26 Nisan 2010 Pazartesi

Horozun Gocuğu Leziz Kaldırım !

Semtte içilen kutu biraları yanyana dizsen dünyayı dolaşır mı ?
Yakılan meşalenin dumanı atmosfere yetişir mi ?
İçeri sokulmayan pankartlardan bir orman yaratılır mı ?
Bir tiyatro sanatçısı 40 senelik kariyerini sete çıkmasıyla harcayabilir mi ?
Mustafa Denizli sevgi gösterisinin satır arasındaki mesajı alabilir mi ?
Ayağa kalkmayan şeref tribünü Fenerli olur mu ?
Holosko'nun pişmesini beklemek bir ömür sürer mi ?
Rıdvan bir daha ilk 11'de kendini görür mü ?
Penaltı vermeyen hakemler rahat uyuyabilir mi ?
Bünyamin - Göçek - Kuddusi birlikte 3-5-8 oynar mı ?
Bir şeyi kırk kere dersen olur mu ?
Küfür çare mi , çare bu mu , bu doğru mu , doğru ne ki ?
Adaletin olmadığı yerde anarşi başlar mı ?
Başlayan tek şey çözülme mi ?
İtalya'dan futbolcu değil de savcı gelir mi ?
O savcı Nobre'den fazla gol atar mı ?
Başkan yine mesaj atar mı ?
Msn kullanır mı , facebook'tan dürter mi , twitter'dan ittirir mi ?
Transfer yine , yeni ve yeniden başlar mı ?
1 sene sonra aynı acı son yaşanır mı ?
Hayat kendini tekrarlar mı ?
Bir takımın kaderini çizmek bu denli kolay mı ?
Bu çocuk bunları yazarken üzülmez mi ?
Hatta deliren sadece Üzülmez mi ?
Aynı sona hazırlıklı olunca kombine almaktan vazgeçilir mi ?
Beşiktaş'a küsülür mü , küsülen esasında hayat mı , hayat da Beşiktaş mı ?
Beşiktaş ...
Nedir ki ?
En sevdiğin dostlarını sadece başka takımlı diye üzmek reva mı ?
Hayatının tam göbeğine bu denli koyulur mu ?
Bu cümlelerin ömrü bir sonraki İnönü ziyareti süresi mi ?
Neden böyle çaresiz bir sevgi ?
Neden bu denli kana işlemiş ki ?
Ve ben neden hala yazıyorum ki ...

Hiç yorum yok: