15 Temmuz 2011 Cuma

Türkiye Şike Olimpiyatları 2011



Kaos...
Neyin nasıl ne şekilde olduğu ya da olacağı belirsiz bir süreç bu.
Şike heryerde, olimpiyat halkaları gibi, birbiri içinde, kimin eli kimin cebinde?
Kim ne kadar şike yaptı, kimler işin içine girdi/sıyrıldı bilinmiyor.
Kravatlı abilerimiz şah dedi mat dedi,
Olan biz parlak taraftara oldu, piyon gitti, fil öldü, kale düştü, at satıldı!
Dünyada örneği var mıdır bilmiyorum ama;
Futbolcu, hakem ya da federasyondan bu kadar az kişinin
Bu denli büyük bir olayda şike iddiasıyla içeri atıldığı
Tek ülke biz olmalıyız.
Yönetici şike yapmak istiyor ne hakem ayarlıyor,
Ne federasyondan herhangi birini!
100 küsür kişiden 2 futbolcu ve bir de kaleci içeride, gerisi Topuk Yaylası!
Ekip dışarıda Şekip içeride.
Sezer dışarıda Sezercik içeride.
Emenike dışarıda, forması nike olan Akın ile Alın bunu içeriye...
Belöz'ün oğlu Emre'nin, ikinci bir emre kadar şaka yapması yasaklansa ya.
Hanimiş bunların menejeri, kuzenleri, kardeşleri?
Atılan mesajlar printscreen yapılacak kadar de-şifre ise,
Postaneden aldınız mı e-şifre?

Beşiketaş şike yaptı diyelim, eyvallah.
Peki söz konusu olan futbolcular 1 gol 1 asist yaptı allah allah!
Gol kaçırdılar, top kaptılar, pozisyona girdiler,
Bir buçuk saat ter döktüler...
Sebep-sonuç ilişkisinden çözemediniz,
Bari hatice-netice'den davayı sürükleseydiniz.
Şimdi sonuçlanmayan metrobüs ile teşebbüs bile suç diyorlar,
Peki o zaman dünyada var mıdır örnek buna, usülsüz transfer davasına?
Sezer ile Emenike dışardaysa İ baş harfli adamlar niye tutuklu hala?
Hadi at verdi diyelim Serdal, at nerede, avrat nerede, peki ya Rıza Silahlıpoda!

Tayfur Havutçu ise başka alem.
Yıllar önce Televole'de o akıcı Türkçesi ve şivesiyle
''Freshop'tan saat aldım.'' cümlesiyle kazınmış zihnimize...
Yanlaya yönleye gelin çocuklar sınırlı yetenek bakın çocuklar
Türküsündeki Tayfur bu, Havutçu! (Havut neydi lan?)
İstese de şike yapmaz, yapamaz...
Tayfur yav bu, düşük profil!
Dürüsttür, temiz yüzlüdür, efendidir Tayfur, kefiliz.
Ne bileyim ya da daha ne diyeyim Tayfur işte...

Siz alın bu adamları içeriye, ne biz birşey biliyoruz,
Ne bilgilendiriliyoruz ne de savcımız açıklamada bulunuyor.
Biz spor haberlerinden takip ediyoruz.
Emniyet, sağlık kontrolü, savcılık, adliye...
Hooppp Metris!
Sonra da Metris'te Tetris...

Mevcut adli tatilimiz, sabırsızlığımız katilimiz.
Beklemedeyiz.
Bank Asya'ya ya da Allah'a havale ederlerse
Masrafsız düşeriz hesaptan hiç sorun değil.
3 yabancı ile devam, bize yabancı olan YD ile hayırlı ayrılıklar...
Güzel olur belki de.
Ülke temizlenecekse bizim ve Fenerbahçe'nin düşmesiyle;
Sirkte oynasan trapezde destekleriz,
Amatöre düşsen Uma Thurman ile sevişiriz!
Kombine alırız, en kötü gününde yanında hazır ve nazırız...
Ama isteriz bilmek nasıl, ne şekilde, ne yapmışız
Gerçekten biz diğerlerinden farklı da mı kalamamışız?
Suçum seni sevmekse asın beni denizlere,
Ben sende tutuklu kaldım Beşiktaş dönelim bir kaç gün geriye...

Fenerbahçe aslında tarihi fırsatı yakalamıştı.
Beşiktaş ne yaptıysa Fenerbahçe onu yapmadı, yapamadı.
Kupayı iadeli taahhütlü ve şikeciyi destekleme konularında sınıfta kaldı.
Eski Maraton kültürü ya da İslam Çupi tarzından bir kez daha uzaklaştığını
Dosta düşmana ispat etti.
Yarattığı kibir denizine daldı bir daha da çıkamadı.
Aziz Baba diyen adamların peşinden köprüye yürüdü,
Bilmiyorlardı ki onlar köprüye gitmeden zaten herkes düşmüştü.
Şikeden içeri alınan bir adamı desteklemek ve kendi takımını sahiplenmek arasındaki ince çizgi...
Ne kadar acı bir şekilde yanlış yola saptı!
1>17 kibir aritmetiği, oldu mu sana 1 muhtaç 17!
Kulüpler Birliğine tutundu, olmadı.
Komplo bunlar dedi, tutmadı.
Bize operasyon yapılıyor dedi, Beşiktaş'ı gördü, utandı.
Şampiyonluk kupası hala müzede, ona bile kıyamadı, bırakmadı.
Başkanları tarafından yaratılan ''Kazanmak için her yol mübahtır!''
Sözü o kadar içlerine işlemişti ki camianın,
Sessiz kalmayı, utanmayı, vazgeçmeyi, oturup olanı izlemeyi bile beceremediler.
Yürüdüler, tepki gösterdiler, sosyal medyada alengirli laflar ettiler.
Sonuç; hala aynı yerdeler!
Köpek balonlarına, tezekle ayrılmış tribün koltuklarına, İTaat et pankartlarına,
Bilica'ya, Emre denilen küçük boylu çocuğa, Volkan'a, Lugano'ya tepki veremediler.
Cihan Oskay konuşurken bilemediler, İstanbulspor'un kasasından çıkan teşvik primini
Göremediler...
Eski büyük ve farklı yönlerini unuttular, onlara 10 senedir öğretilen
Fenerbahçe en büyük, tek büyük, çok büyük söylemleri ile yok olup gittiler...
Fenerbahçe yine büyüktür hep de büyük kalacaktır.
Bu ülkenin en büyük camiasıdır, eyvallahtır...
Ama işte o camianın taraftarı farkı yaratamadı.
Bir Çarşı olamadı, bir Ünal Aysal çıkartamadı...
Üzüldüm sadece dostlarıma, sevdalandıkları takımın içler acısı takındığı tavıra...

Haa bu arada Nato ihalelerine bundan sonra kim girecek bilemem.
Ülkenin görkemli kurumları alaşağıya edilirken bir oyun da
Sarı Lacivert A.Ş.'ye yapılıyor mu bilemem.
Siyasetin burnumuza kadar sokulduğu bir ülkede eksik kalmazlar illaki.
İktidar ister elbette karışmak, söz sahibi olmak, at oynatmak.
Bilemem...
Bildiğim tek şey var, en büyük Beşiktaş gerisi traş...

Bundan sonrası; eskiden karikatürü yapılan
Doğum odası kapısında bekleyen baba adayının sigarası...
Ortalık duman, göz gözü görmüyor.
Bilgi kirliliğinden her şey doğru kabul ediliyor.
İtiraf mı etti, iltifat da eder mi?
Suçlamalar kabul mu, eksi puan olur mu?
Galatasaray doğru sezonda güzel bir başarısızlık elde etti,
Olası bir kupa ile iki büyükten de farklı muamele göremeyeceğini bildi.
Böylece her şerden bir hayır çıkacağını belli etti.
Bana kalırsa Adnan Polat'ın heykeli dikilmeli!
Şike iddiasıyla içerde duranın başında dikilmemeli...
Bekleyelim görelim, temiz futbol için dua edelim.
Biz güzel Beşiktaşlılar, diğer rakiplerimizin üzüntüsünden
Nasiplenmeyelim.
Onlar düşerse sevinmeyelim, biz düşersek üzülmeyelim.
Her kim şike yapmışsa cezasını çeksin, bundan sonra bu tür işlerde
Kendini helak etmesin...
Bizim dışımızda gelişen olaylar haricinde,
Bundan sonra gerçek sevinç ve üzüntüler yaşamak dileğiyle...
Rengimiz farklı da olsa futbolu seviyoruz doyasıya...

Hiç yorum yok: