t2 tarafından 28 Nisan 2009 , Salı günü yazılmıştır ...
Bir Pazar gününe saat kurarak uyanmak kadar kötüdür 330 kilometre sürecek bir yolculuğa çıkmak . Ve bir gün önce rakibinizin önemli bir takımı çok rahat yenmesi ile sizin maçınızı yatarak izlemesi . Ayrıca takımına sahip çıkmış bir kent , asırlardır mağlup olmadığımız ve her kırılma noktasında bize kaybetmeye alışık bir şehire gitmek . İntikam kelimesinin anlamı olmalıysa Eskişehir bizden isteyecekti haliyle . Ne yapalım ; seven portatif masa gibidir , katlanır . Çıktık yola 3 kız 2 erkek evden hazırlanmış kekler ve Cihangir Komşu Fırın 'dan simitler ile . İlk çay durağında yumulacaktık kahvaltı niyetine ki öyle oldu . Boynumuzda atkımız , ağzımızda bestelerimiz ve içimizde meraklı bir heyecan . Bekle bizi Eskişehir geliyoruz minvalinde yolda yarı uyuklamalar . Taraftar otobüslerini yolda kornalar ile sollamak . Kötü ve bozuk zeminde 4 saatlik bir seyahat . Güneşli bir kentin henüz uyanmamış insanları ile merhabalaşmak .
Biletlerimizi kulüpten alan ve hayatımda gördüğüm en kötü stadlardan birinde locası olan arkadaşımız ile Espark 'ta yemek ve kahve birlikteliği yaşadık . Maç öncesi durumları ve Eskişehir 'in eksikliklerini , hakem hataları sonucu başlarına gelenleri , seyircisini , şehrin takıma etkisinden dem vurduk . Selçuk Dereli yüzünden çekilen sıkıntıları anlattıktan sonra maç öncesi alkışlamaları garip gelmedi , Selçuk Dereli senin anan nereli deyince bizleri protesto etmeleri kadar ! Şehirde gördüğüm formalı gençlerin benim hangi takımlı olduğumu anlayacaklarını sanarak tedirgin dolaşmalar sırasında çakma Venedik Porsuk Çayı 'nı gezdik . Seksen beş bin üniversite öğrencisi var dedi arkadaş , ben hiç yaşlı görmedim diyorum gerisini siz düşünün . Maç sırasında anonsları yapan kişi ile telefonda görüştükten sonra tahmini üçe doğru stada girebileceğimizi , otobüslerin şehir dışında emniyet tarafından tutulduğunu ve merkezde bir - iki Beşiktaşlı 'nın atkı ile dolaştığından dolayı sıkıntı olduğunu duyduk .
Gitgide heyecan sarıyor bedeni . Eskişehir bayraklı arabamız ile Beşiktaş taraftarı için kapatılmış sokağın başında inip yürüyerek içeri giriyoruz . O kadar oluyorki deplasmanda mıyız diye de şaşırıyoruz . Arkadaşa hem biletler için hem de bizi şehirde ağırlayıp misafir ettiği için locasına öperek uğurlayıp portatif tribünde yerimizi alıyoruz . Portatif diyorum zira koltukların altı yok . Her üçlüde Heysel Faciasına ramak kalıyor . Burası biz varken çökmediyse sağlam damgası yemiştir , bir daha sorun çıkmaz . Plastik koltuklar ikinci ya da üçüncü zıplamada zaten hakkın rahmetine kavuşuyor . Bizlerin oturduğu tarafı Yeni Açık olarak düşünürseniz karşı taraf bizim Eski Açık 'ın onda biri kadar . 100 kişilik falan olması lazım . Özürlüler için yapmışlar sonradan duyuyoruz . Bize ayrılan 900 kişilik yer ise otobüslerin gelmesi ile 1200 civarına ulaşıyor . Elbette atıyorum ancak bir koltukta 3 kişi ayakta , omuz omuza , akraba şeklinde yer alıyor . Maç öncesi atışmalar , soğuyan hava ve sevdan bir ateş kareografisi . İlk maçta açılan Es-Es bayrağı da güzeldi ama bu devinim Türkiye için bile bulunmaz nimet . Galatasaray 'ın eski açığı gibi kareografi konusunda çok iyiler . Bizimkiler ise kavgdan başka birşey bilmiyorlar . Yine karmaşa , alkol ve türevleri . Yanımda birilerinin çıkardığı olaylar yüzünden ilk 20 dakika maçtan hiç bir şey anlamadım . O kadar uzun sürdü ki burnu kırılan arkadaş sağolsun bizleri biber gazına alıştırdı . İki kere sıktı polis , birini de kendisine . Kudurmuştan beteriz . Türkiye 'de polis eğitimi bence şu yönde gelişiyor ; olay mı var sık gazı kaç . Tam bizlik , helal olsun . Alen geldi olmadı , çocuğun dayısı sakinleştiremiyor . En sonunda çıktı dışarı yanılmıyorsam biz de rahat bir nefes aldık . Aynı takımın tribününde nasıl kavga çıkar konusu üzerine bu ülkede üniversite tezleri yazılır milyonlarca sayfa bana göre . Gerçi geçen seneki İBB maçında dünyada bir ilk gerçekleşerek Beşiktaş dışında taraftar olmayan yerde polis seyircilerin arasına barikat kurmuştu Olimpiyatta .
İlk yarı Beşiktaş önümüzdeki kaleye oynuyor ve Ivesa yerine kaleye geçen acemi Sinan 'a doğru düzgün bir şut çekemiyoruz . Denemiyoruz bile . Çektiğimiz de kalecinin üstüne . Ah Delgado ah ! Yağmur başlıyor , hava soğuyor . Sesimiz çıkıyor , gürültü oluyor ama açık hava olduğundan sanırım her kesime ulaşmıyor , yeterince ses patlamıyor . Arkadaşımı aradım devre arası tv başında çok az geliyor dedi , şaşırdım . Ses kalmadı , kısıldı . Kızları arıyorum Espark 'ın otoparkına çekmişler arabayı içinde uyuyorlarmış . Sen gel Eskişehir 'e , gezeceğine , tozacağına bir alışveriş merkezinin otoparkında uyu ! Hoşuma da gitmedi değil aferin kızlar diyorum içimden , en azından içim rahat . İbrahim Üzülmez 'i arıyor gözlerim yedek kalmış aman tanrım ne güzel . Serdar Özkan 'a edilen küfür ile burdan İstanbul 'a duble yol olur . Serdar demişken Eskişehir 'e günübirlik seyahatimizde sahada bulunan Serdar Bayraktar , Serdar Özkan ve Serdar Kurtuluş dışında 3 tane daha Serdar tanıdık ki bu kadar Serdar bize de fazla gelmedi değil . Sivok 'un olası kırmızı kart görmesini dillendirmemizle hocanın onu oyundan alması aynı zaman dilimine denk geliyor . Kırmızı siyahlı tribünlerden ses yok , garipsiyorum . 50 - 100 - 200 liralık biletlerden sesleri çıkmıyor diyoum geçiyorum . Bu maçı almamız lazım , goller akçıyor , zaman geçiyor .
İkinci yarı Yusuf girer 60 'dan sonra oyunu çözer diyoruz . Önümüzde ısına ısına yandı diyoruz , Mustafa Denizli duyuyor bizi . Alıyor oyuna ama anca son anlarda . Bu arada ilk yarı boyunca bizi seyreden Es-Es tribünleri güzel şeyler yapıyorlar . Takıma destek babında bilmiyorum ama ahenk mevcut , Güney Amerikalılara benziyorlar . Orkestraları ile atkı şovları da güzeldi . Ta ki Bobo 'nun golüne kadar . Sonrası zaten sevinç , cümbüş , üçlü , yağmurlu bir günde , sen her gece efkarım ve bilimum boğaz parçalamaları . Şampiyonluğa inanç golleri hep bu adamdan . Babasın Bobo ! Bu sırada yağmur şiddetini arttırıyor , duruyor tekrar yağıyor , güneş açıyor . Eskişehirli Beşiktaşlılar bu hava hep böyle diyorlar , gülüyoruz . İstanbul 'u bilmiyorlar sabah tişörtle çıktığımızda öğlen dolu yağdığını . Öndeyiz , iyi oynuyoruz bu sırada gökkuşağı açıyor . Bağırıyoruz gökkuşağı çıktı şampiyonluk geliyor diye . Bence de bir işaret olmalı tüm Eskişehir tribünün arkasını kaplayan bu doğa olay . Nerden bilirdik havada değil sahada gerçek bir ''DOĞA OLAYI'' !
Ve sahneye YUSUF çıkıyor . Ayağına aldığında ilk çalımından sonra kaptracaksın diye bağırdığımı hatırlıyorum . Sonrası hepinizin bildiği ''Doğa 'ya aykırı hareketler'' . Futbolcu Doğa 'nın dengesini bozan şeyler . Aynı adamı 3 kez çalımlarsan ya futbol hayatın biter yediğin tekme ile ya da adam kendi bırakır mesleğini zevkle . Ayıp be kardeşim ! İnsan insana böyle yapar mı ? Al da at be Holosko . Ve 0-2 . Sonrası şşşt şşşt nereye tezahüratları , Bursaspor atkısı açanın sülalesinin çınlayan kulakları ve şampiyonluğun erken kutlamaları . Skorbord uzakta ama manzara güzel . 0-2 . Herşey çok hoş lakin beklemek değil . 1,5 saate yakın üşüyerek sıkıntıyla evsahibi taraftarın dağılmalarını beklemek . Bir abinin demirliklere çıkıp üçlü beşli onlu çektirmeleri . Düşen birasını 10 dakika sonra farketmesi . Sedat 'ın polisle öpüşmesi . Tren saatini hatırlatmalar , yeter artık haykırışları ve kapı açıldı . Milletin otobüse bizim ise Eskişehir meydana taksi aramamız . Bindiğimiz ticarinin şoförü üşüdüğümüzü görüp ''Bir de üstüne kaybettik'' deyince hafif gülümsemeler . Hiç bozmadan ''satmışlar abi maçı , Rıza naapsın ya , gol pozisyonuna bile giremedik'' yakarışları . Yanlışlıkla nasıl gidelim dese cevap gelmeyecek , haberi yok abinin ! Es Es Es Ki Ki Ki yalandan bağırtısı , ''Neyse inşallah haftaya koyarız'' babında birşeyler konuşarak ve inince koparak alışveriş merkezine gitmeler .
Dönüş yolu gece kamyon peşindeyiz , yorgunluk tavan yaptı . Bir 330 kilometre daha gördü ibre . Ama bu sefer heyecanla değil tüm günün yorgunluğuna değen skor ile . Değdi bence herşeye , Beşiktaş 'ın peşinde o nereye , biz oraya , her yere . Radyoda son dakika golünü duyup G.Saray da şampiyonluktan elenince değmeyin keyfimize . Eskişehir 'den aklımızda kalan sadece Beşiktaş , zaten hiç çıkmıyor ki ! Güzel deplasman oldu . Sokaklarda düğmeler var , basıyorsun taksi geliyor bunu hiç unutmayacağım . Bir de çok çekik gözlü gördüm , en tatarından . Çiğ börek yemeyi unuttuk heyecanımızdan . Arkamızda bıraktıkça en güzel şeyi aklımıza geliyor şehirin ; elbetteki İstanbul 'a gidişi . Cezalı oyuncumuz yok , bizim kadar iyi fizik gücü olan da yok , Yusuf çok iyi sıra şimdi Pazar günü Fenerbahçe 'de . Gözünü sevdiğim köprüsü seni bile özledim . 12 civarı hoşgeldik şehr-i İstanbul 'a . Yorgunluk had safhada . Kızılkayalar 'da bir ıslak patlatalım diyoruz emniyet yine kapamış yolu aç yatacağız belli oldu . Yastığa koyunca kafayı aç da olsak sanki huzur İslam 'da değil sadece Beşiktaş 'ta . İyi geceler Türkiye her nerede yaşanıyor ve ne kadar mutlu Beşiktaşlı varsa ...
Biletlerimizi kulüpten alan ve hayatımda gördüğüm en kötü stadlardan birinde locası olan arkadaşımız ile Espark 'ta yemek ve kahve birlikteliği yaşadık . Maç öncesi durumları ve Eskişehir 'in eksikliklerini , hakem hataları sonucu başlarına gelenleri , seyircisini , şehrin takıma etkisinden dem vurduk . Selçuk Dereli yüzünden çekilen sıkıntıları anlattıktan sonra maç öncesi alkışlamaları garip gelmedi , Selçuk Dereli senin anan nereli deyince bizleri protesto etmeleri kadar ! Şehirde gördüğüm formalı gençlerin benim hangi takımlı olduğumu anlayacaklarını sanarak tedirgin dolaşmalar sırasında çakma Venedik Porsuk Çayı 'nı gezdik . Seksen beş bin üniversite öğrencisi var dedi arkadaş , ben hiç yaşlı görmedim diyorum gerisini siz düşünün . Maç sırasında anonsları yapan kişi ile telefonda görüştükten sonra tahmini üçe doğru stada girebileceğimizi , otobüslerin şehir dışında emniyet tarafından tutulduğunu ve merkezde bir - iki Beşiktaşlı 'nın atkı ile dolaştığından dolayı sıkıntı olduğunu duyduk .
Gitgide heyecan sarıyor bedeni . Eskişehir bayraklı arabamız ile Beşiktaş taraftarı için kapatılmış sokağın başında inip yürüyerek içeri giriyoruz . O kadar oluyorki deplasmanda mıyız diye de şaşırıyoruz . Arkadaşa hem biletler için hem de bizi şehirde ağırlayıp misafir ettiği için locasına öperek uğurlayıp portatif tribünde yerimizi alıyoruz . Portatif diyorum zira koltukların altı yok . Her üçlüde Heysel Faciasına ramak kalıyor . Burası biz varken çökmediyse sağlam damgası yemiştir , bir daha sorun çıkmaz . Plastik koltuklar ikinci ya da üçüncü zıplamada zaten hakkın rahmetine kavuşuyor . Bizlerin oturduğu tarafı Yeni Açık olarak düşünürseniz karşı taraf bizim Eski Açık 'ın onda biri kadar . 100 kişilik falan olması lazım . Özürlüler için yapmışlar sonradan duyuyoruz . Bize ayrılan 900 kişilik yer ise otobüslerin gelmesi ile 1200 civarına ulaşıyor . Elbette atıyorum ancak bir koltukta 3 kişi ayakta , omuz omuza , akraba şeklinde yer alıyor . Maç öncesi atışmalar , soğuyan hava ve sevdan bir ateş kareografisi . İlk maçta açılan Es-Es bayrağı da güzeldi ama bu devinim Türkiye için bile bulunmaz nimet . Galatasaray 'ın eski açığı gibi kareografi konusunda çok iyiler . Bizimkiler ise kavgdan başka birşey bilmiyorlar . Yine karmaşa , alkol ve türevleri . Yanımda birilerinin çıkardığı olaylar yüzünden ilk 20 dakika maçtan hiç bir şey anlamadım . O kadar uzun sürdü ki burnu kırılan arkadaş sağolsun bizleri biber gazına alıştırdı . İki kere sıktı polis , birini de kendisine . Kudurmuştan beteriz . Türkiye 'de polis eğitimi bence şu yönde gelişiyor ; olay mı var sık gazı kaç . Tam bizlik , helal olsun . Alen geldi olmadı , çocuğun dayısı sakinleştiremiyor . En sonunda çıktı dışarı yanılmıyorsam biz de rahat bir nefes aldık . Aynı takımın tribününde nasıl kavga çıkar konusu üzerine bu ülkede üniversite tezleri yazılır milyonlarca sayfa bana göre . Gerçi geçen seneki İBB maçında dünyada bir ilk gerçekleşerek Beşiktaş dışında taraftar olmayan yerde polis seyircilerin arasına barikat kurmuştu Olimpiyatta .
İlk yarı Beşiktaş önümüzdeki kaleye oynuyor ve Ivesa yerine kaleye geçen acemi Sinan 'a doğru düzgün bir şut çekemiyoruz . Denemiyoruz bile . Çektiğimiz de kalecinin üstüne . Ah Delgado ah ! Yağmur başlıyor , hava soğuyor . Sesimiz çıkıyor , gürültü oluyor ama açık hava olduğundan sanırım her kesime ulaşmıyor , yeterince ses patlamıyor . Arkadaşımı aradım devre arası tv başında çok az geliyor dedi , şaşırdım . Ses kalmadı , kısıldı . Kızları arıyorum Espark 'ın otoparkına çekmişler arabayı içinde uyuyorlarmış . Sen gel Eskişehir 'e , gezeceğine , tozacağına bir alışveriş merkezinin otoparkında uyu ! Hoşuma da gitmedi değil aferin kızlar diyorum içimden , en azından içim rahat . İbrahim Üzülmez 'i arıyor gözlerim yedek kalmış aman tanrım ne güzel . Serdar Özkan 'a edilen küfür ile burdan İstanbul 'a duble yol olur . Serdar demişken Eskişehir 'e günübirlik seyahatimizde sahada bulunan Serdar Bayraktar , Serdar Özkan ve Serdar Kurtuluş dışında 3 tane daha Serdar tanıdık ki bu kadar Serdar bize de fazla gelmedi değil . Sivok 'un olası kırmızı kart görmesini dillendirmemizle hocanın onu oyundan alması aynı zaman dilimine denk geliyor . Kırmızı siyahlı tribünlerden ses yok , garipsiyorum . 50 - 100 - 200 liralık biletlerden sesleri çıkmıyor diyoum geçiyorum . Bu maçı almamız lazım , goller akçıyor , zaman geçiyor .
İkinci yarı Yusuf girer 60 'dan sonra oyunu çözer diyoruz . Önümüzde ısına ısına yandı diyoruz , Mustafa Denizli duyuyor bizi . Alıyor oyuna ama anca son anlarda . Bu arada ilk yarı boyunca bizi seyreden Es-Es tribünleri güzel şeyler yapıyorlar . Takıma destek babında bilmiyorum ama ahenk mevcut , Güney Amerikalılara benziyorlar . Orkestraları ile atkı şovları da güzeldi . Ta ki Bobo 'nun golüne kadar . Sonrası zaten sevinç , cümbüş , üçlü , yağmurlu bir günde , sen her gece efkarım ve bilimum boğaz parçalamaları . Şampiyonluğa inanç golleri hep bu adamdan . Babasın Bobo ! Bu sırada yağmur şiddetini arttırıyor , duruyor tekrar yağıyor , güneş açıyor . Eskişehirli Beşiktaşlılar bu hava hep böyle diyorlar , gülüyoruz . İstanbul 'u bilmiyorlar sabah tişörtle çıktığımızda öğlen dolu yağdığını . Öndeyiz , iyi oynuyoruz bu sırada gökkuşağı açıyor . Bağırıyoruz gökkuşağı çıktı şampiyonluk geliyor diye . Bence de bir işaret olmalı tüm Eskişehir tribünün arkasını kaplayan bu doğa olay . Nerden bilirdik havada değil sahada gerçek bir ''DOĞA OLAYI'' !
Ve sahneye YUSUF çıkıyor . Ayağına aldığında ilk çalımından sonra kaptracaksın diye bağırdığımı hatırlıyorum . Sonrası hepinizin bildiği ''Doğa 'ya aykırı hareketler'' . Futbolcu Doğa 'nın dengesini bozan şeyler . Aynı adamı 3 kez çalımlarsan ya futbol hayatın biter yediğin tekme ile ya da adam kendi bırakır mesleğini zevkle . Ayıp be kardeşim ! İnsan insana böyle yapar mı ? Al da at be Holosko . Ve 0-2 . Sonrası şşşt şşşt nereye tezahüratları , Bursaspor atkısı açanın sülalesinin çınlayan kulakları ve şampiyonluğun erken kutlamaları . Skorbord uzakta ama manzara güzel . 0-2 . Herşey çok hoş lakin beklemek değil . 1,5 saate yakın üşüyerek sıkıntıyla evsahibi taraftarın dağılmalarını beklemek . Bir abinin demirliklere çıkıp üçlü beşli onlu çektirmeleri . Düşen birasını 10 dakika sonra farketmesi . Sedat 'ın polisle öpüşmesi . Tren saatini hatırlatmalar , yeter artık haykırışları ve kapı açıldı . Milletin otobüse bizim ise Eskişehir meydana taksi aramamız . Bindiğimiz ticarinin şoförü üşüdüğümüzü görüp ''Bir de üstüne kaybettik'' deyince hafif gülümsemeler . Hiç bozmadan ''satmışlar abi maçı , Rıza naapsın ya , gol pozisyonuna bile giremedik'' yakarışları . Yanlışlıkla nasıl gidelim dese cevap gelmeyecek , haberi yok abinin ! Es Es Es Ki Ki Ki yalandan bağırtısı , ''Neyse inşallah haftaya koyarız'' babında birşeyler konuşarak ve inince koparak alışveriş merkezine gitmeler .
Dönüş yolu gece kamyon peşindeyiz , yorgunluk tavan yaptı . Bir 330 kilometre daha gördü ibre . Ama bu sefer heyecanla değil tüm günün yorgunluğuna değen skor ile . Değdi bence herşeye , Beşiktaş 'ın peşinde o nereye , biz oraya , her yere . Radyoda son dakika golünü duyup G.Saray da şampiyonluktan elenince değmeyin keyfimize . Eskişehir 'den aklımızda kalan sadece Beşiktaş , zaten hiç çıkmıyor ki ! Güzel deplasman oldu . Sokaklarda düğmeler var , basıyorsun taksi geliyor bunu hiç unutmayacağım . Bir de çok çekik gözlü gördüm , en tatarından . Çiğ börek yemeyi unuttuk heyecanımızdan . Arkamızda bıraktıkça en güzel şeyi aklımıza geliyor şehirin ; elbetteki İstanbul 'a gidişi . Cezalı oyuncumuz yok , bizim kadar iyi fizik gücü olan da yok , Yusuf çok iyi sıra şimdi Pazar günü Fenerbahçe 'de . Gözünü sevdiğim köprüsü seni bile özledim . 12 civarı hoşgeldik şehr-i İstanbul 'a . Yorgunluk had safhada . Kızılkayalar 'da bir ıslak patlatalım diyoruz emniyet yine kapamış yolu aç yatacağız belli oldu . Yastığa koyunca kafayı aç da olsak sanki huzur İslam 'da değil sadece Beşiktaş 'ta . İyi geceler Türkiye her nerede yaşanıyor ve ne kadar mutlu Beşiktaşlı varsa ...
1 yorum:
Bu maca gidebilmek icin Ankara daki birligimden 2 gunluk kolpa cenaze izni ayarlamistim. Fakat nobet cizelgeleri konusunda anlasmazliga dustugumuz fenerli bir tertipin birlik komutanina beni ihbar etmesi uzerine yikilmistim, macin ozetini bile 3 hafta sonra izleyebilmistim sanirim :)
Yorum Gönder