İlk önce okuduğum yer 1,2,3 gol yetmez ...
Yetmedi ...
Sonra linke tıkladım ...
Karşıma şurası geldi ...
Okuyun okutun ...
Ders alınacak ibretlik bir hikaye ...
Ve maalesef yaşanmış bir olay ...
Gerçek ...
ilk defa bu maç, üst kat ve alt kat arasındaki karşılıklı tezahuratlar, "beşiktaşım benim" ve diğerleri, düzenli olarak alt kat tarafından başlatılıyor. ilk defa bu maç, inönü stadındaki diğer taraftarlarca, bu tezahuratlar ıslıklanıyor, hemen sonrasında daha güçlü "istifa" tezahuratları başlıyor. o an neyin bağırılması gerektiği son derece tartışmaya açık bir durum. öyle ki, maç boyunca yanımda duran ahmet kişisi istifayla ilgili bütün tezahuratlara eşlik ederken, ben beşiktaşla ilgili tezahuratlara eşlik ediyorum. kendi içimizdeki fikir ayrılığı bütün tribüne yansımış durumda. kapalının ortası beşiktaşla ilgili tezahuratlar başlatırken, beri kalan herkes, yani bütün stad, beşiktaşla daha alakalı tezahuratlar başlatıyor. kapalının alt kat ve üst kat ortası tezahuratları olduğu gibi ve ezberlediğimiz şekilde söylerken; bütün stad ezber bozuyor, söylenen tezahuratlar anında "istifa" sesleriyle doluyor. yani: bu maç, kapalının alt kat ve üst kat ortaları fenerbahçeli gibi davranırken, geri kalan herkes beşiktaşlı gibi davranıyor! bir taraf kalk gidek derken, öte taraf bok yeme otur diyor. ezber bozan, asi beşiktaş taraftarı dayak yemeye başlıyor. numaralıdaki ve kapalıdaki kavgaların sayısını bilen yok! açılan pankartların nerden geldiğini bilen yok.
bütün renkler kirlenirken, en hızlı kirlenen beyaz oluyor! bütün kavgalarda siyah-beyaz formalıların karşısında siyah-kırmızı formalılar. kırmızılılar terör estirirken ve kan dökerken beyazlıları kırmızıya boyama telaşındalar. bizimle o kadar güzel dalga geçiyorlar ki... ikinci yarı başlarında yanımıza bir grup geliyor. daha önceden tanıdığımız kişiler, diren'in tabiriyle "bizim çocuklar" bu 10 kişilik grup kutunun sağından yanımıza, yani kutunun soluna gelmişler. çünkü orda kırmızı formalı sayısı daha fazlaymış. başlatılan tezahuratları değiştiriyoruz. istifa seslerinin çıkışıyız. o an alt kattaki sette duran kişi (hüseyin), onun önündeki gözlüklü kişi (erdal) ve önlerinde zaman zaman boşalan, zaman zaman dolan kırmızı formalılardan oluşan grup bize bakıyor. hep bir ağızdan bize bakarak
başlıyorlar: "beşiktaşlı olunmaz, beşiktaşlı doğulur; beşiktaşlı doğmayanlar orospu çocuğudur!" ironiye bakın! kırmızı siyah forma giymiş kişiler, siyah beyaz forma giyenlere bunu haykırıyor. ama dedikya, karşılarında beşiktaş taraftarı var, daha güçlü sesle karşılaşıyorlar.
iki grup, istifa diyenler ve onları susturmaya çalışanlar, yani kırmızılar ve beyazlar aynı tezahuratı, aynı anda, birbirlerinin yüzüne bakarak söylüyorlar. maçın başından beri ilk defa! kırmızılar boğaz kesme hareketleriyle alt kattan bize doğru koşmaya başlıyorlar. o an bir ses korkuyla diyor ki: "geliyorlar!" taaruz altındayız! hemen mevzileniyoruz. başak merkezde hızlı kalp atışlarıyla onlarca kolun arasında, geri kalan herkes olduğu yerde. akbaş arkadan sesleniyor: sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun!.......... erhan haykırıyor ona: sağlamız a.... ko....! diren arada bağırıyor: birşey yok! birşey yok! biz sağlam duruyoruz, yerimizden kımıldamıyoruz. bütün bunlar olurken alt taraftan bize doğru taaruz eden kırmızılar setten tırmanmışlar, diğer taraftan yanımıza gelen ekipten kaçanları düşürüp tekmeliyorlar. ayırmaya çalışanlar, kaçışan beyazlar formalılar ve siviller. bu siviller arasından bir çifti etten çemberimize alıyoruz. civarımız tamamen boşalmış durumda! kırmızılar linç ediyorlar, beyazlardan birisi bağırıyor: "ben bu tribünde ölürüm!" bu esnada gözlerinden yaşlar akıyor. beyazların hepsini iyi bilirken, kırmızıların, daha önceden iyi bilme gafletinde bulunduğumuz komutanı bütün tribünde bağırarak dolaşıyor: "biz fenerli miyiz a... ko....? fenerli miyiz lan biz? beşiktaş diye bağıracaksınız a.... ko.....! fenerli miyiz lan biz?" o an, orada bulunan beyazların karşısında, kırmızıların kumandanı zafer nidaları atarak haykırıyor: "biz fenerli miyiz a... ko.....?"
ne dedik yazının içinde? ".........kapalının alt kat ve üst kat ortaları fenerbahçeli gibi davranırken, geri kalan herkes beşiktaşlı gibi
davranıyor!............." eğer fenerli olmak bir küfür ibaresiyse ki bizim lugatımızda değil ancak onların lugatında küfür bu, ne olduklarını, neye hizmet ettiklerini bütün beyazlılar ayan beyan görüyorlar... beyazlar yeniliyorlar, kan kaybediyorlar! kırmızılar ellerinde silahlarıyla tribünün her yerindeler. bir kaos içerisinde aklımıza gelen şey şu: "söylesem çaresi yok, sussam gönül razı değil..."
Yetmedi ...
Sonra linke tıkladım ...
Karşıma şurası geldi ...
Okuyun okutun ...
Ders alınacak ibretlik bir hikaye ...
Ve maalesef yaşanmış bir olay ...
Gerçek ...
ilk defa bu maç, üst kat ve alt kat arasındaki karşılıklı tezahuratlar, "beşiktaşım benim" ve diğerleri, düzenli olarak alt kat tarafından başlatılıyor. ilk defa bu maç, inönü stadındaki diğer taraftarlarca, bu tezahuratlar ıslıklanıyor, hemen sonrasında daha güçlü "istifa" tezahuratları başlıyor. o an neyin bağırılması gerektiği son derece tartışmaya açık bir durum. öyle ki, maç boyunca yanımda duran ahmet kişisi istifayla ilgili bütün tezahuratlara eşlik ederken, ben beşiktaşla ilgili tezahuratlara eşlik ediyorum. kendi içimizdeki fikir ayrılığı bütün tribüne yansımış durumda. kapalının ortası beşiktaşla ilgili tezahuratlar başlatırken, beri kalan herkes, yani bütün stad, beşiktaşla daha alakalı tezahuratlar başlatıyor. kapalının alt kat ve üst kat ortası tezahuratları olduğu gibi ve ezberlediğimiz şekilde söylerken; bütün stad ezber bozuyor, söylenen tezahuratlar anında "istifa" sesleriyle doluyor. yani: bu maç, kapalının alt kat ve üst kat ortaları fenerbahçeli gibi davranırken, geri kalan herkes beşiktaşlı gibi davranıyor! bir taraf kalk gidek derken, öte taraf bok yeme otur diyor. ezber bozan, asi beşiktaş taraftarı dayak yemeye başlıyor. numaralıdaki ve kapalıdaki kavgaların sayısını bilen yok! açılan pankartların nerden geldiğini bilen yok.
bütün renkler kirlenirken, en hızlı kirlenen beyaz oluyor! bütün kavgalarda siyah-beyaz formalıların karşısında siyah-kırmızı formalılar. kırmızılılar terör estirirken ve kan dökerken beyazlıları kırmızıya boyama telaşındalar. bizimle o kadar güzel dalga geçiyorlar ki... ikinci yarı başlarında yanımıza bir grup geliyor. daha önceden tanıdığımız kişiler, diren'in tabiriyle "bizim çocuklar" bu 10 kişilik grup kutunun sağından yanımıza, yani kutunun soluna gelmişler. çünkü orda kırmızı formalı sayısı daha fazlaymış. başlatılan tezahuratları değiştiriyoruz. istifa seslerinin çıkışıyız. o an alt kattaki sette duran kişi (hüseyin), onun önündeki gözlüklü kişi (erdal) ve önlerinde zaman zaman boşalan, zaman zaman dolan kırmızı formalılardan oluşan grup bize bakıyor. hep bir ağızdan bize bakarak
başlıyorlar: "beşiktaşlı olunmaz, beşiktaşlı doğulur; beşiktaşlı doğmayanlar orospu çocuğudur!" ironiye bakın! kırmızı siyah forma giymiş kişiler, siyah beyaz forma giyenlere bunu haykırıyor. ama dedikya, karşılarında beşiktaş taraftarı var, daha güçlü sesle karşılaşıyorlar.
iki grup, istifa diyenler ve onları susturmaya çalışanlar, yani kırmızılar ve beyazlar aynı tezahuratı, aynı anda, birbirlerinin yüzüne bakarak söylüyorlar. maçın başından beri ilk defa! kırmızılar boğaz kesme hareketleriyle alt kattan bize doğru koşmaya başlıyorlar. o an bir ses korkuyla diyor ki: "geliyorlar!" taaruz altındayız! hemen mevzileniyoruz. başak merkezde hızlı kalp atışlarıyla onlarca kolun arasında, geri kalan herkes olduğu yerde. akbaş arkadan sesleniyor: sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun! sağlam durun!.......... erhan haykırıyor ona: sağlamız a.... ko....! diren arada bağırıyor: birşey yok! birşey yok! biz sağlam duruyoruz, yerimizden kımıldamıyoruz. bütün bunlar olurken alt taraftan bize doğru taaruz eden kırmızılar setten tırmanmışlar, diğer taraftan yanımıza gelen ekipten kaçanları düşürüp tekmeliyorlar. ayırmaya çalışanlar, kaçışan beyazlar formalılar ve siviller. bu siviller arasından bir çifti etten çemberimize alıyoruz. civarımız tamamen boşalmış durumda! kırmızılar linç ediyorlar, beyazlardan birisi bağırıyor: "ben bu tribünde ölürüm!" bu esnada gözlerinden yaşlar akıyor. beyazların hepsini iyi bilirken, kırmızıların, daha önceden iyi bilme gafletinde bulunduğumuz komutanı bütün tribünde bağırarak dolaşıyor: "biz fenerli miyiz a... ko....? fenerli miyiz lan biz? beşiktaş diye bağıracaksınız a.... ko.....! fenerli miyiz lan biz?" o an, orada bulunan beyazların karşısında, kırmızıların kumandanı zafer nidaları atarak haykırıyor: "biz fenerli miyiz a... ko.....?"
ne dedik yazının içinde? ".........kapalının alt kat ve üst kat ortaları fenerbahçeli gibi davranırken, geri kalan herkes beşiktaşlı gibi
davranıyor!............." eğer fenerli olmak bir küfür ibaresiyse ki bizim lugatımızda değil ancak onların lugatında küfür bu, ne olduklarını, neye hizmet ettiklerini bütün beyazlılar ayan beyan görüyorlar... beyazlar yeniliyorlar, kan kaybediyorlar! kırmızılar ellerinde silahlarıyla tribünün her yerindeler. bir kaos içerisinde aklımıza gelen şey şu: "söylesem çaresi yok, sussam gönül razı değil..."
savaş meydanından, beyaz formalarımız içerisinde öldüğümüzü ve inönüye gömüldüğümüzü farkedip ayrılıyoruz, yanımızda dostlarımızdan başka korumamız ve sağlam duruştan başka bir duruşumuz kalmadan...
bu esnada maç mı?
bakmaya fırsatımız olmuyor.
bu esnada maç mı?
bakmaya fırsatımız olmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder