daum . Tekerlekli sandalyeli bir çocuğu soyunma odasına sokarak Türk futbolcularını motive etmesiyle bildiğimiz , bizi bizim kadar iyi tanıyan bir adam Herr Daum . İstiklal Marşı okunurken ağzını oynatan , kokain davası sırasında ve sonrasında ikinci vatanına sığınan bir adam Herr Daum . R.Koch gibi kaliteli bir yardımcı adamla çalışan birisi Herr Daum . Peki Aziz Yıldırım bilmiyor mu Şampiyonlar Ligi yeni formatını ve Alman çalıştırıcının Avrupa’daki başarısızlığını ? Bal gibi de biliyor . 3 sene üst üste şampiyon olduğu takdirde reklam , tv yayını ve federasyondan gelen oarayı da ekleyerek tahmini 200 milyon doları kulüp kasasına koyacağını bildiği gibi . Türkiye’de devamlı şampiyon olan bir takımın asla ama asla eleştirilmeyeceğini , köy takımına elenince ‘’İyi Oynadık’’ manşetlerinin çıkacağını bildiği gibi .


Daha Denizli faciası sarı lacivert zihinlerde kanıyor kabuk tutmadı . 16 dakika kümede kalmış bir ekibin çırpınışlarını canlı ve yaşlı gözlerle izleyen yine aynı Daum değil mi ? Ben o seneki kadar Fenerbahçe’den nefret edildiğini hatırlamıyorum tarih boyunca . Havuzu bozmak isteyen , üst üste gelen şampiyonlukların verdiği ukalalık ile kendini üstün gören ve en önemli rakibi ile dalga geçen camiaya güzel bir tokat atılmıştır o 16 dakika sonunda . Denizlisporlu futbolcular antipatikliğe isyan etmiştir ve belki de kendilerine daha sıcak gelen Galatasaray için mücadele etmiştir . Olanlardan ve olaylardan Haluk Ulusoy federasyonunu sorumlu tutanlar ; ya onların görevde olduğu dönemdeki kazandıkları şampiyonluk sayılarını hesap etmeyi bilmiyorlardır ya da hayatlarında hiç dayak yememişlerdir . Neyse konumuza dönersek ; kulüp kasasını akıllı yatırımlarla doldurmuş , en modern stada sahip , ülkenin en çok şampiyonluğa ulaşmış ve en çok taraftara sahip bir camiasını yönetenler Avrupa’da başarılı olamadığı için göndermemiş miydi Daum’u ? Artık dışarıda başarı istiyoruz beyanatlarını sadece hatırlayan ben miyim ? Peki ne oldu da kendini tekrar eden ve başa dönen bir başkan bu isim ile anlaşıyor ? Bu aklı başında bir adım mıdır ? Taraftar olarak adlandırdığımız ve sarı laciverde gönül veren birileri bunun cevabını kendine dürüstçe verebiliyorsa ben de soru işaretlerimi kullanmaktan vazgeçerim .

Aziz Yıldırım yurtiçinde başarı istiyor Daum’u getiriyor ve okuyorum , görüyorum , duyuyorum buna kimse sesini çıkarmıyor hiç şaşırmıyorum . Neden mi ? Medya !


Bazı kişiliksiz kalemlerin oyuncağı , Passat arabaların diyet ödeme makinası , kaç kupona ne vereceği malum soyut kurum . İçindeki cesur , adil ve renk ayırt etmeksizin konuşan – yazan ve söyleyen insanlar bir adım arkada kalıyorlar . Şeref yoksunları bir adı önde . Savunduklarımı örneklerle açıklamaya bayılıyorum . Del Bosque kadar tazminat koparan diğer İspanyol hakkında bir yazı hatırlayanınız var mı ? Mesela biraz tutarlardan bahsetsem ; Fenerbahçe , 2009-2010 futbol sezonunda hem Luis Aragones ve ekibinin parasını hem de yeni teknik direktörü Christoph Daum ve teknik ekibinin maaşını ödeyecek . Teknik kadrosuyla birlikte Fenerbahçe’den yılda 4.5 milyon Euro alan İspanyol teknik direktör Luis Aragones , 2009-2010 sezonu için de aynı parayı alacak . Önümüzdeki sezon Fenerbahçe’yi çalıştıracak olan Christoph Daum ve teknik ekibiyle yıllığı yaklaşık 4 milyon Euro’ya anlaşan Fenerbahçe 2009-2010 sezonunda sadece teknik direktörlere ve ekiplerine 8.5 milyon Euro ödemiş olacak . Kabaca değil dosdoğru hesaplayın işte ne kadar olduğunu . Peki bu konu ile alakalı konuşan var mı ?

Sakat alınan ve 3 ay oynayamayacak olan Özer Hurmacı için veya homoseksüel iddialarının ayuka çıktığı Bilica hakkında bir görüş paylaşan var mı ? Hak , hukuk ve etik laflarını ağzından düşürmeyenlerden Marco Aurelio , Bekir İrtegün , Gökhan Emreciksin ve Deniz Barış transferleri ile ilgili bir analiz duyanınız var mı ? Yok , olamaz da zaten . Mesela Beşiktaş’ta devre arasında yaşanan tokatlama mevzusu aylar sonra neden bu hafta ortaya çıkar desem ? Milli takım için gol atan Beşiktaşlı oyuncular neden ertesi gün manşetlerde yer almaz ? Menejerlerin medyadaki arkadaşları neden istediği oyuncuları pazarlar ? Nasıl ki şampiyon olan basketbolculara bu zevki yaşatmamak için sahaya giren ve 2 metrelik adamlara yumruk sallayan kendini bilmezlerin psikolojisi anlaşılıyorsa , aynı şekilde Galatasaray’ın 3 sezon önceki şampiyonluğunda istifa edip geri dönerek ve taraftarı peşinden yollara dökerek manşet kapma kompleksi de herkes tarafından hissediliyordur . Ha keza bu sene de iki kupalı Beşiktaş haberleri Gökhan Zan ve Mehmet Topuz kadar ses getirememiştir .

Ricardinho’yu dövüp başkanına hesap veren adama ne olduğunu bilen var mı ? Peki aynı kavgada uçan tekme atan futbolcu şimdi hapiste mi ? Bunun dışında garipsediğimiz ve ne hikmetse üstüne gidilmeyen haberler de yok değil . Örneğin Şükrü Saracoğlu Stadı`nın altından tam teşekküllü bir kumarhane çıktı değil mi ? Eeee sonuç ? Aziz Yılmaz`ın da yargılandığı çete davasında Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı`nın merkez olarak kullanıldığı ortaya çıktı değil mi ? Eeeee sonuç ? Bir makale okuyanınız var mı bu bağlamda ? Üzerine giden muhabir , skor-spor yazarı ? Fulya Projesi ile ilgili 10 tane analiz gösterebilirim ben size , peki sizler bana Fenerbahçe’nin villa olayı , stad izni , arazi satışları , İstanbulspor’un kasasından çıkan kayıt dışı 600 bin dolar , Oktay Derelioğlu’nun açıklamaları veya gazete yöneticilerine yollanan Passat marka arabalar hakkında üçten fazla makale gösterebilir misiniz ? Peki Ntvspor’un Mehmet Topuz transfer sürecinde yaşattıklarını bilen var mı ? Ne de olsa en güvenilir kurumdur Ntvspor, tamam da ya değilse ? Futbola yön veren Erman & Şansal ikilisi aynı pozisyonda kaleciye yapılan hareketleri neden es geçerler ? Ya da neden sadece Beşiktaş şampiyon olduğunda en namuslu lig geçirilmiştir , bu kadar temizine yıllardır rastlanmamıştır ? Türkiye’de gazete okumak , televizyon seyretmek ve sadece size sunulandan yararlanmak salakça bir şeydir . Ve bu salaklık araştırmayan insanımızın en önemli özelliği olmaya başlamıştır . Medya kaçıncı güçtür veya neye hizmet eder tam tahmin edemiyorum ancak kimin yanında olmadığını çok iyi biliyorum . Tiraj , satış , reklam , reyting gibi kelimelere de tapan ile aynı havayı solumak dahi istemiyorum .

Fenerbahçe’nin bir şekilde zirvede yer almak istemesi kadar doğal olan bir şey yoktur . Bu uğurda planlanıp bir şekilde alınan Türk futbolcular , sahip olunan medya gücü , daha önceden denenip başarısı ispatlanmış C.Daum ve son olarak bu üçlünün son durağı federasyon söz konusudur . Başarıya nasıl ulaşıldığını önemsiz gören bir camiadır benim gözümde sarı lacivertliler . En azından 30 yıllık hayatımda tanıdığım arkadaşlarım , medyadaki spor yazarları ve de en önemlisi o göreve gelen başkanları . Hedeflenene ulaşılır ancak nasıl ulaşılmıştır , ne gibi şeyler yapılmıştır pek kurcalanmaz . İşte bir Beşiktaşlı’nın vazgeçemediği bir söylemdir bu . Diğerleri ile farkı teşkil eder ki başka bir yazının konusudur . Şampiyonluk için ele geçirilmesi düşünülen , en azından aleyhine hataya sıfır tolerans göstereceğini aba altından sopa gibi gösteren Fenerbahçe camiası hedefe emin adımlarla ilerlemektedir . Takip edenler bilecektir ; geçtiğimiz sezon Paf liginde şampiyon Antalyaspor oldu . Averajla ikinci olan Fenerbahçe ligler tescil edildikten sonra federasyona başvurarak Antalspor’un bir maçında cezalı oyuncu oynattığını öne sürerek itirazda bulundu . Ligin tescil edilmesi ve daha sonra her hangi bir yanlışlığın söz konusu olmadığı anlaşılmasına rağmen ve hatta aynı olayı Fenerbahçe’nin yaptığı da ortaya çıkmışken yine de konu federasyona taşındı .

Kulübün kendi çıkardığı dergisinin Temmuz sayısında bir kez daha federasyon bu konu hakkında uyarıldı . Bu da demektir ki futbol federasyonuna baskı daima olacaktır . Aynı basketboldaki kukla Demirel yönetimine olduğu gibi . Geçen sene Adnan Polat’ın çabalayıp da başaramadığı gibi . Tıpkı 6 senedir lobi ve güç yoksunu Yıldırım Demirören’in uğraştığı gibi . Aziz Yıldırım’ın tek farkı diğer ikisinden de güçlü ve akıllı oluşu . Yoksa orduyu kazıklayan adam ile generallerin aynı tribünde yanyana oturması neyle açıklanabilirdi ? Unutmayalım ki köşe başları hep sarı lacivert . Bu Fenerbahçe kulübünün kablo kestiği zaman verilmeyen cezadan cesaret alınmasıdır . Ben getirdim ben yollarım ukalalığı ile ilişkilidir . Elle atılan gol alışkanlıkları ve yayıncı kuruluşun ofsayt çizgisini bile sarı lacivert çizmesi ile alakalıdır . Murat Özaydınlı’nın basketbol federasyonu başkanını azarlaması ile oyuncularının masa hakemlerinin masasını tekmeleyip 5-6 maç ceza ile kurtulması ile düşünülmelidir . Havuzdan çekilirim , kablonuzu keserim , dekoderleri iptal ettiririm , Şansal’ın ayağını kaydırırım söylemleri acemi federasyonu ne hale sokacaktır bunu hep beraber göreceğiz . Son barutunu bu sene atacak olan Aziz Yıldırım’ın şerrinden Allahım bizleri koru demekten başka çaremiz yok . Sezon başında yaşanacak bir hakem hatası ile neler yaşanacağını düşünmek bile istemiyorum .

Fenerbahçe ile asla alay edilemez , bir gün herkes Fenerbahçeli olacak , Fenerbahçe Cumhuriyeti veya Fenerbahçe'nin büyüklüğünün kupa büyüklüğü olmadığına istinaden bir sürü laf söylenir yıllardır . Peki bu faşizan söylemlerin yarattığı etkiye ne tepki verilmektedir ? Fenerbahçe güçlüdür tamam ve daima güçlü kalmalıdır . Bunu yaratan etmenlerden biri olan Aziz Yıldırım olsa bile bir şekilde kendi kendini tasfiye edecektir . İşleyiş böyle . Pekala bu şekilde büyüyen bir adamdan vatana millete nasıl hayırlı olması beklenir ? Bunun tersi sözkonusu olduğunda yaşanılan hayal kırıklığı veya başkanda olduğu gibi kompleksler nasıl atlatılır ? Aziz ; ismin güzelliğine bak . Meleklerle birlikte aynı cümlede kullanmak istiyorum fakat sonra yüzünü hatırlayıp vazgeçiyorum . Çatışma kokusu alıyorum arkadaşlar ve adım adım kaosa gidiyoruz benden söylemesi .

Bir adım sonrası düşünülerek yapılan hamlelerin sonucunu yaz biterken göreceğiz . Türkiye gündemi Aziz Yıldırım ‘ın egosu ile paralelikte hareketlenecek bence . Ne kada çok isterse o kadar çok heyecan yaşayacağız . Benim isteğim Avrupa Ligi’nde dünyaya adımızı duyuracak bir kadro ile başarılı olmuş bir Fenerbahçe . İki ezeli rakibine elini uzatacak barışçıl bir Fenerbahçe . Yıllardır her şeyin öncüsü olduğunu iddia edip diğerleri gibi veryansın etmekten bıkmayan ama eline geçen farklı olmak fırsatını bu sene kullanacağını düşündüğüm Fenerbahçe . Hakem ve federasyonu rahat bırakacağın inanmak istediğim , medya gücünü başarıya ulaşacak yolda kullanacak kadar alçalmayan bir Fenerbahçe . Taraftarını müşteri zannetmeyecek , onların fikirlerine önem verecek bir Fenerbahçe . Transferde piyasayı , tribünlerde bilet fiyatlarını , sportif platformda forma tutarlarını yükseltmeyecek bir Fenerbahçe . Nasıl ? Fena şeyler mi istiyorum ya da bunları kim istemez değil mi ? Ben de bir Fenerli kadar güzellikler istemiyor muyum yani ? Neyse hayali bile güzel …

29 Haziran 2009 Pazartesi

Beşiktaş Kadrosu (Orta Saha)


Fransa'da doğdu Eduardo Cisse
Onikinci hafta Fener'i bi Cisse , Fener'i bi Cisse ooooo ...

Adını duyduğumuzda heyecanlanmıştık gerçeği mi diye ? Sonra baktık değilmiş , Ronaldo'dan sonra ikinci çakma futbolcumuz olmuş diye söylenmiştik . Cisse'yi alıyoruz oğlum babındaki kolpa haberlere inanan bile çıkmıştı . İlk tezahüratı yukarıdaki gibiydi . Ne etliye ne sütlüye derler ya öyleydi Eduardo Cisse . Yanında Delgado'yu Ricardinho ve Tello 'yu gördü çoğu kere . Yumuşak bilekleri ile ligimizin son yıllarda doruğa ulaşan fizik mücadelesine dayanamadı . Kariyerinde hiç şampiyonluk tatmamıştı finali güzel yaptı . Şampiyonlar Ligi finalinde oynamış oyuncu cümlesi en çok duyulanı ve akıllarda kalanı . Sözleşmesi sona erdi ve gitti . Ernst ile güzel ikili oldular ve yıllarca yanına koyduğumuz ilk doğru düzgün adam ile değerini anlamış oldular . Emekleri için teşekkür ediyoruz bol bol . Forzada kara çocuk diyorlar , düşünün o kadar sahiplenmemişiz ki adama kaç senedir oynayan topçumuza nasıl hitap edeceğimizi bile bilmiyoruz . Kara çocukmuş ...

Ernst'in yanına ikinci üstün Alman teknolojisi yerleştirmeyi kafasına koyan Denizli , Tayfur Havutçu'dan aldığı referans ile tek hecelik isimlerle orta sahayı kapatmaya karar verdi anlaşılan . Fink'e hoş geldin demekten başka çaremiz yok . Başın sıkışınca at Fink'e cümlesi geliyor aklıma hep nedense . Bunun dışında bekleyip göreceğiz geyikleri ile aynen devam . Bakalım Ernst ile birlikte güzel bir ikili olabilecekler mi? Her cümle sonunda başka bir soru işareti . Kapalı kutu transferlerden bıkmıyoruz hala . Tello ve Münch dışında isabetli olan yok . Nice Gordon , Higuain , Diatta , Sericler kulüp tarihindeki yerlerini aldılar . Al ismi cismi her bir şeyi bilinen 3-4 sene takımı taşıyacak bir oyuncu değil mi ? Yukarıdaki gibi 4-5 oyuncuya vereceğin 10 milyon dolar maliyet yeter de artar bile ... Neyse orta sahanın son ismi Tello olacak belli . Murat Ceylan alınmayacaksa Serdar Kurtuluş çok güzel bir rotasyona girer diye umut ediyorduk ancak Mustafa Denizli ve Ertuğrul Sağlam'ın kulaklarını çınlatmaktan başka yapacak birşey yok . Koy sağbeke bitir işini . Milli takıma seçildi oynadığı mevkiden ama sen genç oyunculara önem veriyorsun değil mi ? Pöh ... Canım sıkkın bu konuda . Kanatlarda birileri olacaksa Tello ve Holosko olmalı , eğer üçlü oynanacaksa Holosko ileride düşünülmeli . Büyük ihtimal iki Alman bir de Şilili seyredeceğiz forvet ile savunma arasında .

Yusuf Şimşek ve Delgado 'yu orta sahada görmek istemeyen tüm Beşiktaş taraftarı gibi Tello dışında bu mevkide oynayacak birilerine daha ihtiyaç olduğu kesin . Caner Erkin ; genç , Avrupa tecrübesi ve Türk olması sebebiyle en fiyakalı isim olarak görünse de maalesef transferler sona erdi gibi birşey . Stoper ve santrofor dışında düşünülmüyor başka mevkilere transfer . Yine dön dolaş Murat Ceylan diyeceğim ama neyse . Uğur İnceman hiç bir zaman olamadı , olamayacak da . Necip diyeceğim hocamızın tasarrufları aklımda . Sivok kaydırılır öne ancak anca Almanlar yerine . Ekrem'in sıfır yaratıcılığı ile Erkan Zengin'in alınan bonservisi de düşündüren başka soru işaretleri . İlla bir tavşan bulunur yeni çıkarılan şapkalardan nasılsa .

Sonuç itibariyle Beşiktaş takımı ; 4-3-3 oynayacaksa ve orta sahası iki ön liberodan sonrasını Tello'nun sınırlı yaratıcılık özelliğine bırakırsa , ayrıca oynamadığı durumlarda şaşırırsa yaz aylarındaki pişmanlıklarına yanar durur . Tek seçenek Tello , görmek istemediklerimiz ise sıfır defans özelliği olan ve kaleden uzak kalacak olmalarıyla Delgado ve Yusuf Şimşek . İkisini de maçların gidişatına göre oyunda göreceğiz sanırım . Fink'in akar kokar mı olacağı ile Benaoyun dedikodusu gerçek mi , geleceği belirleyecek cevaplar olarak gizleniyorlar . Şampiyonlar Ligi için ise 3 defansif orta saha kullanmak hiç de fena olamz ...

Beşiktaş Kadrosu Kale
Beşiktaş Kadrosu Defans

23 Haziran 2009 Salı

Beşiktaş Kadrosu (Savunma) ...

En iyi savunma hücumdur felsefesini benimsemiş biri olamadım hiç . O zamanlar ismi CM olan şimdi ise FM denilen o harikulade oyundaki en büyük başarılarımı dörtlü defansın önündeki üç DMC nitelikli defansif orta saha ile kazandım . Az gol bile denmez hiç gol yemiyordum . Tabi bunda 8 sene öncesindeki Vieira , Lampard ve Gerard adlı genç yeteneklerin de payı vardı . Futbol görüşüm olarak daima bunu benimsedim . Galatasaray 'ın UEFA kupasını kazandığı diziliş gibi üçgen , kuş sürüsü veya piramit dediğimiz şablon (4-3-2-1) en beğendiğim oyun tarzıdır . Burada beklerin önemi büyüktür . Gözünüzde canlandırdığınızda en boş görülen alan olan kanatları hücumcu beklerle kapatarak (oyunda ok ile ileri ittiriyordum) defansif takımımın gol bulmasını sağlıyordum . Gol için en önemli ayrıntı ise tek santroforumun çok iyi olması ile arkasındaki iki forvetimin yaratıcı özelliklerine güvenmem .... Ne diyorum ben ya ? Beşiktaş savunmasından çok bir bilgisayar oyunundaki başarılarımı anlatıyorum . Neyse ... Gelelim Beşiktaş'a ...

Gökhan Zan 'ın dün itibariyle yönetimin hatasından faydalanarak Galatasaray'a imza atmasından sonra Beşiktaş takımının mevcut stoper kontenjanı 3 olarak kalmıştır . Sivok , İbrahim Toraman ve Zapo . Bu oyunculardan sarı saçlı olanını estetiğe önem veren Mustafa Denizli yollamak istiyor olup karşılığında ne yapacaktır bilen var mı sorusu cevapsız kalacaktır . Teknik direktör mü istemedi , Eren Güngör 'ü aldık da bizim mi haberimiz yok ya da artık paf takımından oyuncu çıkaracak bir tarz mı benimsedik bilemiyorum . Sayı ile 3 , yazı ile üç . Kırmızı kartı var , sakatlığı var ... Bir tanesi kesin olam üzere en iyi ihtimalle iki tane kaliteli stoper ihtiyacımız gün yüzüne çıkmıştır . Zapo takımda kalsa bile 6+2 sisteminde kim yedek bekler alın size soru işareti . Milli takım stoperini en iyi rakibine kaptırmak mı kötü yoksa onun canlı bir bomba ihtimali olması mı iyi hep birlikte göreceğiz . Benzer durumda Hakkı Yeten ; Şenol-Birollar gider Yusuf-Sanlılar gelir diyerek olayı bitirmişti . İbrahim Kaş , Menderes Korkmaz , Emre Özkan ve Koray Şanlı'nın adımı telafuz eden var mı ? Yok ! O yüzden birileri ölümünün 25. yılında dahi mezarı başında anılırken , bazıları da o mezara girsin de kurtulalım diye söyleniyor .

Stoper ihtiyacından çok çözemediğimiz diğer sorunumuz gerçekten bek kökenli bir oyuncuya yıllardır sahip olamayışımız . En son sol bek alıcağız deyip Rico Paşa 'yı getiren yönetimden bahsediyoruz hatırlatırım . Baki Mercimek , Serdar Kurtuluş , İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez 'den gidip gelmesini bekliyoruz , sonra diyoruz neden şampiyon olamıyoruz ! Ekrem Dağ bile sol içten geldi , oynadı sol bek , çok içten ... İsimleri geçen İsmail Köybaşı ve Papa Gueye bile heyecanlanmamız için yeterlidir . Ha diyeceksiniz 3 haftadır neden hala BEKleniyor o zaten kahrımızın asıl sebebi . Mehmet Topuz ile başlayıp , Nihat Kahveci ile devam eden en sonunda Gökhan Zan ile kaosu dönüşen transfer politikamız hakkında fikri olan varsa parmak kaldırsın . Hayalim ; sol bek İsmail ile sağ bek Papa Gueye'nin yanlarında Sivok ile Toraman . Önlerinde Fink ve Ernst . 6 kişilik takım savunması ligi hayli hayli götürür , Şampiyonlar Ligini ise idare ettirir . Her sabah öğlen akşam beklemedeyiz ancak şu ana kadar bir gelişme yok .

Serdar Kurtuluş kardeşimizi temiz yüzü başta olmak üzere çok seviyoruz . Tigana zamanında bitmek bilmeyen enerjisi ile orta sahamıza damga vurmasından sonra iki senedir piyasada yok . Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli ondan sağ bek mevkinde yararlanmak istediler . Bence yanlış tercih . Milli takıma bile seçilme başarısını gösterdiği pozisyon belli . Sağ bek oynadığı maçlardaki kademe anlayışı ve hataları belli . Belini döndürene kadar rakip sol açık tozunu atar gider . Farz-ı misal Liverpool , attı gitti . Pekala görmedik bilmiyoruz ama çok mu eksiktir yoksa yetersiz midir Fink adlı topçudan ? Neden bir türlü denenmemiştir çapa olarak aklım almıyor . Savunma görevini geride Erhan Güven arkadaşımıza devredip ön libero mevkisine geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz . Erhan Güven demişken ; Korkut Göze'nin sezon başı transferleri masaya yatırması vardır ya hani Hürriyet gazetesinde . Kapalı kutu tabirini kullanır bazı oyuncular için . Aynı hesap diyelim ve transfer bekleyelim . Geçen sene Ankaraspor'da 32 maç ilk 11 çıktıysa çok da kötü değildir diye umuyorum .

Son olarak kaliteli bir-iki transfer ile birlikte artık altyapıya sırtların değil yüzlerin dönülmesi şart olduğunu belirtmeliyim . Fenerbahçe'nin tarih boyunca yaptığı gibi yine piyasayı yükselterek , Cenk ve Çağlar için bile 6 milyon eurodan kapı açan kulüp yönetimler olduğu müddetçe Wonderkid yaratmak mecburiyetinde olduğumuzu görmek zorundayız . Yönetim tarafında Mustafa Denizli'nin gençleri sevmesi için ona seyrettireceği komik çizgi filmler ve Amerikan kolej dizileri için bir kaç örnek dahi verebilirim . Çekinmeyin , yeterki gençleri kazanalım ...

Beşiktaş Kadrosu (Kale)

22 Haziran 2009 Pazartesi

Beşiktaş Kadrosu (Kale) ...

Gelin biraz kadro üzerine kafa patlatalım . Hem önerilerimiz yer alsın hem de geleceğe dair öngörülerimiz şekil alsın . Transfer sürecindeki düşünülen isimler ve hayal gücümüz üzerinden Ağustos ayında tribünden göreceklerimizi konuşalım . Beş ana bölüme ayırdım yazı dizisini . En gerideki kaleciden , hemen önündeki defansa , onlardan ön liberodaki çapalara , yetmezmiş gibi en uçtaki forvetler de dahil yedek kulübesindeki futbolculara kadar geniş bir yorumlar silsilesi bulacaksınız . Sağ ayakla giriş yapayım okuması size kalsın . Haydi rastgele ...

Zafer , Engin ve Bako ... Bunlar ilk hatırladığım file bekçileri olarak hafızamın bir köşesinde eldivenlerle beklemekteler hala . Kalemiz savunulması gereken namusumuz veya gönlümüz ise Mrmiç , Cordoba ve Runje 'yi de es geçmez bu vefalı çocuk . Geri pas kuralı çıktı çıkalı sahadaki en kötü tekniği olan futbolcunun üstüne çıkmak zorunda kalan kaleciler için , artık sadece yan toplardaki öngörüleri veya cepheden gelen karşı karşıya durumlardaki başarıları kendilerini kurtarmıyor . İllaki defans oyuncusunun attığı pası Fevzi gibi içeri almayacak ve sonra da kafasını direklere vurmayacaklardan seçiliyor altın eldivenler . Ya da her uzaktan atılan topu ağlarından çıkaran Aumann gibi , 36 yaşından sonra emekliliğe gelen Peter Kjaer gibi olmayanlardan . Elbette ahlak da önemli Zalad 'da hani bulunmayandan ! Çerçevesi çizilmiş iyi kaleci tanımına hemen ayak uyduran kalecimiz olarak Oscar Cordoba gelir aklıma ancak Fenerbahçe maçlarındaki kuşkucu akıma yenik düşerim hep . Dalga geçmek amacıyla seslendiğimiz Runje bizi ikinci yarı performansıyla utandırsa da 1 sene daha kalmayarak efsane olma fırsatını kullanamadı benim gözümde . Kedi kalecimiz Mrmiç ise Galatasaray 'ın efsane dönemine denk gelme şanssızlığına yenik düşmüştür .

Bu sene ise hata yapmaktan ve benim tarafımdan allahın sepeti lafına maruz kalmaktan bıkmadı Hakan Arıkan ve Rüştü Rençber adlı kalecilerimiz . Liverpool faciasını , her gelen topu altıpasa bırakmakla çağıran genç kalecimiz Hakan Arıkan ile her geri pasda veya her korner pozisyonunda kalbimizi çıkarıp elimizde tutup beklediğimiz Rüştü Rençber bir türlü güven veremedi , farz-ı misal banka reklamı sloganlarında olduğu gibi . Pişemeyen ve kendini geliştiremeyen kalecilere karnımız tok . Fevzi 'ye bile yıllarca tahammül etmiş insanlarız biz . Yeter artık diyoruz kalecimizden önce hamle yapan forvet oyuncularını görmekten . Gerçi hakkını yemeyelim özellikle Galatasaray maçında yaptığı kurtarışlarla birlikte son 8 haftaya vurduğu damga ; şampiyonluk öyküsünün yazılmasında az da olsa pay sahibi olduğu düşüncesindeyim . Kaleci almak şart mı , elbette ! Metalist maçındaki gibi 245 metreden golü filelerimizde görmeye bir kez daha dayanamaz bu yürek . Genç ve gelecek vaad eden birileri devralmalı o eldivenleri artık . Kendi Casiilasımızı , kendi Buffonumuzu veya Chechimizi yaratmalıyız . Bunun için bu saatten itibaren 30 'lu yaşların ikinci yarısına geçmiş olan ağabeyimizden eldivenleri teslim alması olası olan Sinan Bolat , Ufuk Ceylan veya Cenk Özden isimli yetenekli kalecilerin kapısı çalınmalı . Özellikle daha önce sizlerle paylaştığım Sinan Bolat . Herkes geleceğin milli takım kalecisi diyor ben de onların yalancısı kontenjanını kullanıyorum . 6+2 yabancı sınırlamasının en gereksiz pozisyonuna alınacak bir yabancıyı istemiyorum ben . 10 sene gözü kapalı kalesini savunacak Türk oyuncular görmek istiyorum en geride .

Bu seneyi de bir şekilde idare edecek olan Rüştü & Hakan ikilisi olmayacak goller kurtarmasa da vasat bir performansla seneyi geçirir gibi geliyor bana . Zaten çok çok iyi olan file bekçisi acaip goller çıkaran sıfatını takar isminin önüne . Rüştü Rençber 1 numaralı formasıyla , gizli kaptanlık ve ağabeylik sıfatı ile 2010 yılını görür . Umarım saygı dolu bir veda & jübile ile uğurlarız kendisini . Şampiyonluk sevincini en az benim kadar yaşadığını yakınen gördüğüm Hakan Arıkan ise yeteneği ölçüsünde normal bir yedek kaleci olur ve aklı varsa Anadolu 'ya kaçmaz . Türk oyuncuların yakın zamanda daha da çok kıymete bineceği belliyken kaleyi sağlama almamız gerekiyor tez elden . Benden söylemesi ...

18 Haziran 2009 Perşembe

Aceto Balsamico 'ya Sevgilerle ...

Girdiği bu postun sonundaki cümleyi şu şekilde bitirdi kahramanımız ; ''Hepsi 1.70'in altında . Türk futbolunun 7 Cüceleri 'ni kim listeler ? Bekliyorum ... '' Bülent Ağabeyimizi bekletmek olmaz . Geçenlerde Noat SamisA , şimdi de Aceto Balsamico . Önce saygılarımı sonra bizim ligimizde geçtiğimiz sezon oynayan yedi cüceleri sunuyorum . Yediyi bir hayli aşsa da , siz 1.70 altında kalan bir tarafı yere yakın futbolcular deyin en iyisi ...

Alanzinho (Trabzonspor) : 1.64 cmKalın.
Julio Cesar Mendes (Kocaelispor) : 1.65 cm.
Jaba (Ankaragücü) : 1.65 cm.
Sidney Cristiano Tita (Antalyaspor) : 1.65 cm.
Ertuğrul Aslan (Antalyaspor) : 1.67 cm.
Serkan Çalık (Galatasaray) : 1.67 cm.
Rodrigo Alvaro Tello (Beşiktaş) : 1.67 cm.
Barış Memiş (Trabzonspor) : 1.67 cm.
Musa Büyük (Konyaspor) : 1.68 cm.
Serkan Özdemir (Eskişehir) : 1.68 cm.
Roberto Carlos (Fenerbahçe) : 1.68 cm.
Erman Kılıç (İBB) : 1.68 cm.
Murat Ceylan (Gaziantep) : 1.68 cm.
Murat Hacıoğlu (Kocaelispor) : 1.69 cm.
Erdem Köse (Beşiktaş) : 1.69 cm.
Okan Buruk (İBB) : 1.69 cm.
Fabricio Ramos Melo (Bursaspor) : 1.69 cm.
Marcelo Rodrigues (Bursaspor) : 1.69 cm.

4 Haziran 2009 Perşembe

Altın 11


Ne zamandır şu kelimeyi kullanmak istiyordum , fırsat geldi tutmayın ; Altın 11 ! Ne lan bu , kaç ayar olacak ki ? Mesela Yusuf gibi yaşlılar olursa eski tarihli mi olacak ? Gidip geline mi takılacak ? En iyi 11 de , çık işin içinden değil mi ? Yok , illa altın 11 . Eksibesiktas sitesine bakın , birisi de altını çıkarıp bo.u serbest bırakmış . Pes ! Zaman uzun olsa futbolcuları da açıklayarak tek tek analiz ederdim lakin şu sıralar yoğun durumdayım . Kendi ilk 11 ve yedek futbolcularımı söyleyeyim ve kaçayım . Alın size Altın 20 !

Kaleci : Souleymanu Hamidou
Defans : Bilica - Eren Güngör - Kratochvil
Orta Saha : Rodrigo Tello - Tabata - Musa Aydın - Fabian Ernst
Forvet : Taner Gülleri - Milan Baros - Gökhan Ünal

Yedek : Yusuf Şimşek - Mustafa Pektemek - Youla - Sercan Yıldırım - Özer Hurmacı - Mehmet Topuz - Mehmet Yıldız - İsmail Köybaşı - Harry Kewell

Teknik Direktör : Mustafa Denizli

Bu post ile ilgili not : Bu kadronun seçiminde oyuncuların takımlarının durumundan çok bireysel performanslar göz önüne alınmıştır . Ayrıca teknik direktör seçiminde şampiyon olan yazılsa da , elindeki kadrodan en iyi verimi alan Bülent Uygun ve Ertuğrul Sağlam unutulmamalıdır .

Bu post ile ilgili vecize :
Altın çöpe düşse
Değerini kaybeder mi ?
Tenekeyi parlatsan hiç
Çeyrek altın eder mi ?

27 Mart 2009 Cuma

Kim Bunlar ?







Başlık ; TV 1 'in daha TRT 1 olmadığı zamanlardan , bir komedi programı . Peker Açıkalın , Pelin Su Pir , Levent Tülek ve Levent Kazak isimleri aklımdan çıkmamış . Peki bu resimdeki adamlar kimler ? Bilen var mı ? Ulusal kanallarda boy gösterseler de akıllarda fazla yer ettikleri söylenemez . Ben söyleyeyim uzatmadan ; sırasıyla Hacettepe , Kocaeli , Kayseri , Konya , Antalya ve İstanbul Büyükşehir Belediye takımlarının başkanları . Ne alaka mı , durun güzel bağlayacağım . Başkanları diyorum , camianın en önde gelen adamı . Duyanınız , bileniniz var mı ? Dünyada bizim kadar var mıdır bilmiyorum ama bizdeki başkanlar röportaj verir , spor programlarına katılır , maç sonu açıklama yapar , hakemlere giydirir , camiayı her hafta kenetleyici şeyler söyler . Kullanırlar camiaları , kendilerini ön palana atmaya bayılırlar . Hatta genel düşünce ; kendi iş hayatlarında iyi yerlere gelme aracıdır o mevki . O.Lyon 'un veya Sevilla başkanının adını söyle deseler tıkanıp dururuz ama G.Birliği başkanı mıh gibi aklımızdadır . Yukardakiler de bilinmeyenler ya da bilinmeyi tercih etmeyenler . Başarı ile paralel mi bu durum elbette değil . Ancak büyüklerinki başta olmak üzere bir nebze geri planda olmayı tercih etseler şu sevdiğimiz futbol illeti düzene girer mi girer ! Oyunun en masumu şortlularsa en beceriksizi ve suçlusu kravatlılardır . Başkanlar son sözü söyleyen kişiler olsun artık zira herkes herşeyi her defasında söylüyor zaten . Aklıma gelmişken A.Gücü 'nün yeni başkanı Cengiz Topel Yıldırım olmuş . Tebrikler de ne var bunda demeyin , Demirören ve Aziz yetmezmiş gibi Yıldırımlar çoğalıyor işte . Aman dikkat !

19 Mart 2009 Perşembe

Ruhsuz Futbolcular

















Geçen hafta Cuma akşamı Fenerli olsaydım sanırım tüm küfür haklarımı bu futbolcudan yana kullanırdım . Üstüne para verelim , zorla da olsa oyna tarzı takılan Kazım Kazım çıkınca hakettiği ıslık seromonisini de duymuş oldu . Umurunda mı derseniz değil derim . Dün de Mario Berk ‘in adını zikretmesiyle iki kulübün gerilmesine yol açan bu adamı masrafsız havale yolunu kullanıyorum Allah tarafına . Bu ve bunun gibi antipatik ve tribünler kısmına hoş gelmeyecek ruhsuz yapıdaki oyuncuları saysam hani diyorum ... Ben bir başlayım artık gerisi aklıma geldikçe …

Ricardinho , Anelka , Ceyhun Eriş , Burak Yılmaz , Tarık Daşgün , Boliç , Yattara , Ortega , Saffet Sancaklı , Evren Turhan , Ayhan Akman (Beşiktaş ‘taki hali) …

3 Mart 2009 Salı

gOoOoOoOl ...














Sivasspor : Mehmet Yıldız (12) , Balili (5) , Musa Aydın (5) , Tum (4) .

Trabzon : Gökhan Ünal (9) , Umut Bulut (9) , Selçuk İnan (3) , Tayfun Cora (3).

Beşiktaş : Nobre (9) , Bobo (5) , Delgado (5) , Holosko (5) , Tello (4) .

Fenerbahçe : Alex (9) , Lugano (6) , Semih (5) , Guiza (4) , Deivid De Souza (4) , Uğur Boral (4) .

Galatasaray : Milan Baros (15) , Lincoln (8) , Harry Kewel (6) , Arda Turan (5) , Nonda (4) .

2 Mart 2009 Pazartesi

Şampiyon Kim Olacak ?














Dün akşam 22. haftayı da geride bıraktıktan sonra karşımıza 5 puan aralığında sıkışan 5 takım çıkıyor . Son yılların en güzel rekabeti bu . Almanların , İngilizlerin , İtalyanların 3-4 takımla kapıştığı dönemlere özenen adamlar kışlıkların arasında kaldırıldılar . Yeni moda ''ligimiz çok kaliteli'' ! Anadolu 'dan şampiyon çıkar mı geyiği Sivasspor ile sağlam bir temele oturuyor gibi . Mehmet Yıldız ve arkadaşları sonuna kadar kovalıyacaklar bu işi . Trabzon ise yıllardır ilk defa akıllı işler peşinde . G.Saray , F.Bahçe ve Beşiktaş 'ın forması zaten ilk 5 'te yarışıyor . 10. sırada yer alan Eskişehir 'in düşme şansı var , gerisi siz düşünün . Maç yayınları , iddaa ve kupadan gelen paralar Mehmet Topuzları veya Mehmet Yıldızları kolayca sattırmıyor . Mustafa Denizli haricinde şampiyon kim olacak bilen yok . Bugün 2 Mart . Ben sizlere son 10 senenin aynı tarihteki lig sıralamasını vereyim , en azından bir fikriniz olsun . Bu tarih ortalama 22. haftaya denk gelmiş hep . Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonalarında oynamış sadece . Bir göz gezdirin sonra üstüne biraz laflayalım .

1999
Galatasaray
Fenerbahçe
Beşiktaş
Trabzon
Kocaeli
Şampiyon Galatasaray

2000
Galatasaray
Beşiktaş
Fenerbahçe
Gaziantep
Trabzon
Şampiyon Galatasaray

2001
Fenerbahçe
Galatasaray
Gaziantep
Beşiktaş
Trabzon
Şampiyon Fenerbahçe

2002
Beşiktaş
Galatasaray
Fenerbahçe
Ankaragücü
Gaziantep
Şampiyon Galatasaray

2003
Beşiktaş
Galatasaray
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
Trabzon
Şampiyon Beşiktaş

2004
Fenerbahçe
Beşiktaş
Trabzon
Denizli
Galatasaray
Şampiyon Fenerbahçe

2005
Fenerbahçe
Trabzon
Galatasaray
Beşiktaş
Rize
Şampiyon Fenerbahçe

2006
Fenerbahçe
Galatasaray
Kayseri
Beşiktaş
Trabzon
Şampiyon Galatasaray

2007
Fenerbahçe
Galatasaray
Beşiktaş
Kayseri
Konya
Şampiyon Fenerbahçe

2008
Galatasaray
Fenerbahçe
Sivas
Beşiktaş
Kayseri
Şampiyon Galatasaray

2009
Sivas
Trabzon
Beşiktaş
Fenerbahçe
Galatasaray
Şampiyon : ?

5 kere Galatasaray , 4 kere Fenerbahçe ve 1 kere de Beşiktaş kaldırmış şampiyonluk kupasını bu 10 yıllık süreçte . Uefa ve Süper kupayla taçlanan başarılı yılların sonu 2000 senesi olmuş Galatasaray için . Araya Mustafa Denizli şampiyon yap bizi tezahüratları ile girmiş Fenerbahçe . Bir sonraki sene ise Lucesculu Galatasaray ve Beşiktaş . Daha sonra Fenerbahçe 'nin akıllı yatırımları ve hediye ettiği şampiyonluklar sözkonusu . Söylediğim gibi bu takımların formaları bile hep ilk 5 'te . Beşiktaş diğerlerine göre geride kalmış . Suçlu çokça Demirören ve biraz da hakemler . Trabzon 3 kez dışında bırakılmış ilk 5 'in . Bu sene istikrarlılar . Yaşasın kol bastı ve 61. dakikada uçan balonlar . Gaziantep yıllardır isabetli Brezilyalı tercihleriyle yer bulmuş sıralamada . Kocaeli , Denizli , G.Birliği , Rize ve Ankaragücü o dönemlerin parlayan yıldızları olmuş . Ersun Yanal 'ın Anadolu takımlarına başa güreşme dersleri vermesi ile Lucescu 'nun İstanbul sevgisi bu teknik direktörleri hafızamıza kazırken , Mustafa Denizli 'yi de eklemek farz oluyordu 2001 şampiyonluğundan sonra şimdi de bu sene . 2 Mart tarihi itibariyle bu haftayı lider geçen 10 takıman sadece 2 'si (F.Bahçe ve Beşiktaş) kaptırmışlar şampiyonluğu . %80 şampiyon olasılığı Anadolu 'dan şampiyon çıkar mı sorusuna yanıt olabilir mi bilemem . Ama Sivasspor ; Fenerbahçe yenilgisinin yaralarını hızla saramassa işi zorlaşır , zira 3 hafta sonra gaza gelmiş Beşiktaş ile karşılaşacaklar . Beşiktaş 'ı sevenler için üzüntülü haber üçüncü takımın mutlu sona ulaşamaması olur ancak bu sene sanki beşinci bile şampiyon olabilir gibime geliyor . Fikstür zorlu , üst taraf yanıyor , alt taraf zaten kül halinde . Kazanan biz futbolseverler . Aklımdayken 2002 'den beri gol kralı çıkaramayan Galatasaray ve Beşiktaş 'tan şanslı olan 15 gol sahibi Baroslu sarı-kırmızılı ekip . Eğer Taner abartmassa ; iki senedir Fenerbahçelilerin 20 gol barajını aşamaması Baros ile birlikte geçilecek . Semih 'in 17 , Alex 'in 19 gollü iki senelik performansları gol ortalamasını hayli düşürmüştü . 50 senede sadece Metin Oktay , Tanju Çolak , Aykut Kocaman ve Hakan Şükür 'ün geçebildiği 1 gol ortalamasını yakalamak ise sanırım yine zor görünüyor .