5 Ocak 2010 Salı

At Avrat Avatar ...


Mavi Muammer gibi değil basbayağı film gibi bir film Avatar . Ki hastasıyımdır Muammer Abimizin o ayrı . Tam üç kere bulamadık bilet , en sonunda IV.Murat'ın fermanıyla Cinebonus Capacity'de siyah gözlüklerimizle yerimizi aldık . Önce ''Aha Avatar ayağıma bastı'' repliği ardından Korsan'a Hayır reklamından ''Lan oğlum bak sana diyor'' şeklinde ortaokul kıvamı espriler ve film başladı . Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim t2 derki ;

- Sinema bitmiştir . Bundan sonra Fenerbahçe 10 kişiyle , mavi formalı , üstelik ağacı devirmeden , gözlüklü Real 3D veya Imaxli böyle bir filmi çekerse tekrardan ezeli rekabet .... pardon sinema canlanır !

Süre uzun , muhabbet klişe , görüntüler harikulade , yönetmen benim adamım . Bu satırların yazarının James Cameron'ın yaptığı her filmde kuyruğa girmesi , bilet bulamaması ve izlediği an büyülenmiş bir etki ile bir-iki gün kendine gelememesi sanki gelenekselleşti . True Lies ile Alien ile başlayan süreçte Terminatör2 filmi için Bakırköy İncirli sinemasından Renk Sineması'na kadar olan upuzun kuyrukta sonuncu sırada beklemekteydim ki şimdi oralar Flash Tv stüdyoları olduğundan zaman-mekan paraleleliği babında uzak durmak lazım şimdi oralardan . Zira her an bir Gerçek Kesit sarı bıyıklısı çıkabilir . Daha sonra Astalavista Beybi ohh yeaa söylemlerinin dilimizden yeni yeni çıktığı zamanlarda , ergen bünyeye giren sonu belli kendi Kate Winslettli Titanic ile bir kez daha sıralara , kuyruklara ve bilet peşinde zorlamalara koşadurduk . Etkilenmenin Kate ablamızın göğüsleri kadar koskoca geminin ikiye ayrılması sahnesinden olduğunu söylesem de mavi yaratıklara ait bir dünya yaratıp onları gözlükler de olsa evimize sokan abimizin ellerinden saygıyla öpmekten başka çaremiz yoktur . İlla her filmde olacak olan duygusal tepkimeler , doğa ana geyikleri veya çevresel mesajları gözardı edersek herhangi bir filmden çıkıp çok kolay etkilenen sarsak bir genç gibi konuşabilirim ;

- Abi bu benim hayatımda seyrettiğim en güzel film ! (o kadar da değil ...)

Kesinlikle gidilip görülmesi gereken bir sinema şahaseri için adresiniz Real 3D'ye sahip bir sinema salonu olmalı . Karşılaştırma kelimesine gönül verdiğini ispatlamak adına İstinye Park'taki Imax'i de seyrederek bizlere yol gösteren bir arkadaşımın dediğine göre ;

- Abi İstinye'de Imex çok güzel ama bu film için değil . Bir-iki değişiklik yapılmış ve Imex teknolojisi bu film için daha güzel olacağı düşünülmüşken çok daha kötü bir şeye dönüşmüş . Perdeyle oynamışlar büyütmüşler falan olmamış işte anlayacağın . Bir şekilde gidecekseniz Real 3D tercih etmelisiniz , çok daha güzel bana göre ...

Vallahi ben söyleyenin yalancısıyım , ki kendisinin Hülya Avşar'ın 1995 yılbaşı gecesi estetiksel görüntüsünü izlemek adına gazetenin verdiği 3D gözlüğü almakla başlayan fütürsuz hikayesi , daha sonra bu ülkede tüm 3D filmlerini kaçırmamış bir bilim-kurgu manyaklığına giden süreçle devam etmektedir . Bunda Hülya Hanım'ın payını sorgulamak haddime olmasa da Domalting Lisbon klibindeki Ah be Güzelim Ahhh söylemini seslendirmekten kendimi alamamaktayım . Gidin işte lan bu filme diyorum ... Uzatmadan kesiyorum , Motooorr ...

Not : Haaa unutmadan ; Avatar'ın gösterime girmesiyle anında korsan CD'sini alan sevgili arkadaşım Tolga'nın Facebook'da yukarıdaki başlığı görünce ; ''Lan bende bu üçü de var nıhaha nıhaha'' şeklinde çıkış yapması da pek manidar oldu ! Tolga yapma bunu , yapma bunu ...

Hiç yorum yok: