14 Temmuz 2011 Perşembe

Benim Beşiktaş'ım Şike Yapmaz...



Sevinen var mıdır acaba demiştim Aziz Yıldırım evinden Emniyet Müdürlüğü'ne gözaltı torbalarını aldırmaya gittiğinde! Haklı çıkmak bir yana sevdiğimiz bu oyunun oyun olmaktan çıkıp bir kez daha büyüklerin oyuncağı elimizden almasıyla sonuçlanan bir süreç; ki bu süreçin gemisi hepimizin içinde oldu gemi, gemideyiz. ''İğrençsiniz ibneler!''

Sosyal medyada ''Seninki daha uzağa gidiyor, hayır ben daha temizim!'' masturbasyonlarından kurtulup yapılacak tek şey vardı; elimizden geldiğince bu oyunu kurtarmak. Taraftarız sonuçta ne kadar etki edebiliriz ki? En fazla dua ederiz, tepki veririz, buralardan ya da sokaklardan gerekli mercii bokuların kulaklarını çınlatırız. O kadar! Adam maçtan önce demişse ''Oynama bana, forma vereceğim sana!'' elden ne gelir? Almışız kombineyi, vermişiz zamanımızı, kurulmuşuz ekrana, kötü tuvaletlerin kokulu pisuvarlarına bırakmışız kiraladığımız biraları, umudu koymuşuz cebe, beklemişiz başlama düdüğünü. Nereden bilelim üçüncü çalımı atarken bir kez daha düşünen futbolcunun içinden geçenleri? Kaleciyle karşı karşıya gelen adamın kafasının içindeki tilkileri? Biz müşteri zihniyetliyiz, denileni yapmışız. Tek beklentimiz galibiyet, o da mı yalanmış? O da mı olmadı? Çekmediler mi göndere bayrağımızı?

Kaybedilmiş yaşam dedikleri bizimkisi! Verilen atkı parasıyla kız arkadaşımızı güzel bir yere götürebilirdik, tercih etmedik. Formaya verilen paraları kenara atsak şimdi arabamız olurdu, istemedik. Kombineyi ise hiç karıştırmıyorum ulan evimiz olurdu evimiz, vazgeçtik. Neden? Yuvamız İnönü'ydü, Kadıköydü, Ali Sami Yen. Yol parası elbet bulunurdu, araban olsa otopark derdi, pul parası, kasko, masko vs... Ne gerek var! Kız arkadaşlar ise çoktan terketti, deplasmanda dersin soran olursa...

Beşiktaş işte daha ötesi var mı? Bu gibi zamanlarda Beşiktaş benim çocuğum, karımı atarım yataktan, gelsin sokulsun koynuma, güven ve şefkat vereyim oğluma, üzülmesin yeterki ben bakarım ömür boyu ona. Karşılıksız çek nedir bilmem lakin tek karşılıksız aşk, Beşiktaşk! Şike mi yaptı Beşiktaş, asla. Benim Beşiktaş'ım asla yapmaz, yapmadı, yapmayacak. Onu kullanıp kendi kariyerlerini, egolarını tatmin edenler yapanlar yaptı, o benim Beşiktaş'ım. Hatta bizim değil, benim...

Aziz Yıldırım yapmıştır dedim yıllarca; emin olup da ispatlayamama durumu bu. Suratında akıyor işte bu iş adamlarının, adı üstünde iş adamı. O iş olarak görüyor, ihaleye giriyor, ben herşey olarak görüyorum anca ihaleli batak oynuyorum. Yıldırım Demirören, Ergun Gürsoy, Adnan Polat, İhsan Kalkavan yapmıştır, denemiştir, zorlamıştır gibime geliyor. Para var huzur var bu adamlarda, pis futbol düzeninin düzene ve düzülene uyan adamları. Alış-satış gibi, futbolcu da mal, piyasa saha, başrolde yöneticiler, daha kendini yönetmekten acizler, maç sonu iki lafı bir araya getiremeyenler, çok sevdiğimiz oyunun içine kravatlarıyla ettiler! ''Bu galibiyeti taraftarlarımıza armağan ediyoruz'' lafı bile yalanmış. Oysa ki biz o armağanları hep alıp saklardık, şimdi g.tümüze mi sokalım o galibiyetleri, sevinçlerimizi, bir-iki beyaz saç teli tecrübelerimizi? Ha asbaşkanım, hass... başkanım!?

Galatasaray zaten şikeyi ülkeye getiren kurum olsa ne yazar, makaram sarı bağlar! Bu blogta o kadar çok yazı varki bununla ilgili, artık ve şimdi bunların hepsi anlamsız. Adamların başkanı çıkmış 1923 yılından beri edilen en güzel laflardan birini ediyor, karşısında 1 >17! Sen cesaret edemiyorsun, birlikteyiz diyorsun. O ne demekse? Sen bu ülkede benim gözlerimle gördüğüm üç adet şampiyonluk kupasını kaybetmişsin alengirli yollarla, beni ve benim gibi olan milyonları kahretmişsin rakip takımın taraftarları sevinirken, en çok sen çekmişsin şikeden, teşvikten, karanlık işlerden, Şerefli ikinciliklerle en azından Hakkı'nla yetinmişsin... Bu mudur yani? Senin savunduğun değeri, farklı olduğuna inandığın prensibi aldı kendi içindekiler fırlattı suratımıza. Dediler ki biz de farklı değildik esasında, sadece bugüne kadar ortaya çıkmamıştı. Alın bakın biz de Akın yapıyoruz, diğerlerinden bir fark bırakmıyoruz. Süleyman Seba duymasın ama şerefli ikincilikler artık kazandırmıyor, ünümüze ün katmıyor, ihaleye girdiğimizde işe yaramıyor, kariyerimize kariyer eklemiyor! Alacağım seni kupa, vuracam kırbacı vuracam kırbacı...

Bir yanım şimdi eksik. Kombine alacaktım bu haftasonu, futbolu özlerken derdik ya futbolsuz anlamı yok haftasonu, artık hafta içi'm bile sıkılıyor, gözüme uyku girmiyor, iş önümde benim işim burada birşeyler çiziktirmekte... Olmuyor diyorum, olamaz. Haketmedi Beşiktaş, o daha küçücük yapmaz öyle şeyler. Büyükleri karıştı işe, masumiyete tecavüz kaçınılmaz ise forma almaya bakacaksın. Kulübe katkı, katkılar katık yoluyla piknikteki rakip futbolcuya. Belediye otobüs kaldırıyor, Bozbaykuşlar veeeee melankoli...

- Çocuğumu ilk yarı sonunda uyutmuştum Şifo, şimdi yarın sabah ne derim ona, söyle bana ne derim?
- Skorun ne önemi var ki abiciğim? Kalkmasın bir süre daha uyusun, büyüsün. Büyüsün ki Hakkı ile oynayıp Şeref'iyle kazanan bir Beşiktaş görsün. Görmese de onun için uğraşsın, didinsin. İyi insan olmadan iyi bir Beşiktaşlı olmasın. Bu aralar sakın uyanmasın, uyusun... Görmesin Beşiktaş'ını böyle, üzülür, üzülmesin... Uyusun, büyüsün... Büyüsün ki daha temiz, daha dürüst, daha farklı bir Beşiktaş görsün, görmese de onun için uğraşsın, didinsin...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

gözlerim doldu..