11 Aralık 2009 Cuma

Yorumsuz


(...) Bu işin içeride çalışmasını, kavgasını yapamadığımız için, başkanımızın tek başına faliyette bulunmuş olması nedeniyle, kimseye danışmadan, bugünkü büyük borçlanmalar, mali bozukluklar ortaya çıktı. Ekonomik anlamda kulübün geldiği durumu yürekler acısı. Yani Divan’da kabul edilen rakam 180 milyon. Bu beyan edilen.(...)

(...) Başkanımızın tek başına kulübü yönetmesi hem de kimseye danışmadan yönetmiş olması. Bunu tek başınıza yaparsanız, doğruları yaptığınızı sanırsanız, işte bugünkü tablo meydana gelir. Burada matematiksel bir olay var. 5-6 senelik, 10 senelik gelirler temlik edilmiş. Yeni gelen yönetimi, enkaz değil de, enkaz olsa yine enkazından istifade edersiniz. Kulübün içinde bulunduğu durum için enkaz değil, enkazdan bile kötü . Bu matematiksel olaylar. Hayali konuşmuyorum. Gelirler temlik edilşmiş, divan kuruluna sunulan borç meydanda. (...)

(...) Kulübün ekonomik yapısı ve gelecek yönetimin hali yürekler acısı . Allah yardımcısı olsun diyeyim. Her zamanki gibi dualara kalacak. Başka bir çare yok yani. Bu yıl sonuna kadar yatırılması gereken paralar var. Tabata'nın parasıda tam ödenmedi. Hepsi vadeli paralar. Daha hepsinin acısı çıkmadı. Bunlar rakamsal gerçekler, Aksini söylüyorlarsa, çıkar söylerler. Kulübün çalışanlarının maaşları oldukça yüksek giderler tabi. Bunlar yapıla yapıla yapıla, deniz bitme noktasına geldi. O temliğide devredelim, 2. senede, 5. senede temlik edilsin diye diye deniz bitti. Yani bu sayın Yıldırım Demirören içinde bitti. 50-60 trilyon para koyduktan sonra bu işe para yatırılması, imkanlar olsa bile mantık dışı geliyor bana. (...)

(...) "Çıkar bir gün kurtaracak baht-ı kaderini" diye bir cümle var. Beşiktaş büyük bir camiadır. Mutlak bunun üstesinden gelecektir. Ama durum hiç güzel değildir. Sayın Demirören seçilip devam etse de öyle, yeni yönetim için de öyle. Olay şu: Şu dönemdeki seçimden sonra seçilecek kişilerin ilkeleri, yani başkan paralarıyla yönetici paralarıyla, kulübü götürmek ilkelerine dayanırsa, Beşiktaş'ın akıbetinin ekonomik anlamda daha kötü olacağını düşünüyorum. Onun için gerek yönetime gelmeyi düşünen başkan adayı, veya devam ederse Sayın Demirören, borçları çok uzun vadede ayrı bir sistem içerisinde erteleyip, kendi yağıyla kavrulmak noktasına gelmek mecburiyetindedir. Çok acelece tüzük tadilatı yapılıp, "Her yönetim ancak kendi bulunduğu süre içerisindeki gelirleri temlik edebilir" maddesinin yerleşmesi lazımdır. Yoksa bir çığ gibi patlamalar olur. Şu gün dahi rakamsal olarak şampiyonluğu hayal tahmin edebilirsiniz, yanlış tahmin edersiniz, doğru tahmin edersiniz ama bu matematik olaydır. Bunun tahmini matematikseldir. Afaki değildir. Onun için yeni gelecek yönetimin en üzerinde duracağı hadiselerden bir tanesi, kesin ve kesin bir çare bulacak, ya yurt içi ya yurt dışı, çok uzun vadeli, düşük faizli kredi ile o eski borçlar dondurulacak. Yepyeni bir bütçeyle gelecek. (...)

(...) Transferleri gazeteden öğreniyordum . Maalesef, maalesef, maalesef. Evet iddia ediyorum, bir iki ismini vermek istemediğim arkadaş başkanın talimatıyla hareket ederek buraya getirmiştir. Hiçbir ciddi hesap kitap verilmemiştir. Transferleri televizyonlardan, gazeteci arkadaşlardan işittik. Bir tanesini değil, bütün transferler. Haberimiz olduğu bir transfer yoktu. "Bize danışılmasından vazgeçtik, yahu hiç olmazsa aldıktan sonra söyleyin de basın aradığı zaman doğru aldık diyebilelim" dedik yönetime. Maalesef onu da dinletemedik. Başkanın karşısına geçip bunu sorgulamak mı ? Kimi kime sorguluyorsun. Parayı ben veririm diyen başkana . Sevdiğim insandır aramda bir şey yok, ama bu gerçeklerin yapılmamasından en büyük zararını gören Beşiktaş Kulübü ve Sayın Yıldırırım Demirören'dir. (...)

(...) Yönetime 15 dakika kala hepimiz aramızda bu dertleri yakınıyorduk. Yönetim toplantısı başlayınca herkes kuzu oluyordu. Bu tartışıldığı taktirde de ortada 2 hadiseyle karşı karşıya kalacaktınız. Ya ipleri koparıp kötü olacaktınız, bu hususta direttiğimiz için biz kötü olduk. (...)

(...) Baba Demirören’in kendisinin ve şirketinin hem avukatı hem de dostuyum ama oğlu Demirören bana hiçbir şekilde hukuki anlaşma konuları danışmadı. Bu çelişki çok basit, çok açık, çok kolay. Ben onun yaptığı hukuki işlemler, mukavelelerin feshedilişleri yahut yapılmasına karşı olacağım mukaveleler gibi konularda yanlış olduğundan, tavır koyacağımdan, kabul etmediğim için, kendi başına yapmaya kalktı. Yoksa benim hukukçuluğumu beğenmediğinden, güvenmediğinden değil. Bakın Yusuf’un transferinde en son 1 milyon 200 bin dolar ödedik Bursaspor’a. Nakit olarak ödendi. Aydın’a danışmadan futbolcuyu satıyorsun. Futbolcu et parçası mı? Sonra masraflarıyla beraber 1 milyon 200 bin dolar ödüyorsun. Kimin parasını kime veriyorsun. Ve Aydın da bunu bir gurur meselesi yaptı. Hem Aydın’a yazık oldu, Aydın’a "Gel bak seni Bursa’ya veriyorum, seni geri alma şartıyla veriyorum, gel sen Bursa’da oyna" diye ikna edilseydi, o çocuk da seve seve giderdi. O da bunu guru meselesi yaptı. Biz de durduğumuz yerde, paramız çok ya, 1 milyon küsür dolar da oraya verdik. Sonra mesela formaların arkasında Kızılay yazıyor. Bunu yazmak güzel bir olay. Ama Mekke'de dilenip, Medine'de zekat veremezsin. Madem ki bu şovanistliği yapıyorsun, tamam başkları ne yapmış.. Kızılay'a destek, tamam çok güzel hadise, ama bunu lütfen cebinden ver. Bir yana işçisinin futbolcusunun parasını veremeyen kulüp çaba sarfederken borç içinde, gelirlerini satarken, ondan sonra el kasasından kahramanlık yapmak hoş bir şey değil. Yapılan olayı yanlış görmüyorum. Ama bunu yapıyorsan bunu cebinden yap. Yahut alacaklarından bir kısmını silerek yap. Gelirleri satarken, diğer taraftan kahraman desinler diye istifade etmeye çalışıyorsun. (...)

Hiç yorum yok: