Kurban Bayramı kapıda ya aklıma eski bayram günleri geliyor . Akraba gezmeleri , Kilyos Körler Derneğine ailecek kurbanlık koyun götürmeleri , mahallede kız kaçıran , torpil ve füze hengameleri , alınan harçlık , para ve bayramlık elbiseleri . Hepsinin anlamı başka ancak aynı kanı taşıyan insanlarla görüşmenin , buluşmanın ve bayram sebebiyle birlikte olmanın keyfi bambaşka . Maalesef akrabası az olan bir insan evladıyım . Ebeveynlerimin bir çocuk daha yapmayı hatırladıkları zamana denk gelmişim . Bu sebeple etrafta kimseler kalmamış . Zaten olanlar da gerçek akraba sayılmaz . Mesela bir kuzenim var . Gerçek kuzen değil teyzemin torunu ama kardeşten öte . İsmi Erkin Selen . Bu sitenin açılışındaki videodaki kişi kendisi . Hatta meşale gününde sırtı polis copuyla şişmiş fotoğrafını eklemiştim bir aralar . Maçlara 10 senedir istikrarlı bir şekilde beraber gideriz . Ondan önceki 20 senelik süreçte ise Beşiktaş sevdasının kalbime kazınmasındaki en önemli isim Erkin'in babası Güray Eniştem gelir . Beşiktaş'ı özümseme yıllarımdaki kahramanım olur kendisi . Ve bir de Erkin'in kardeşi Engin . Ailece Beşiktaşlı olduklarını söylememe gerek yok herhalde . Diğer aile gelenekleri ise maçtan erken ayrılmaları . Erken ayrılma derken evlerinin Küçükyalı'da olması en önemli sebepleri . Ancak benim garibime giden hepsinin ayrı ayrı değişen dakika seçimleri . İsterseniz biraz tribündeki hallerinden bahsedeyim açıklayıcı olsun babında ...
Güray Selen ; çocukluğumdaki siyah beyaz sevdanın başlangıç adamı olur kendisi . Dünya gözüyle gördüğüm en kral , en komik ve en baba adamlardan biridir . Büyük maçlar öncesinde evini Beşiktaş bayraklarıyla donatır , her golde kornaya bastırır ve Beşiktaş marşlarıyla dolu teybin sesini sonuna kadar açtırır . Ellerini birleştir ve kollarını aç gibi bir çok totemi hala uygulatır . Küçükken alırdı beni ve oğullarını Metin-Ali-Feyyaz zamanının tüm güzel maçlarına götürürdü . Sabahın köründe teyzem uyanmadan yanımda yolluklarla siyah-beyaz sevdanın peşine çok düşmüşümdür elini tutarak . Hatta bir sabah Galata Köprüsünün yanışına da şahit olmuştuk . Kapalı tribünün eski müdavimlerindendir . Alen yolda görse ve hatırlarsa kendisini elini öper öyle söyleyeyim . Şimdi ise yeni açıkta ikame etmektedir . Alışkanlıktan olsa gerek maçın başlamasına ortalama 3-4 saat önce stada gelir yerini alır , son dakikaları beklemeden evinin yolunu tutar . Dakika 85 olduğunda Güray Enişte staddaysa anlayın ki birşeyler ters gidiyordur . Tahmini olarak 82. dakikada son olarak dönüp arkasına mabede bakar . Tekneye yetişmelidir uzatmalarla birlikte kalan 15 dakika önemini yitirmiştir .
Erkin Selen ; dosttur , candır ve candan yakındır . Hiç olmayan Almancası ile Hollandalı taklidi yapar , yırtık kot ve pazar tişörtü ile bizi Reina'ya sokar ve taksicilere turist olarak kendini tanıtıp hayırlı işler abi diye arabalarından iner . İstanbul'da damsız içeri almayan hiç bir gece kulübü şiveli Almancasına karşı koyamaz . Tabi bunda daimi tercümanı olarak benim de payım unutulmamalıdır . Beraber Ankara'ya Gençlerbirliği şampiyonluk maçına gitmişliğimiz vardır . Sabah 7'de şehire vardığımızda kepenkini yeni açan bakkala bira sormuşluğumuz da ! Önce yeni açık , sonra eski açık ve en son kapalıda bizlerle birlikte yer alır . Bundan 12-13 sene önce babası yeni açığa geçtiğinde numaralıdan babasının olduğu yere doğru ''fakiiiiir'' diye bağırmışlığı vardır yağmur yağarken ! Onun dakikası kuşak farkından olsa gerek 85'tir . Hadi koçlar ben kaçtım dediği anda skorbord hiç bir zaman 90.00 olmamıştır . Bir tekne bekliyordur bir de evde yatmadan önce indire gandi yapacağı birası .
Engin Selen ailenin en küçüğü . Küçük derken 25 yaşındadır kardeşim . Eskiden teyzemin ''bunun boyu hiç mi uzamayacak ?'' dertlenmelerine sevimli bir zebellahdan hallice olarak cevap verdi . Abisi ve benle birlikte küçüklük hatıramız olan Manyak Kardeşler grubumuzun , telefonla insanları işletme şakalarımızın ve her ergen Türk genci gibi kaset doldurmalarımızın baş aktörlerinden birisidir . Beşiktaş maçlarına pek rağbet etmez , televizyonda izlemeyi tercih eder . Aslında söylemek gerekirse maç seçer , bilet fiyatının durumuna göre derbi karşılaşmalarında staddaki yerini alır . Modern yapıda , yeni kuşak olması sebebiyle ve 80'lerin verdiği gazla dakika ve maçtan ayrılma konusunda biraz daha esnektir ailenin diğer üyelerine göre . Dakikası 87'dir . 88 ve hatta 89'u gördüğümüz de olmuştur . Hadi abilerim ben gidiyorum yolum uzun cümlesi ile aramızdan ayrılır . Tekne kalabalıklaşmadan ve diğer kıtadaki evi bir yere kaçmadan güle güle deriz . Deriz de Selen Ailesini gerçekten çok severiz (orası ayrı) ...
Geçen gün Fenerbahçe maçı öcesi Beşiktaş'ta içerken bu geleneklerindan bahsettik abi ile kardeşe . Çok güldük , çok eğlendik . Hatta Güray Eniştemin babasının ilk yarıda , dedesinin de santrayla staddan çıktığına abartarak güldük . Elbette maç sallantıdaysa Selen Ailesi bir şekilde 90 dakikayı tamamlamak zorunda kalıyor ancak buna rağmen hakemin düdüğünü beklemediklerini hatırlıyorum . Hatta bir Marsilya maçında skor 0-1 iken çıkan eniştem 2-1 kazandığımızı eve gidince öğrenmişti . Maçtan erken çıkma kavramı eski yıllara özgü bir durum bana göre . Artık örülen demir ağlar ve alternatif toplu taşıma araçlarıyla çıkıştaki kalabalık pek bir şey ifade etmiyor . Yine de evi yakın da olsa hakemin bitiş düdüğünü duymak istemeyen arkadaşlarımız illa ki olacaktır . Selen Ailesi gibi davrananlara , ben buralardan sesleniyorum oralara ; var mı parmak kaldıran aranızda ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder