25 Temmuz 2011 Pazartesi

Flaş... Flaş... Flaş... Şok... Şok... Şok...



Haftasonu sıcak ve güzeldi. Serinlemenin keyifli anlamdaşı içkinin yanına yine gündemdeki şikeyi meze ettik ve 4-5 saatlik muhabbet sonucunda arkadaşlarla bu işi hallettik. Cuma gecesi sabaha karşı yaptığımız basın açıklamasını tam olarak hatırlayamasak da küme düşen takımlar belli, futboldan men edilecekler belli, eksi puanla başlayacaklar belli bizim nazarımızda. Zira Tff içinde çalışan hatta birebir olayları yaşayan yakın bir arkadaşım ile görüşme fırsatım oldu bu arada. Uzun uzun konuştuk, biz sorduk o cevapladı. Ağzının içine düştük, bunalttık, doymadık. Biraz olsun işin özünü anladık, rahatladık. İsterseniz ben sizlerle konuştuğumuz konuların satır başlarını paylaşayım, daha sonra tekrar üzerine konuşalım...

* Bütün olay geçtiğimiz Nisan ayında Şekip Mosturoğlu'nun ortaklarının Menejerlik sınavının sorularını satın almasıyla ortaya çık(mış). Olgun Peker tarafından sorular iki şekilde alınıp-satıl(mış). Birincisi sadece sorular, ikincisi ise sorular ve cevaplar(mış). Şekip Mosturoğlu'nun ortakları daha ucuz olanını tercih et(miş) ve sadece soruları satın al(mış). Cevapları başkasına yaptırıp sınava gir(miş). 15 soruluk sınavın 14'ünü yapan sınavı geçer(miş). Olgun Peker 15'te 15 yapıp dikkat çek(miş). Ancak bu ortaklar maalesef 13'te kal(mış) ve sınavı geçeme(miş). Nasıl cevaplattılarsa artık! Hemen Şekip Mosturoğlu'nu arayıp durumu anlatmışlar(mış). Dönemin federasyon başkanı ile temasa geçmesini söylemişler(miş). Şekip Mosturoğlu da Mahmut Özgener'i ara(mış). ''Benim kulağıma soruların çalındığı haberi geliyor Mahmut, sen bu sınavı iptal et, Eylül'de yeniden yaparsın!'' de(miş). Aklındaki fikir; bu kumpası bizimkiler Eylül ayında aynen uygulayıp bu sefer cevapları da alırlar(mış). Garip olan Mahmut da sınavı hemen iptal et(miş). Emniyet, Olgun Peker'in dinlemeye takılmasıyla gerisini çorap söküğü gibi getir(miş).

* Bu operasyonda insan sesleri eşleştiriliyor(muş). Bir ses kayıda alınıyor, aynı ses bir sonraki telefonda yine eşleşirse dinlemeye giriyor, sonra da olay diğerseslerle birlikte genişliyor(muş).

* Levent Kızıl'ın suçu yok(muş). Bu onun kişisel fikriy(miş).

* Türkiye Süper Ligi kesinlikle ertelenecek(miş). Düşünülen tarih 26 Ağustos(muş).

* Bank Asya da Süper Lig gibi aynı şekilde başlayamaz(mış). Oranın durumu da bayağı bir karışık(mış).

* Fenerbahçe Kulübü, hazırlık maçındaki sahaya inme olaylardan dolayı 2 maç ceza yiyecek(miş). UEFA da duruma göre para cezası verebilir(miş).

* Bu şike mevzusundan Fenerbahçe'nin kurtulması oldukça zor(muş). Belgeler çok ciddiy(miş).

* Beşiktaş'ın son açıklamalar ve basına yansıyan haberlerden sonra aklanması olasıy(mış). Tayfur Havutçu'nun bu hafta tutukluluğu kaldırılırsa şarşırmaz(mış).

* Mehmet Ali Aydınlar bildiğin bayağı bayağı Fenerliy(miş). Yapılan açıklamalar Ünal Aysal'a göre farklı, Fenerbahçe Kulübü'ne farklı sertliktey(miş). Fenerbahçe'nin yaptığı açıklamaya istinaden verilen ilk cevap sert(miş), sonradan oldukça yumuşatıl(mış) ve al gülüm ver gülüme dönüş(müş).

* Federasyon aşırı şaşkın, panik ve dumurday(mış). Hala dördüncü resmi günlerinde böyle bir olayın ortaya çıkmasının şokunu atlamamamışlar(mış).

* Federasyon'un en hikayeden kurulu Etik Kurul'uy(muş). Görevler paylaşılırken en dandik Kurul üyeleri oraya yollan(mış). Kim ne yapsın etiği metiği diyenler şimdi ne diyorlar acabay(mış).

* Kanun belliy(miş). Şike ispatlanırsa küme düşürülme kesin(miş). Türkiye usulü Alicengiz oyunları yemez(miş). Hükümet de bu işin sonuna kadar gidilmesini emret(miş).

* Federasyon başkanının tek amacı Fenerbahçe Kulübü'ne başkan olmak(mış). Bu sene Fenerbahçe şampiyon olunca 2012 yılındaki seçimler için hayalleri suya düş(müş). Önerilen Federasyon başkanlığını mecburen kabul et(miş). Hayali ömür boyu devam eder(miş) de Fenerbahçe'yi küme düşürürse bu hayalin gerçekleşme olasılığı sıfıra iner(miş).

* Emenike ve Sezer Öztürk dışardayken İskender Alın ve İbrahim Akın'ın neden içeride olduğunu sorduğumda aldığım cevap; dışarıda olanların kayıt,belge, telefon konuşması vs. durumları mevcut değil(miş). O da bu duruma çok şaşır(mış) ancak şikeye dair her hangi belge olsay(mış) gözaltından bu kadar kolay kurtulamazlar(mış).

* Yayıncı kuruluştan şu ana kadar her hangi bir baskı görmemişler(miş). Ancak yayıncı kuruluşun işi eğer Fenerbahçe küme düşürülürse oldukça zor(muş). Kaybedeceği paralar bir yana sözleşmedeki tutarın değiştirilmesi imkansız(mış). Sözleşmeyi değiştirmek için Federasyon'a belirli bir tazminat ödemek gerekliy(miş). Daha sonra tekrar anlaşma için görüşmeler yapılır(mış) ancak iş o hale gelirse ülke futbolu, ligdeki takımlar ve milli takım çok darbe yer(miş). Herkesin gelirleri düşeceğinden çok kötü bir senaryo bizi beklemektey(miş). Ha bu arada ülkede Digiturk'ün verdiği parayı kimsecikler veremez(miş).

* Fenerbahçe eğer küme düşerse şampiyon olduğu için aldığı 15 milyon TL. bonusu Federasyon geri ister(miş). Şike ile kazandığı maçların bonusunu geri iade ederler mi diye sorduğumda ise yok artık o kadar istemezler(miş).

* Bu kadar olayın içinde futbolcu, hakem ve federasyon görevlisinin olmaması kendisini de şaşırtıyor(muş).

* Beşiktaş kupayı iade ettim diye dursun, Federasyon binasında yeri belli olan kupa mupa ortalıkta yok(muş). Hala bekliyorlar(mış).

...

Olay budur.
İlginç durumlar sözkonusu.
Konuştuğum kişinin ismini ver(e)miyorum.
Görevini dahi tarif edemiyorum, zira tek adam.
Hemen anlaşılır.
Yıllardır kurumda aynı işi yaptığını söyleyebilirim.
Bir de kendisine sordum, konuştuklarımızı izninle paylaşacağım dedim,
Eyvallah dedi.
Bundan sonraki günlerde tekrar görüşeceğiz.
Devamı gelir bu yazının, bekleyin anacığım...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bugün Dost Yaralanmış Yine Gönlüm Hoş Değil...



Bugün dost yaralanmış
Yine gönlüm hoş değil
Her yanı parelenmiş
Yine gönlüm hoş değil

Dost hasreti zor imiş
Her dem ahu zar imiş
Dert adamı yer imiş
Yine gönlüm hoş değil

Akarsu'yum yansam da
Kül olup savrulsam da
Bazı bazı gülsem de
Yine gönlüm hoş değil


- Elhamdürüllah önce Beşiktaşlıyım, sonra Müslümanım!

Hakem Vedat Okyar'ın yanına gelir,
- Tekme attın mı? diye sorar
- Attım hocam, der
- O zaman çıkmak zorundasın, deyip kart gösterir.
- Peki hocam, der çıkar.
Konuyla ilgili soranlara da şunu der;
- Ne yani? Hakeme Beşiktaş formasıyla yalan mı söyleyecektim utanmadan?

- Ben spor yazarı değilim. Eski bir futbolcuyum, nacizane futbol yazıları yazmaya çalışıyorum. Beşiktaşlı olduğum için de Beşiktaş'ın futbolunu yazıyorum...

- Maçın sonucu ne olur Vedat Abi?
- Her zaman söylediğim birşey var. Gönlüm elbette Beşiktaş'tan yana ama üç ihtimalli bir maç. Beşiktaş ya berabere kalır, ya yenilir ya da yener!

Valerenga için;
- Bunlardan futbol takımı olmaz. Olsa olsa iyi bir işçilikle oturma odası takımı olur...

- Biz Beşiktaş'ın sadece futbolcusu değil, idarecisi, taraftarı gibiydik. Mağlup oynadığımız bir maçta Sanlı (Sarıalioğlu) kaptanın taç atışı için topu almaya giderken ağladığını hatırlıyorum. Trabzonspor’la oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfü’nün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm...

Yılmaz Erdoğan'a;
- Şık adam bir kere sana söyleyeyim, sen ne yaparsan yap, en şıkını yaparsın...

- Ben akrabalarımı tanımam. Benim akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır...

Rıza Çalımbay'ın Gordon Milne tarafından libero oynatıldığı bir maç sonrası;
- Eğer Rıza liberoysa ben Alain Delon'um!

''Vedat Okyar isim babamsınız
ben yokken attığınız son penaltı
belirlemiş adımı
çalımlarınız ünlüymüş
bir de penaltılarınız
sadece bir tane kaçırmışsınız
yazılarınızda o aynı teknik
kim der ki sizden başka
“sahte okey” juanfran’a
vedat bey şık adamsınız''

(V.Ö)

- Bakıyorsun, spor yazarı kardeşlerimiz bir çay reklamına çıkıyorlar. Bana da teklif geldi. Hatta sakalını kes bile dediler, büyük de bir paraydı. Tenezzül edecek adam değilim. Ne işim var? Ben bir tek Çocuk Esirgeme Kurumu’na çıkarım. Futbolu bıraktığımda “jübile yap” dediler. Ben de “jübileyi Çocuk Esirgeme Kurumu için yaparım” deyince, “Sen böyle birşey yaparsan bir daha biz yapamayız, yapma bu yüzden” dediler, ben de yapmadım...

- 43 yaşına kadar top oynadım ben. Çok keyif alıyordum top oynamaktan. Ne sigara içtim, ne bira içtim 43 yaşına kadar. Gerçi şimdi o açığı kapattım biraz...

- Hakem sana haksızlık yapıyorsa, öyle bir oynarsın ki hakemi çimlere gömersin. Golüne ofsayt mı verdi, otuz metreden gol atarsın, hakemi de topla beraber kaleye sokarsın...

- Şu anda stoper bulma. Beğenmedigimiz, Vedat Abi'nin de hiç beğenmediği Baki'yi koy oraya. Tamam mı? Toraman'ın yanına...
- Baki'yi koyma abi!
- Farzet ki. En kötü şartlar bahsettiğim.
- Olmaz. Baki'yi koyma!
- En kötü şartlar bahsettiğim Vedat Abi...
- Yok olmaz. Ben antrenör olsam 10 kişi oynarım, Baki'yi oynatmam...

- Ben matematik bilmem, 4-4-2'den 3-5-2'den anlamam. Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır... Beşiktaş çıksın, Beşiktaş gibi oynasın kazanır...........................................

15 Temmuz 2011 Cuma

Türkiye Şike Olimpiyatları 2011



Kaos...
Neyin nasıl ne şekilde olduğu ya da olacağı belirsiz bir süreç bu.
Şike heryerde, olimpiyat halkaları gibi, birbiri içinde, kimin eli kimin cebinde?
Kim ne kadar şike yaptı, kimler işin içine girdi/sıyrıldı bilinmiyor.
Kravatlı abilerimiz şah dedi mat dedi,
Olan biz parlak taraftara oldu, piyon gitti, fil öldü, kale düştü, at satıldı!
Dünyada örneği var mıdır bilmiyorum ama;
Futbolcu, hakem ya da federasyondan bu kadar az kişinin
Bu denli büyük bir olayda şike iddiasıyla içeri atıldığı
Tek ülke biz olmalıyız.
Yönetici şike yapmak istiyor ne hakem ayarlıyor,
Ne federasyondan herhangi birini!
100 küsür kişiden 2 futbolcu ve bir de kaleci içeride, gerisi Topuk Yaylası!
Ekip dışarıda Şekip içeride.
Sezer dışarıda Sezercik içeride.
Emenike dışarıda, forması nike olan Akın ile Alın bunu içeriye...
Belöz'ün oğlu Emre'nin, ikinci bir emre kadar şaka yapması yasaklansa ya.
Hanimiş bunların menejeri, kuzenleri, kardeşleri?
Atılan mesajlar printscreen yapılacak kadar de-şifre ise,
Postaneden aldınız mı e-şifre?

Beşiketaş şike yaptı diyelim, eyvallah.
Peki söz konusu olan futbolcular 1 gol 1 asist yaptı allah allah!
Gol kaçırdılar, top kaptılar, pozisyona girdiler,
Bir buçuk saat ter döktüler...
Sebep-sonuç ilişkisinden çözemediniz,
Bari hatice-netice'den davayı sürükleseydiniz.
Şimdi sonuçlanmayan metrobüs ile teşebbüs bile suç diyorlar,
Peki o zaman dünyada var mıdır örnek buna, usülsüz transfer davasına?
Sezer ile Emenike dışardaysa İ baş harfli adamlar niye tutuklu hala?
Hadi at verdi diyelim Serdal, at nerede, avrat nerede, peki ya Rıza Silahlıpoda!

Tayfur Havutçu ise başka alem.
Yıllar önce Televole'de o akıcı Türkçesi ve şivesiyle
''Freshop'tan saat aldım.'' cümlesiyle kazınmış zihnimize...
Yanlaya yönleye gelin çocuklar sınırlı yetenek bakın çocuklar
Türküsündeki Tayfur bu, Havutçu! (Havut neydi lan?)
İstese de şike yapmaz, yapamaz...
Tayfur yav bu, düşük profil!
Dürüsttür, temiz yüzlüdür, efendidir Tayfur, kefiliz.
Ne bileyim ya da daha ne diyeyim Tayfur işte...

Siz alın bu adamları içeriye, ne biz birşey biliyoruz,
Ne bilgilendiriliyoruz ne de savcımız açıklamada bulunuyor.
Biz spor haberlerinden takip ediyoruz.
Emniyet, sağlık kontrolü, savcılık, adliye...
Hooppp Metris!
Sonra da Metris'te Tetris...

Mevcut adli tatilimiz, sabırsızlığımız katilimiz.
Beklemedeyiz.
Bank Asya'ya ya da Allah'a havale ederlerse
Masrafsız düşeriz hesaptan hiç sorun değil.
3 yabancı ile devam, bize yabancı olan YD ile hayırlı ayrılıklar...
Güzel olur belki de.
Ülke temizlenecekse bizim ve Fenerbahçe'nin düşmesiyle;
Sirkte oynasan trapezde destekleriz,
Amatöre düşsen Uma Thurman ile sevişiriz!
Kombine alırız, en kötü gününde yanında hazır ve nazırız...
Ama isteriz bilmek nasıl, ne şekilde, ne yapmışız
Gerçekten biz diğerlerinden farklı da mı kalamamışız?
Suçum seni sevmekse asın beni denizlere,
Ben sende tutuklu kaldım Beşiktaş dönelim bir kaç gün geriye...

Fenerbahçe aslında tarihi fırsatı yakalamıştı.
Beşiktaş ne yaptıysa Fenerbahçe onu yapmadı, yapamadı.
Kupayı iadeli taahhütlü ve şikeciyi destekleme konularında sınıfta kaldı.
Eski Maraton kültürü ya da İslam Çupi tarzından bir kez daha uzaklaştığını
Dosta düşmana ispat etti.
Yarattığı kibir denizine daldı bir daha da çıkamadı.
Aziz Baba diyen adamların peşinden köprüye yürüdü,
Bilmiyorlardı ki onlar köprüye gitmeden zaten herkes düşmüştü.
Şikeden içeri alınan bir adamı desteklemek ve kendi takımını sahiplenmek arasındaki ince çizgi...
Ne kadar acı bir şekilde yanlış yola saptı!
1>17 kibir aritmetiği, oldu mu sana 1 muhtaç 17!
Kulüpler Birliğine tutundu, olmadı.
Komplo bunlar dedi, tutmadı.
Bize operasyon yapılıyor dedi, Beşiktaş'ı gördü, utandı.
Şampiyonluk kupası hala müzede, ona bile kıyamadı, bırakmadı.
Başkanları tarafından yaratılan ''Kazanmak için her yol mübahtır!''
Sözü o kadar içlerine işlemişti ki camianın,
Sessiz kalmayı, utanmayı, vazgeçmeyi, oturup olanı izlemeyi bile beceremediler.
Yürüdüler, tepki gösterdiler, sosyal medyada alengirli laflar ettiler.
Sonuç; hala aynı yerdeler!
Köpek balonlarına, tezekle ayrılmış tribün koltuklarına, İTaat et pankartlarına,
Bilica'ya, Emre denilen küçük boylu çocuğa, Volkan'a, Lugano'ya tepki veremediler.
Cihan Oskay konuşurken bilemediler, İstanbulspor'un kasasından çıkan teşvik primini
Göremediler...
Eski büyük ve farklı yönlerini unuttular, onlara 10 senedir öğretilen
Fenerbahçe en büyük, tek büyük, çok büyük söylemleri ile yok olup gittiler...
Fenerbahçe yine büyüktür hep de büyük kalacaktır.
Bu ülkenin en büyük camiasıdır, eyvallahtır...
Ama işte o camianın taraftarı farkı yaratamadı.
Bir Çarşı olamadı, bir Ünal Aysal çıkartamadı...
Üzüldüm sadece dostlarıma, sevdalandıkları takımın içler acısı takındığı tavıra...

Haa bu arada Nato ihalelerine bundan sonra kim girecek bilemem.
Ülkenin görkemli kurumları alaşağıya edilirken bir oyun da
Sarı Lacivert A.Ş.'ye yapılıyor mu bilemem.
Siyasetin burnumuza kadar sokulduğu bir ülkede eksik kalmazlar illaki.
İktidar ister elbette karışmak, söz sahibi olmak, at oynatmak.
Bilemem...
Bildiğim tek şey var, en büyük Beşiktaş gerisi traş...

Bundan sonrası; eskiden karikatürü yapılan
Doğum odası kapısında bekleyen baba adayının sigarası...
Ortalık duman, göz gözü görmüyor.
Bilgi kirliliğinden her şey doğru kabul ediliyor.
İtiraf mı etti, iltifat da eder mi?
Suçlamalar kabul mu, eksi puan olur mu?
Galatasaray doğru sezonda güzel bir başarısızlık elde etti,
Olası bir kupa ile iki büyükten de farklı muamele göremeyeceğini bildi.
Böylece her şerden bir hayır çıkacağını belli etti.
Bana kalırsa Adnan Polat'ın heykeli dikilmeli!
Şike iddiasıyla içerde duranın başında dikilmemeli...
Bekleyelim görelim, temiz futbol için dua edelim.
Biz güzel Beşiktaşlılar, diğer rakiplerimizin üzüntüsünden
Nasiplenmeyelim.
Onlar düşerse sevinmeyelim, biz düşersek üzülmeyelim.
Her kim şike yapmışsa cezasını çeksin, bundan sonra bu tür işlerde
Kendini helak etmesin...
Bizim dışımızda gelişen olaylar haricinde,
Bundan sonra gerçek sevinç ve üzüntüler yaşamak dileğiyle...
Rengimiz farklı da olsa futbolu seviyoruz doyasıya...

14 Temmuz 2011 Perşembe

Süper Kupa Finalini Protesto Ediyoruz...


Beşiktaş Taraftarı olarak adımıza leke çalınmasını hazmetmiyoruz. Bu işlere adı karışan takımın bizim sevdiğimiz, sahiplendiğimiz Beşiktaş’la alakası olmadığını görüp, bağrımıza taş basarak, kendi adımıza, Siyah-Beyaz formalı çocukları yalnız bırakmaya karar verdik.

Aklımızın erdiği yaştan itibaren çocuklarımıza miras bırakmak hayaliyle yaşadığımız Beşiktaş’ın adı temize çıkana dek, bu işin parçası olmayı reddediyoruz. Kimseyi protestomuza katılmaya vicdanen zorlamıyoruz. Bu tamamen kendi kararımızdır ve bize katılmak isteyen oluşumları protestomuza eklemekten onur duyarız.

Bizler;
Ters Manyel, Burası Kapalı, Ekşi Beşiktaş, Golsüz Eşitlik, Stalker-21, Son Kartallar oluşumları olarak; Süper Kupa Finali’nin ve bu kirli oyunun parçası değiliz ve Final maçını izlemeye gitmiyoruz.

Benim Beşiktaş'ım Şike Yapmaz...



Sevinen var mıdır acaba demiştim Aziz Yıldırım evinden Emniyet Müdürlüğü'ne gözaltı torbalarını aldırmaya gittiğinde! Haklı çıkmak bir yana sevdiğimiz bu oyunun oyun olmaktan çıkıp bir kez daha büyüklerin oyuncağı elimizden almasıyla sonuçlanan bir süreç; ki bu süreçin gemisi hepimizin içinde oldu gemi, gemideyiz. ''İğrençsiniz ibneler!''

Sosyal medyada ''Seninki daha uzağa gidiyor, hayır ben daha temizim!'' masturbasyonlarından kurtulup yapılacak tek şey vardı; elimizden geldiğince bu oyunu kurtarmak. Taraftarız sonuçta ne kadar etki edebiliriz ki? En fazla dua ederiz, tepki veririz, buralardan ya da sokaklardan gerekli mercii bokuların kulaklarını çınlatırız. O kadar! Adam maçtan önce demişse ''Oynama bana, forma vereceğim sana!'' elden ne gelir? Almışız kombineyi, vermişiz zamanımızı, kurulmuşuz ekrana, kötü tuvaletlerin kokulu pisuvarlarına bırakmışız kiraladığımız biraları, umudu koymuşuz cebe, beklemişiz başlama düdüğünü. Nereden bilelim üçüncü çalımı atarken bir kez daha düşünen futbolcunun içinden geçenleri? Kaleciyle karşı karşıya gelen adamın kafasının içindeki tilkileri? Biz müşteri zihniyetliyiz, denileni yapmışız. Tek beklentimiz galibiyet, o da mı yalanmış? O da mı olmadı? Çekmediler mi göndere bayrağımızı?

Kaybedilmiş yaşam dedikleri bizimkisi! Verilen atkı parasıyla kız arkadaşımızı güzel bir yere götürebilirdik, tercih etmedik. Formaya verilen paraları kenara atsak şimdi arabamız olurdu, istemedik. Kombineyi ise hiç karıştırmıyorum ulan evimiz olurdu evimiz, vazgeçtik. Neden? Yuvamız İnönü'ydü, Kadıköydü, Ali Sami Yen. Yol parası elbet bulunurdu, araban olsa otopark derdi, pul parası, kasko, masko vs... Ne gerek var! Kız arkadaşlar ise çoktan terketti, deplasmanda dersin soran olursa...

Beşiktaş işte daha ötesi var mı? Bu gibi zamanlarda Beşiktaş benim çocuğum, karımı atarım yataktan, gelsin sokulsun koynuma, güven ve şefkat vereyim oğluma, üzülmesin yeterki ben bakarım ömür boyu ona. Karşılıksız çek nedir bilmem lakin tek karşılıksız aşk, Beşiktaşk! Şike mi yaptı Beşiktaş, asla. Benim Beşiktaş'ım asla yapmaz, yapmadı, yapmayacak. Onu kullanıp kendi kariyerlerini, egolarını tatmin edenler yapanlar yaptı, o benim Beşiktaş'ım. Hatta bizim değil, benim...

Aziz Yıldırım yapmıştır dedim yıllarca; emin olup da ispatlayamama durumu bu. Suratında akıyor işte bu iş adamlarının, adı üstünde iş adamı. O iş olarak görüyor, ihaleye giriyor, ben herşey olarak görüyorum anca ihaleli batak oynuyorum. Yıldırım Demirören, Ergun Gürsoy, Adnan Polat, İhsan Kalkavan yapmıştır, denemiştir, zorlamıştır gibime geliyor. Para var huzur var bu adamlarda, pis futbol düzeninin düzene ve düzülene uyan adamları. Alış-satış gibi, futbolcu da mal, piyasa saha, başrolde yöneticiler, daha kendini yönetmekten acizler, maç sonu iki lafı bir araya getiremeyenler, çok sevdiğimiz oyunun içine kravatlarıyla ettiler! ''Bu galibiyeti taraftarlarımıza armağan ediyoruz'' lafı bile yalanmış. Oysa ki biz o armağanları hep alıp saklardık, şimdi g.tümüze mi sokalım o galibiyetleri, sevinçlerimizi, bir-iki beyaz saç teli tecrübelerimizi? Ha asbaşkanım, hass... başkanım!?

Galatasaray zaten şikeyi ülkeye getiren kurum olsa ne yazar, makaram sarı bağlar! Bu blogta o kadar çok yazı varki bununla ilgili, artık ve şimdi bunların hepsi anlamsız. Adamların başkanı çıkmış 1923 yılından beri edilen en güzel laflardan birini ediyor, karşısında 1 >17! Sen cesaret edemiyorsun, birlikteyiz diyorsun. O ne demekse? Sen bu ülkede benim gözlerimle gördüğüm üç adet şampiyonluk kupasını kaybetmişsin alengirli yollarla, beni ve benim gibi olan milyonları kahretmişsin rakip takımın taraftarları sevinirken, en çok sen çekmişsin şikeden, teşvikten, karanlık işlerden, Şerefli ikinciliklerle en azından Hakkı'nla yetinmişsin... Bu mudur yani? Senin savunduğun değeri, farklı olduğuna inandığın prensibi aldı kendi içindekiler fırlattı suratımıza. Dediler ki biz de farklı değildik esasında, sadece bugüne kadar ortaya çıkmamıştı. Alın bakın biz de Akın yapıyoruz, diğerlerinden bir fark bırakmıyoruz. Süleyman Seba duymasın ama şerefli ikincilikler artık kazandırmıyor, ünümüze ün katmıyor, ihaleye girdiğimizde işe yaramıyor, kariyerimize kariyer eklemiyor! Alacağım seni kupa, vuracam kırbacı vuracam kırbacı...

Bir yanım şimdi eksik. Kombine alacaktım bu haftasonu, futbolu özlerken derdik ya futbolsuz anlamı yok haftasonu, artık hafta içi'm bile sıkılıyor, gözüme uyku girmiyor, iş önümde benim işim burada birşeyler çiziktirmekte... Olmuyor diyorum, olamaz. Haketmedi Beşiktaş, o daha küçücük yapmaz öyle şeyler. Büyükleri karıştı işe, masumiyete tecavüz kaçınılmaz ise forma almaya bakacaksın. Kulübe katkı, katkılar katık yoluyla piknikteki rakip futbolcuya. Belediye otobüs kaldırıyor, Bozbaykuşlar veeeee melankoli...

- Çocuğumu ilk yarı sonunda uyutmuştum Şifo, şimdi yarın sabah ne derim ona, söyle bana ne derim?
- Skorun ne önemi var ki abiciğim? Kalkmasın bir süre daha uyusun, büyüsün. Büyüsün ki Hakkı ile oynayıp Şeref'iyle kazanan bir Beşiktaş görsün. Görmese de onun için uğraşsın, didinsin. İyi insan olmadan iyi bir Beşiktaşlı olmasın. Bu aralar sakın uyanmasın, uyusun... Görmesin Beşiktaş'ını böyle, üzülür, üzülmesin... Uyusun, büyüsün... Büyüsün ki daha temiz, daha dürüst, daha farklı bir Beşiktaş görsün, görmese de onun için uğraşsın, didinsin...